"Artık tanışmayalım mı sence de?"
***
Duraksadım bu sorusu üzerine. Birkaç dakikadır ne yaşadığımın farkında değildim. Yüzünü inceledim.Kaşları genelde çatıktı, simsiyah dalgalı saçları vardı ve saçlarının dalgalı olması ona farklı bir hava katıyordu. Gözleri ise yeşildi. Ela gibiydi aslında, çok açık renkteydiler sadece.
"Hey, beni mi inceliyorsun?" diye sorduğunda affalladım ve gözlerimi üzerinden ayırdım hızla.
"Dalmışım, kusura bakma." dedim ve alnımı ovuşturdum. "Ayrıca...madem buraya kadar koştuk 'sebepsizce'," bunu söylerken yüzüne baktım. "tanışalım o hâlde." diye ekledim ardından.
Sebepsizce kelimesinin üzerine bastırdığımı duyunca yere bakarak gamzesini belli eden bir gülümseme sergiledi. Görmeyeceğimi sanmıştı belli ki. Gamzesi varmış, 1-0.
"Pekâlâ..Adlarımızı biliyoruz zaten. Nasılsın, nereden geldin?" diye bir soru yöneltti.
"Nereden ve neden geldiğim sorusunu cevaplamak istemiyorum, ama eğer başka bir şey merak ediyorsan cevaplarım." dedim ve yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken beni izliyordu. Hey, çek gözlerini, kızarmak istemiyorum. Utanıyorum.
Hâlâ utanıyorum.
Beni bu kadar detaylıca incelemeyi derhal kesmelisin, dostum!
Güldü bir anda.
"Ne?" diye sordum sinirle.
"Fazla atarlısın ve çabuk utanıyorsun, Alyeska. Farkında değil misin?" dedi kibirle. Gözlerini gözlerimden bir saniye bile ayırmıyordu. Sanki gözlerim bir merdivendi, basamakları vardı. Ve o en dibine inmeye çalışıyordu. Daha da derini varmış gibi.
"Nereden çıkardın şimdi bunları?"
"Tespit." dedi.
Bunu derken kibirli ifadesi yüzünden silinmemişti, üstelik birde şeytani gülümsemesini de eklemişti.
Kibirli gamzeli.
"Kibirli gamzeli..." diye bir anda düşüncelerimi dışa vurdum.
"Ne?" diye sordu gülerek.
"Ha...Ben seslimi dedim ya? Ben, ben, yanlışlıkla dedim. Bir anda yani... Kusura bakma." bunları söylerken tamamen kızardığıma emin olmuştum çünkü yüzümün fazlasıyla yandığını hissediyordum.
Tam o sırada garsonun bize limonatalarımızı getirdiğini görünce büyük bir nefes verdim. Tam vaktinde gelmişti...
Çağatay garsonun getirdiği iki limonatayı kibarlık olması adına tepsiden çıkardı ve garsona teşekkür edip önümüze yerleştirdi. Önümdeki bardağı kendime daha da yaklaştırmak için elime aldım ve hiç beklemeden içmeye başladım. Kızarıklığımı dindirmek ve daha fazla konuşmamak adına yapmıştım bu hamlemi.
"Tamam, bir şey demeyeceğim, sormayacağım da... Ama en azından, karşında dakikalardır konuşmanı bekleyen bu kibirli gamzeli'ye bir cevap ver bari. Ben kendi partimden koşturarak kaçtım, kızım. Verdiğin tepkiye bak. Sadece 'nasılsın?' soruma cevap ver o hâlde. "dedi. Bunları söylerken yine sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALYESKASIZ DENİZ
Teen Fiction"Sanki içimdeki o küçük çocuk, kalbinin tüm kırık parçalarını senin ruhuna saplamak istiyormuş gibi hissediyorum."