Selammm uzun zamandır sizinle paylaşmak istediğim kurguyla karşınızdayım. Biliyorsunuz ki diğer kitabım biraz daha senaryo ağırlıklıydı ama bu kitabım üzerinde ayların emeği olan ve sizinle paylaştığım ilk roman deneyimim olacak diyebiliriz. Mental olarak, psikolojik olarak uzun zamandır zor bir dönemdeyim ve yazmak bana iyi geliyor. Elimden geldiğince aktif olmaya çalışacağım. Diğer kitaptaki gibi bölümler kısa olamayacak bunu da dipnot geçeyim.Sizleri çok seviyorum, inanın ki bunu öylesine söylemiyorum her biriniz benim için çok önemli ve değerlisiniz... İyiki varsınız.
İnstagram: @eeesssss_
Hikayeye başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz.
🖋
'Çok sevilmek istemem , güzel sevilmek isterim...' Kitabımın bugünlük yazdığım son cümlesini kaydedip, uygulamadan çıktım. O son cümlenin ne derin anlamı vardı... İnsanların neden çok sevilmek istediğini bir türlü anlayamıyordum. Asla da anlamayacaktım. Güzel sevilmek varken çok sevilmekte neymiş? Gerçekten insanın hissettiği duygular garipti ve bence hissettiği duyguların hiçbir dilde tam olarak karşılığı yoktu sadece ifade edebileceğimiz en iyi şekilde , en yakın kelimeleri seçerek duygularımıza tercüman olmaya çalışıyorduk.
Hangi sözcük hangi kelime babasını kaybeden bir çocuğun acısını anlatmaya yetebilir, hangi kelime hamile bir kadının sevdiği adamın şehit haberini almasının karşılığı olabilir, hangi kelime genç bir delikanlının okumak yerine evin tüm sorumluluğunu almasının karşılığı olabilirdi, hangi kelime?..
Hiçbiri. Belki hissedilenlerin kıyısından geçebilirdi.
Yine kendimi kaptırmıştım duyguların yoğunluğuna bazen bu kadar çok düşündüğüm için kendime kızıyordum. Daha fazla vakit kaybetmeden yeni bölüm bekleyen okuyucularıma kullandığım uygulamadan bölümü yayınladım. Kendimi özgür hissettiğim bu plartformun varlığına her gün şükrediyordum, bu sayede kitap okuma aşkımın yazmaya evrilmesi gerçekleşmişti. Yıllardır yazdığım için takipçi sayımda, okunmalarımda bir hayli fazlaydı. Benim hayal dünyama hiç tanımadığım gönülden bir bağ kurduğum insanların misafir olması mutlu ediyordu. Yazdıklarımla aynı satırları, aynı kelimeleri paylaşarak, hislerimizin ortak bir paydada buluşmasına vesile oluyordum.
Oturduğum sandelyeden kalkıp, küçük ama bana yeten mutfağıma giriş yaptım. Kettlenin içinde yeterli miktarda gördüğüm suyla onu çalıştırmak için prize taktım. Onu kaynamaya bırakırken üst raflardan bitki çayımın paketini çıkardım, rafın kapağını kapatmadan içinden sallama şeklinde paketlenip istiflenmiş olanlardan birini aldım. Bitki çayını genel olarak insanlar ya çok seviyordu ya da hiç sevmiyordu, orta noktası yoktu. Ki bence hayatta her şey net olmalıydı sadece bitkiçayı için geçerli değil. Bir şeyi ya seviyorsundur ya sevmiyorsundur, ya mutlusundur ya değilsindir, ya canın yanıyordur ya da yanmıyordur... Kısacası ya tamamdır ya devam. Bu yüzdendir ki bir ilişkide 'ara vermek' kavramı beni deli ediyordu, bu cümleden anladığım tek şey ben başkalarıyla deneyeceğim; yapamazsam sana geri döneceğim. Hadi lan oradan diyeceksin böylelerine!
Yine kendimi kaptırmıştım, bu duruma istemsizce gülümsedim ve tezgahın üzerinde bulunan iki saat kadar önce içinde su içtiğim bardağımı alıp, paketten çıkardığım sallama bitki çayımı içine attım. Bardak temizdi bu yüzden yenisine gerek yoktu. Hem beni azarlamak için annem de yanımda değildi.
Kettlenin sesiyle duvardaki saatten bakışlarımı çektim. Geç olmuştu çayımı içip bir an önce yatağıma girmeliydim.El çabukluğu ile sıcak suyu bardağımın içine döküp, hırkamın kuşağını bağlayarak mutfaktan ayrıldım. Balkonuma geçip serin olan havada anında üşüyen bedenimi sıcacık olan çayımla ısıtmaya çalıştım. Ara vermeyen yudumlarımla çayımın soğumasını sevmediğim için kısa sürede bitirmiştim. Balkondan içeriye girip, vakit kaybetmeden odama yöneldim. Bir artı bir evde yaşıyordum, tek olduğum için bana fazlasıyla yetmekle birlikte kira konusunda da yardımcı oluyordu.