5.Bölüm, Kendimde Kayboluyorum

30 13 8
                                    

2014, 𝑌𝑒𝑡𝑖𝑠̧𝑡𝑖𝑟𝑚𝑒 𝑌𝑢𝑟𝑑𝑢

"𝐻𝑎𝑦𝑑𝑖 𝑐̧𝑜𝑐𝑢𝑘𝑙𝑎𝑟, 𝑦𝑎𝑧𝑚𝚤𝑠̧ 𝑜𝑙𝑑𝑢𝑔̆𝑢𝑚𝑢𝑧 𝑠̧𝑖𝑖𝑟𝑙𝑒𝑟𝑖 𝑜𝑘𝑢𝑚𝑎𝑦𝑎 𝑏𝑎𝑠̧𝑙𝑎𝑦𝑎𝑙𝚤𝑚. 𝑆𝚤𝑟𝑎 𝑠𝑒𝑛𝑑𝑒 𝐴𝑙𝑦𝑒𝑠𝑘𝑎. 𝐵𝑎𝑠̧𝑙𝑎." 𝑑𝑒𝑑𝑖 𝑏𝑖𝑧𝑒 𝑦𝑒𝑛𝑖 𝑎𝑙𝑓𝑎𝑏𝑒𝑦𝑖 𝑜̈𝑔̆𝑟𝑒𝑡𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑒 𝑟𝑎𝑔̆𝑚𝑒𝑛 𝑝𝑟𝑜𝑓𝑒𝑠𝑜̈𝑟 𝑠𝑎𝑛𝑎𝑛 𝑏𝑖𝑙𝑔𝑖𝑙𝑖 𝑜̈𝑔̆𝑟𝑒𝑡𝑚𝑒𝑛𝑖𝑚𝑖𝑧.

𝐵𝑖𝑟-𝑖𝑘𝑖 𝑏𝑖𝑟𝑠̧𝑒𝑦 𝑘𝑎𝑟𝑎𝑙𝑎𝑚𝚤𝑠̧ 𝑜𝑙𝑑𝑢𝑔̆𝑢𝑚 𝑠𝑎𝑦𝑓𝑎𝑦𝚤 𝑎𝑐̧𝑡𝚤𝑚. 𝑂𝑘𝑢𝑚𝑎𝑦𝑎 𝑏𝑎𝑠̧𝑙𝑎𝑑𝚤𝑚.

"𝐻𝑒𝑦 𝑑𝑎𝑙𝑔𝑎𝑐𝚤𝑘,
𝐵𝑎𝑘 𝑏𝑢𝑟𝑎𝑦𝑎 𝐴𝑙𝑦𝑒𝑠𝑘𝑎𝑐𝚤𝑘.
𝑌𝑢𝑣𝑎𝑛 𝑠𝑢𝑑𝑢𝑟 𝑠𝑒𝑛𝑖𝑛 𝑢𝑛𝑢𝑡𝑚𝑎,
𝑈𝑔̆𝑟𝑎𝑚𝑎 𝑘𝑢𝑚𝑙𝑎𝑟𝑎 𝑏𝑖𝑟 𝑑𝑎ℎ𝑎.
𝐾𝑎𝑟𝚤𝑠̧𝑡𝚤𝑟𝑚𝑎 𝑘𝑢𝑚𝑙𝑎𝑟𝚤 𝐴𝑙𝑦𝑒𝑠𝑘𝑎𝑐𝚤𝑘,"

𝐺𝑢̈𝑙𝑚𝑒 𝑠𝑒𝑠𝑙𝑒𝑟𝑖 𝑦𝑢̈𝑘𝑠𝑒𝑙𝑑𝑖.

Ş𝑖𝑖𝑟 𝑑𝑒𝑔̆𝑖𝑙 𝑑𝑒 𝑠̧𝑎𝑟𝑘𝚤 𝑦𝑎𝑧𝑑𝚤𝑔̆𝚤𝑚𝚤 𝑠𝑎𝑛𝚤𝑦𝑜𝑟𝑙𝑎𝑟𝑑𝚤...

𝐻𝑒𝑟 𝑚𝑢𝑡𝑠𝑢𝑧𝑙𝑢𝑘 𝑣𝑒 𝑢𝑚𝑢𝑡𝑠𝑢𝑧𝑙𝑢𝑘 𝑏𝑖𝑟 𝑠̧𝑖𝑖𝑟𝑑𝑖𝑟.



2 AY SONRA
(GÜNÜMÜZ)

Yüksek bir maaş ile aylardır gece gündüz çalışıp kendime yepyeni bir telefon ve de otelde kalmak için gerekli parayı rahatlık ile sağlamıştım.
Yiyecek, kıyafet vb. herşeyim de pekala idi.

kıyafetler, yeni telefon, yiyecek, içecek, kalabilecek bir otel... Hayatımın en güzel dönemini geçiriyordum. Kendime verdiğim sözü tutmanın mutluluğu ile yaşıyordum kısacası.

Evet Alyeska, sen 17.yaşını ailen ile birlikte güzelleştirememiş olabilirsin ama o yaşı sen kendi emeğin ile güzelleştirdin. Bunu ömrün boyu unutma.

Kıyafet dolabımı açtım. Beyaz bir badi, üzerine kahverengi bol bir fermuarlı hırka, altıma ise siyah bir tayt ve yine aynı şekilde siyah converse ayakkabılarımı giydim. Siyah, geceyi andıran saçımı tarak yardımı ile taradım. Az önce duş aldığım için taramam daha kolay oluyordu.

Saçımı da hallettikten sonra siyah şişme montumu ve kulaklığımı da alıp otel odasından dışarı çıktım. İşe gitmeliydim. 2 aydır gitmiyordum ve aradığımda ise sorun olmadığını söylüyorlardı ve çalışmamama rağmen 4000 lira yolluyordu! Sanırım gerçekten güzel yürekli ve oldukça zengin(!) bir kadına denk gelmiştim. Böylesi pek hoşuma gitmesede kabul ediyordum çünkü bunun kendi emeğim olduğunu söylüyordu. Ve inanıyordum, yalan söylemesine rağmen. Bunu hissedebiliyordum.

Kulaklığımı takıp müzik açtım ve yol boyu onu dinleyerek ilerlemeye başladım.

Bir sürü şarkı dinleyerek yol boyu devamlı yürüdüm. Ve evet, 1 haftadan sonra gelmiştim çok sevdiğim işime!

Kapıyı açtım.

Neşeyle, "Ben geldim milett!" dedim kollarımı iki yana açarak. Çok bağlanmıştım onlara istemsiz. Ve bunun bir an önce bitmesini diliyordum!

"Aaa!" dedi Parla teyze bana doğru gülümsemesiyle beraber gelerek. Sarıldık. "Özlettin kendini, nerelerdeydin? Sokabildin mi hayatını düzene bakalım?"

"Hemde nasıl! Bir köşede hala 8000 liram duruyor bunca şeye rağmen! Bana gerektiğinden fazlasıyla maaş veriyorsun. Kaan'ın hakkını yemek değil mi bu?" dedim gülümsemem gittikçe sona ererek.

"İlgileneceğim bu konuyla, aylık çok fazla para vermemin sebebi çok iyi çalışıyor olman, canım. Hak ettiğini alıyorsun, şüphen olmasın." dedi tebessüm ile. Sanki bunları zoraki söylüyor gibiydi. Umursamadım. Şans 17. Yaşımda yüzüme gülüyordu.

Tamda hayal ettiğim gibi.

"Neyse, o nerelerde?" dedim gözlerimle Kaan'ın varlığını tarayarak.

"Bilmem, henüz gelmedi. 3-4 gündür o da gelmiyor, bıraktınız beni bu halde!" dedi sitem ile.

"Olurmu öyle şey? Bak geldim işte." dedim.

Dediklerime söylenerek arkasını döndü ve ilerledi.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Birkaç dakika oyalandıktan sonra telefon çaldı, sipariş gelmişti. Müşteri beni asla ve asla anlamıyordu...

"Hanımefendi, bakın...Evet biz bir mağazayız ama yürüyebilecek kadar olan mesafelere dağıtım yapıyoruz diğer şübelerimiz Antalya, İzmir, Balıkesir, Bursa, Denizli olmak üzere mevcut! Yakın olmayan yerlere internet şubemiz ilgileniyor niye anlamak istemiyorsunuz!" dedim.

"Ama şimdi siz getiremeyeceksiniz ya ben ne yapacağım uzak yerlere getirmiyormuşsunuz."dedi kadın garip bir aksan ile.

"Girer misin internete? Yaz lütfen mağazanın adını!" artık sinirlerim taşımıştı ve dayanamıyordum.

"Heh tamam ben anladım..Ama birşey sormak istiyorum, niye İnternete bakıyoriz biz?"

"Kapat arkadaşım. Yanlış aradın sen. " dedim ve kapattım. Tamam, yaptığım tavır doğru değildi ama tam olarak 24 dakikadır laf anlatmaya çalışıyordum!

O sırada kapının aralalık kısmından beni gülmemek için büyük bir çaba sarf ederek izleyen Kaan'ı gördüm.

"Hey! Ne yapıyorsun orada! Hoşuna mı gidiyor!" dedim sinirle. Biraz da hıncımı ondan çıkarmalıydım, o da suçluydu. Yani en azından, sayılabilirdi.

"Bende seni özledim Alyeska!"

Kollarımı açtım ve sıkıca sarıldık.




-BÖLÜM SONU-

ALYESKASIZ DENİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin