Esselamü Aleyküm Değerli Okurlarım , Evet uzun bir aradan sonra yeni bir hikayeyle geldim. Bu hikaye Türk mitolojisinden beslenen bir kurgu olacak. Hatalarım olursa Affola!
Başladığınız tarihi ve saati yorumlara bırakmayı unutmayın.
Bismillahirrahmanirrahim.
"O kocaman yalnızlık derin bir boşluktu. Ağlamadan duramadığın , içindeki o yükü boşaltamadığın tok duyguydu. Yalnız olmak bir açıdanda acıydı. Bu acı geçecek mi bilinmez ama insan atlattıkça unutuyor."
Koca obayı güneş aydınlatmaya başlamış sabah bütün esenliğiyle gelmişti. Bu oba bir Göktürk obasıydı. Kağan Tanhu ve Selvi Hatun başındaydı birde oğulları Alp Tigin vardı.
Obada sabah güzel başlardı. Kağan Tanhu atına sırtlanarak bütün obayı selamladı. Selvi Hatun ise obanın hanımlarıyla kilim dokuyor ve bir yandanda muhabbet ediyordu.
Oğulları Alp Tigin , tek başına oturup obadaki insanları izliyordu. İçinde biten bir hüzün vardı. Sanki bütün sevdiklerini kaybedecekmiş gibi geliyordu içine elindeki kılıcına baktı , babasının hediyesiydi yere kılıcı sertçe sapladı ve gülümseyerek gökyüzüne baktı.
Sonra annesinin , yanına doğru geldiğini fark edince ayaklandı ve yere saplı olan kılıcını çekti annesi yanına geldiğinde sarıldı. Selvi hatun oğlunun saçlarını okşayarak "Oğul sabahın güzel olsun." dedi ve birlikte Kağan Tanhunun yanına doğru gittiler.
Geldiklerinde , Kağan Tanhu endişeliydi. Alpleriyle obanın hali hakkında konuşuyorlardı. Obada çok az erzak vardı ellerinde sadece kımız ve su kalmıştı yapacakları başka hiçbir şey yoktu.
Selvi Hatun eşine destek olarak "Biz bugünleride atlatacağız üzme kendini Bey." dedi.
Kağan Tanhu eşini böyle görünce "Biliyorum siz benim her zaman yanımdasınız atlacağız." dedi ve kararını söylemek istedi.
"Bu yerden başka bir yere göç edeceğiz imdi hazırlanın." dedi.
Alpler her bir ağızdan "Tamam Beyim." dedi.
Birden kapıda duran bir Alp acıyla yere yığıldı. Göğsüne bir ok saplanmıştı. Kağan Tanhu geriye çekilerek oğluna ve eşine "Uzaklaşın!" dedi.
Kağan Tanhu ve Alpleri oklarını hazırlayıp her bir taraftan gelen kavmin askerlerini yıkmaya çalışıyorlardı. Her ihtimale karşı mücadelelerine devam ediyorlardı.Obadaki kayıp ise artmaya başlamıştı Alp Tigin savaş meydanında yer almak istiyordu. Annesiyle birlikte çadırdaydılar. Onu yalnız bırakmak istemiyordu ama babasıyla savaşa katılmak çok istiyordu.
Annesiyle göz teması kurarak "Anne ben babamların yanına gideceğim lütfen engel olma bana." dedi.
Selvi Hatun "Hayır oğul baban obayı korumaya çalışıyor kendini tehlikeye atma." dedi.
Alp Tigin korkusuzca "Ana savaş Türkün düğünüdür korkma ben gidiyorum." diyerek çadırdan çıktı okunu , kılıcını kuşandı koşarak oradan uzaklaşmaya başladı. Önüne gelen her bir düşmanı aklamaya çalışıyordu. İstediğini yapmıştı her birini tepetaklak etti. Şimdi sıra babasını aramaktaydı her yerde onu arıyordu ama yoktu. "Baba Neredesin ?!" diye bağırırken etraftaki cesetleri gördükçe içi ürperdi binlerce kişi öldürülüyordu ve koca oba büyük bir baskın yüzünden yıkılıyordu. Çaresizce babasını ararken savaşmaya devam ediyordu bu kavmi haklayıp boyunun bu galibiyeti kazanmasını çok istiyordu bütün gücüyle karşısına gelen her bir düşmanı öldürüresiye dövüyordu. O böylece savaşırken gözlerinin önünde boyun Alplerinin öldüğünü gördü. Obada yavaş yavaş kaybediliyordu. Çok kayıp verilmişti. Canı iyice yanınca , dayanamayıp mücadelesine devam etti her bir düşmanı kılıcından geçiriyordu artık karşısında hiçbir düşman kalmamıştı. Birden boğuşma sesleri duydu , sesin nereden geldiğini takip etmek için harekete geçti ve babasını gördü düşman kavmin liderini öldürmeye çalışıyordu. Babasının bu halde olduğunu görünce hemen çalıların arasına saklandı ve okunu isabet ettirerek çakal sürüsünün liderini öldürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇE
FantasyAcı haykırışların ardında biten , kanlı gözyaşlarıyla sevdiklerinin cesetlerine bakarken. Yanına gelen Burçe'ye bakakalırsın o gün poyraz eserken. Koca Bozkırda , yalnızca acının eseri kalır.