Selamünaleyküm Değerli Okurlarım , Sizleri yeni bir bölümle karşılıyorum. Herkese İyi Okumalar Dilerim ❤️.
"Vedalar , acı verirdi. Zaman ise ruhu kilitlerdi. Ruh ancak ecele mâl olmadan vedalara tutanabilirdi. Hayatın bize bıraktığı enkazlarda dolaşırken , umursamayıp gülümsemek yerine , bunun bize verilen bir sınav olduğunu bilmemiz gerekiyor."
Sene 658
Büyük bir savaş harbinden çıkan oba halkı , yaşadıkları zorluklarla mücadele ederek toparlanmaya çalışıyordu. Önce kaybettikleri canlar için bir süre yas içindeydiler , oba resmen kan ve revan içindeydi. Her yer yok olmaya yüz tutmuştu. Sonra bu yaraları sarmak için sırt sırta mücadele ettiler. Şimdi ise aradan aylar geçmişti. Alpagu , yerdeki odunları teker teker elindeki baltayla kesiyordu.
Alp Tigin'i , kaybettikleri günden bu yana. Burçe'yi O'nun emaneti bilip hiçbir zaman yalnız bırakmıyordu artık hep yanı başındaydı. Kestiği odunları kovasına koyarak çadırlarının önüne geçti ve ateşi tutuşturarak odunları yaktı.
Burçe yanan ateşi görmesiyle etrafında durdurak bilmeden dönüyordu. Alpagu kahkaha atarak "Ne oldu Burçe Börü , Sende gayrı ısınacağın için seviniyorsun." dedi. Onun tüylerini okşayarak "Sen bize emanet olarak kaldın." dedi.
Almira ise kendi halinde çadırda bir köşeye oturmuş ipek gibi saçlarını tarıyordu. Alp Tigin'i kaybettikleri günden beri içindeki acı dinmiyordu. Artık Ağabeyi Alpaguya'da belli etmemeye çalışıyordu. Saçlarını taraması bitince onları güzelce örmeye başladı sonra saçını sıkıca bağladı. Oturduğu döşekten kalkarak asılı olan pelerinini aldı ve giydi sonrada çadırdan çıktı. Ağabeyi ve Burçeyi görmesiyle direktman Ağabeyinin belini kavrayarak sarıldı.
Alpagu içindeki bütün muziplikle "Almira , deli kız seni yavaş olsana , biraz korkuttuyorsun böyle olma lütfen." dedi.
Almira gülümseyerek "Seni şaşırtmak istedim sadece abi." dedi.
Alpagu "Bunu biliyorum küçüğüm , bu arada çok güzel olmuşsun bugün neşen yerinde gibi son zamanlarda suratı asık olan o kız bugün eski sevincini almış bakıyorumda." dedi.
Almira , şu anda dile getireceği bütün duygularını gerçeklikle bağlantısız bir şekilde Ağabeyine söyleyiverdi ve şöyle dedi : "Abi, ben geçmişle birlikte kalmak istemiyorum bu beni üzüyor , ben şimdi önüme bakmak istiyorum. Kaybettiklerimle yaşamak istemiyorum."
Bu dedikleri şeylerin içinde yaşatmış olduğu hissiyat alemiyle hiçbir ilgisi olmadığını adı gibi biliyordu. Ama artık böyleydi ne kadar inkar etsede böyle sürecekti.
Alpagu kız kardeşinin yanağını okşadı sonrada alnından öptü. "Hep böyle ol , dimdik dur. Kimsenin Seni incitmesine izin verme." dedi.
Almira gülümsedi ve onaylayarak başını salladı. Yanlarında duran Burçe'nin tüylerini okşadı onu doya doya seviyordu. Aklına onu severken Alp Tigin geliyordu gözlerini göğe dikti "Oradasın biliyorum ve gitmedin beni orada bir yerlerden izliyorsun hissediyorum." dedi.
Sonra elini kalbine getirdi "Seni ölene dek unutmayacağım Alp Tigin." dedi.
Aralarında zaman olarak bir sürü mesafe vardı. Ancak birbirlerini anarak tamamlayacaklardı. Her bir veda edişin arkasında bıraktığı acı kimsenin tadamayacağı tek duygu olabilirdi. Zaman belkide hiçbir şeye engel olmaz onları kavuşturmak için ilerlerdi.
Almirada , bunu istiyordu. Onunla elbette görüşecek ve buluşacaktı. O günün gelmesini sabırla bekliyordu. Burçe'yi sevdikten sonra Ağabeyine biraz dolaşmak istediğini söyleyerek oradan ayrıldı. Obalarına çok yakın bir orman vardı oraya gitti. Yeşile bakmak iyi geliyordu ruhuna. Bu ormanda öyleydi yeşilin her tonunu barındırıyordu o kadar güzel bir manzaraya sahiptiki bakarken daha fazla hayran bırakıyordu insanı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURÇE
FantasyAcı haykırışların ardında biten , kanlı gözyaşlarıyla sevdiklerinin cesetlerine bakarken. Yanına gelen Burçe'ye bakakalırsın o gün poyraz eserken. Koca Bozkırda , yalnızca acının eseri kalır.