Bozkırda yapayalnız kalmıştı , yapılan istiladan sonra çocuk yüreği kan gölüne dönmüş bir haldeydi arkasına bakamadan koşuyordu. Obasını kaybeden masumdu.
Nefes nefese kalmıştı , altın sarısı saçlarını elleriyle geriye çekerek alnından akan teri sildi. Zorlukla yere oturdu ve bir ağaca sırtını yasladı. Gökyüzündeki dolunayı gözlerinden akan yaşlarla izliyordu.
Zorlukla gülümsedi güçlü olmalıydı ve bir kurt uğultusu duydu içi ürpermişti. Arkasından gelen hırıltıyı duyunca ani bir refleksle geri çekildi bu gelen Burçeydi.
Burçe bozkırdaki adaletin sesiydi , gücün kuvvetin ve kutluğun sahibini bilendi. Alp Tigin için artık tek deva Burçeydi.
Bozkırdaki kurtuluşun nişanesi , tekrardan alevlenmek üzere zamanının gelmesini bekliyordu. Bu zalim istilacı kavmin üstüne gelen azabı bekleyen , kişilerin mücadelesi başlamak üzereydi.
Koca bozkır , sessiz bir mezarlık gibiydi sadece Alp Tigin ve Burçe vardı.
Zorlukla sesi titreyerek Alp Tigin "İsmin ne ey börü?" diye sordu.
Yaşlı Burçe uğulayarak pençesini Alp Tigine gösterdi.
Pençesinde Göktürkçe Burçe yazıyordu. O'da tanıdı onu. Yalnız değildi artık.
Alp Tigin Burçeye sığınarak ona kocaman sarıldı ve kendini geceye bıraktı.
Burçe sizlerle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇE
FantasyAcı haykırışların ardında biten , kanlı gözyaşlarıyla sevdiklerinin cesetlerine bakarken. Yanına gelen Burçe'ye bakakalırsın o gün poyraz eserken. Koca Bozkırda , yalnızca acının eseri kalır.