Kim Taehyung kulağına tuttuğu telefonla karşı hattaki hem antrenörü hem de babası olan kişiyle konuşurken olduğundan daha gergin ve sinirli hissediyordu. Boştaki eli sürekli saçlarını karıştırıyor, ensesindeki uzayan tutamları çekiştiriyor ve olduğu yerde dolanıp duruyordu, asla oturamıyordu.
Babası o mesajdan yaklaşık bir saat sonra kendisine arama ile geri dönüş yaptığında evindeydi. Yoongi ile eve geldiklerinde ayrılmışlar ve kendi direkt duşa girmişti.
Duştan çıkıp da babasının aramasını cevaplar cevaplamaz ise ilk işi "Jeongguk'un durumunu biliyor muydun?" demek olmuştu.
Babası ise her şeyden habersizmiş gibi, "En son onun peşinden sen gitmiştin." demiş ve konuşmanın yönünü değiştirmeye çalışmıştı fakat Taehyung sinirle derin bir nefes almış, içinde anlam veremediği biriken öfkesini bastırmayı denemişti.
"Baba, Jeongguk'un, denize olan korkusunu biliyor muydun?"
Karşı hatta birkaç saniyelik sessizlikten sonra gür bir kahkaha duyulmuş, Taehyung'un kaşları bunu duymasıyla çatılmıştı. Babası dalga falan mı geçiyordu kendisiyle? Bu durumda gülünecek hiçbir şey yoktu.
"İnanamıyorum! Yüzücü Jeon Jeongguk'un deniz korkusu varmış öyle mi?"
"Baba." sinirli sesi babasının kulaklarını doldurduğunda bile babasından aldığı karşılık birkaç saniye daha süren eğlenen sesi olmuş ve ardından Taehyung'u daha çok sinir eden şeyi söylemişti. "Haberim yoktu, ama eğer olsaydı koz olarak kullanabilirdik."
Taehyung'un duydukları gözlerinin büyümesine sebebiyet verdiğinde birkaç saniyelik bir duraklama yaşamış ve bu duyduklarını sindirebilmek için kendine biraz daha zaman tanımıştı. Babası birinin canını bu kadar tehlikeye atacak kadar gözü ve vicdanı kör biri miydi yoksa ciddiyetin farkında mı değildi? İnanılmazdı.
"Sen nerden öğrendin bunu?" diyen sesi işittiğinde ise kastığı çenesini serbest bırakarak derince solumuştu. "Nerden öğrendiğimi bırak, sana bunu söylemem bile hataydı. Birinin canını nasıl tehlikeye atacak şeyi düşünürsün?"
"Sonuç olarak şu anda yaşıyor değil mi? Demek ki o kadar da hayati tehlikesi olan bir şey değilmiş."
Taehyung bunları işittiğine inanamıyordu, babasıyla konuşmaktan haz etmeyen biri olması ise normalde vereceği tepkinin dışına çıkmasına, sesini yükseltmesine yol açıyordu."Çocuk suyun içinde bayıldı! Nasıl böyle bir şey diyebilirsin? " derken de sesinin bir kütle olsa duvarlara çarpacak kuvvette çıkması bundandı.
Birkaç saniye yanıt alamadığı babası birden sertçe "Taehyung." dediğinde, sesinden sinirlenmeye başladığı açıkça seçilebiliyordu. Yangına körükle gitmek bu baba oğul için alışıldık şeylerdi fakat bu sefer akıl kurcalayan tek şey, Taehyung'un tepkisiydi.
Rakibi için bu kadar endişelenip üstüne bir de babasıyla çatışması, bu adamın şüphelenmesi için geçerli nedenler arasına girerdi, özellikle de onca eski yaşananlardan sonra.
"Sen, neden bunu bu kadar önemsiyorsun?" diyerek bariz bir şüphe ve aynı sertlikle cümlesini devam ettiren babası, Taehyung'ta tokat etkisi yaratmamış, aksine üzerine daha çok gitmişti babasının. "Jeongguk ölebilirdi, şu an yaşıyorsa eğer erkenden fark edip müdahale edebildiğimiz için! Üstelik teklifi biz yaptık. Nasıl bu kadar gözü kara olabilirsi-"
"Taehyung!" gür ses kulağında bile yankı yaptığında Taehyung susmuştu fakat susması sinirinin geçtiği anlamına gelmiyordu. Telefonu tutan eli telefonu o kadar sıkıyordu ki damarları kabarmış ve telefon kulağında titremeye başlamıştı. Kenarlarındaki tuşlara bastıran parmakları tuşları yuvalarında bırakacak kadar kuvvetliydi, ne bu sinirinin farkına varabiliyordu ne de telefonu kapatmak için bir hamle yapıyordu.