Bölüm 2 İlk Gün

50 14 89
                                    

Merhabaaa👋🏻 (19.06.2022)

İkinci bölüme hoş geldiniz.

Bu kitap için baya heyecanlıyım. Çünkü genel kurguda bu ikinci deneyimim ve ilk seferinde çuvalladığımı düşünmüştüm.

O nedenle sizlerin olumlu/olumsuz eleştirilerine ihtiyacım var.

Yorum yapın beni eleştirin olur mu?

Hadi başlayalım.

Zevkle okumalar

*

Kampüse vardığımızda, dersliğimizin yer aldığı binaya yürürken kendimi bir defilenin podyumunda gibi hissetmiştim.

Etrafımızdaki kızlar, erkekler son derece şık, şıkır şıkır giyinmişlerdi. Bir onlara bir de Gökçe ve bana baktım. Aramızdaki bariz farkı fark etmemek için kör olmak gerekirdi.

Hiç bir zaman dış görünüşe değer veren biri olmamıştım ama okul hayatımız boyunca bunu bir tık daha ciddiye almam gerektiği gerçeği aşikardı.

Sürü psikolojisiydi sanırım, dış görünüşümle bile olsa ayırt edilmek istemiyordum.

"Dersin başlamasına yarım saatten fazla var. Hadi kantinde bir şeyler içelim." demişti Gökçe hevesle. Onun sıkıntısı da Cenk'e bir yerlerde rastlayabilmekti. 

Anlıyordum onu.

"Peki!" diyerek, koluma giren arkadaşıma ayak uydurdum ve kantinin yolunu tuttuk.

Gökçe'nin aldığı kahveleri yudumlamaya başladığımızda ilerleyip yakınımızdaki bir masaya yerleştik.

Kantin kalabalıktı.

Okulun eski öğrencileri ile yeni başlayanlar çabucak ayırt ediliyordu. Eski öğrenciler gruplar halinde oturmuş sohbet edip gülüşüyorken yeniler sudan çıkmış balık gibi etrafı inceleyip ortama uyum sağlamaya çalışıyorlardı.

Ne şanslıydım ki yanımda en yakın arkadaşım vardı. Üniversiteye uyum sürecini zorlanmadan beraber atlatacaktık. Tek kişi olmaktansa tabii ki iki kişi olmak muhteşemdi.

"Nerede bu Tekinoğulları? Neden gelmiyorlar? Meraktan çatlayacağım!" Gökçe masada kapıyı gören tarafa oturmuş beklemeye başlamıştı bile. "Hadi Cenk, hadi tatlım, gel artık, hadi bebeğim!"

Bu kızın kendi kendine gelin güvey oluşuna göz devirmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Cenk denen çocuk onu tanımıyordu bile ama malum kişi onun bebeğiydi, tatlısıydı...

"Aptal aşıklar gibi davranmaktan vazgeç Gökçe! Tatlım, canım, cicim deyince çocuk sana gelmeyecek! Aklını başına topla!"

Bu kez de arkadaşım bana göz devirmiş cık cıklıyordu. "Benim için ondan daha tatlı, ondan daha bebek, ondan daha çekici, ondan daha sevgili kimse yok şekerim. İzin ver de platonik aşkımı dibine kadar yaşayayım."

"Aman, al buyur yaşa!" deyip bakışlarımı zemin katta bulunan kantinin boy camlarından dışarı çevirdim. Şu an hayalperest arkadaşımla uğraşamayacaktım.

Tesadüf o ki...

Hemen ardından...

Pencere dışında gördüğüm manzara ile masanın altından Gökçe'nin bacağına doğru ayağımı sallayıverdim. Canını acıtmıştım arkadaşımın ama heyecan yapmıştım, bana da ne oluyorsa...

Raflar ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin