Alp Tigin , Sinirlerine hakim olamayarak. "Bu saçmalığı kes artık tamam mı yoksa elimden bir kaza çıkacak." dedi
Karşısındaki o maskeli kişiyi öldürmek istiyordu. Elindeki kılıcı boynuna daha bir dayıyordu ve bu arbede sırasında. O kişi cebinden çok bölmeli bir kutu çıkararak Alp Tigine uzattı.
Alp Tigin şaşırarak eline aldı kutuyu "Bu ne ?" diye sordu.
Maskeli "Önce boynumdaki , kılıcı çek !" dedi.
Alp Tigin , büyük bir temkinle kılıcı çekti ve elindeki o kutuya bakmaya devam etti.
O kişi "Bu kutu , sana mahsus bir şey zamanlar arası yolculuk yapmana yarayacak. Sen çok özel birisin Alp Tigin. Adalet , mücadele , hırs her şey senin içinde. " dedi.
Alp Tigin , duyduklarından sonra kafasında biriken sorularla yüzleşerek karşısındaki şahısa baktı. "Seni tanımıyorum ve bilmiyorum zamanlar arası yolculukda ne demek anlayamıyorum. Tamam kutluk bende ama nasıl olacak ?" dedi.
Maskeli adam o an o maskenin arkasından hafifçe gülerek "Alp Tigin , bozkıra yağmur yağdığında ve yel yestiğinde sen yön değiştirerek başka bir diyarda ve zamanda olacaksın buna daha var. Senin karşına çıkarsam hiçbir zaman korkuya kapılma bana güven." dedi ve arkasına bakmadan hızla gitti.
Alp Tigin , O an hakimiyeti koruyarak bahşedilen kutuyu cebine koydu. Burçeyide yanına alarak , obaya doğru gitti.
Obaya vardıklarında gece olmuştu. Gökteki yıldızlar yine ayrı bir güzellikteydi. Alp Tigin ve Burçe çadıra geçti. Kendi içinde yaşanılan , bu hadise cereyan edeli saatler geçsede hala etkisindeydiler. Alp Tigin , döşeğine yattı ve başını yastığa koydu. Ellerini Altın sarısı saçlarının arasında gezindirerek yaşanılanları düşünmeye başladı. Neden böyle bir şey ona bahşedildi , madem zaman yolculuğuna çıkacaktı hangi senede olacak ve nelerle karşılaşacaktı hiç bilmiyordu. Kafası karman çormandı gözlerini kapatarak bu yaşanılanların bitmesini istedi. Sadece ailesinin canına kasteden bu cani kavmi bulmak istiyordu.
Gözlerini açtı ve döşeğinden kalkmaya yeltendi. O adamın verdiği kutuyu cebinden çıkararak ortasındaki yakutlu düğmeye bastı açılmadığını görünce pes ederek cebine geri koydu. Ama bilmiyordu bu uğraşları boşunaydı çünki daha bozkıra yağmur yağmamıştı.
Alp Tigin , böyle şeylerle uğraşırken obada ateş yakılmış ve yine o güzel türküler söyleniyordu. Alp Tigin o türküleri işittiğinde döşeğinden kalktı ve çadırının kapısını açarak çıktı. Tabiki peşinden Burçede geldi.
Alpagu ve Almirada oradaydı hemen yanlarına oturdular. Alp Tigin , kendi benliğini hissederek burada yaşanılan her şeyini unutmayacağına bu gece söz vermişti.
Ve bu geceye ithafen koşukta geçen bu sözler düştü :
İtil suyu akar durur
Kaya dibini oyar durur
Bütün balıklar baka durur
Gölü bile taşırırlar
Kuru yerler hep gülerdi
Dağbaşları göründü
Dünyanın soluğu ılındı
Türlü çiçekler sıralandı.
Alp Tigin zaman yerinde dururken onu kendi elleriyle durdurup uçsuz bucaksız yerlere gidecekti ama bunun olma olasılığı bile onun canını çok sıkmıştı. O farklı şeyler yapmak istiyor ve kendi benliğinde kalmak istiyordu. Bozkır şu anda sonbahara daha yeni girmişti yağmur ise kışa girirken bastıracaktı o zaman veda edecekti yaşadığı her ana ve bastığı toprağa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇE
FantasiAcı haykırışların ardında biten , kanlı gözyaşlarıyla sevdiklerinin cesetlerine bakarken. Yanına gelen Burçe'ye bakakalırsın o gün poyraz eserken. Koca Bozkırda , yalnızca acının eseri kalır.