-2-

49 44 0
                                    

"İçindeki evreni, ışığı keşfet ve yıldızın parlasın, asla sönmesin."
.
Az önce gördüğüm şeyler hepsi gerçek mi yoksa kabus mu dicem de daha yeni uyandım. Yani tüm bu olanların gerçek olmaması imkansız.

Kendimi sakinleştirmeye çalışırken görüntülü konuşmanın açık kaldığını hatırlayıp odama doğru koştum. Milanın kitaptan kafasını kaldırmadığını görüp rahatlasam da yine de arkadaşım bir şeylerin ters gittiğini sanırım anlamıştı.
"Sadie yüzün hayalet görmüş olmuş. Kızım su içicem diyip yanlışlıkla yüzüne ayran falan mı döktün? Eğer öyle bir şey dersen çok gülerim."

Keşke tek sorun yüzüme ayran dökülmesi olsaydı Milan... Acaba ona daha demin yaşadıklarımı anlatsa mıydım? Yok ya şimdi annemin her gün bana deli dediği gibi birde Milan takar.

Saçlarımı önüme gelip, nefesimi düzeltirken konuştum.
"Onun gibi bir şey oldu. Boşver sen dersine devam et."
Dedikten sonra ellerim titrerken rahat bir şekilde pek hareket edemiyor rol yapamıyordum.
"Sadie su kıymetli su şişen nerde? Sanırım ayrandan sonra unuttun."

Evet her ne kadar görüntülü konuşmada yapsak bu kız yine zekiydi ve hemen şişemin olmadığını anlamıştı.
"Getiririm biraz sonra unutmuşum."

Bunları hızlı bir şekilde söyleyip canım arkadaşım bana garip garip baksa da gülümsemeye çalışıp derse bakıyormuş gibi yapmaya başladım.

Ertesi Sabah
Satürn şeklindeki alarmımı kapatıp mutlu ve pozitif bir enerji ile kalkarken annemin çıkmadan önce benim için hazırladığı notu ve kahvaltıyı görüp iyice mutlu olurken en sevdiğim içeceğim meyve suyumu masaya koyduktan sonra mutfakta bulunan mavi küçük televizyonu açtım ve günlük rutinim olan belgesel izlemeye başladım.

Ne yani diğer insanlar gibi magazin programları vs izlemeyi pek sevmiyorum. O tarz programlar hep aynı şeyleri konuşurlar. Oysa belgeselde her gün farklı bilgiler vardı.

Belgeseli dikkatli bir şekilde izlerken aniden yayın kesildi ve televizyon ekranı aniden haber sayfasını açtı. Kesin bu işte ailemin işi vardı. Onlar benim aksne belgesel izlemez tam tersi haberleri izlemeyi çok severlerdi.

Televizyon kumandasından kanalı değiştirmeye çalışsam da hiçbir işe yaramadı vs spiker konuşmaya devam etti.
"Dünkü haberlerden biliyorsunuzdur sayın seyirciler ama biz yinede hatırlatalım. Dün gece gezegenimizin çok yakınında bulunan bir başka gezegen düştü. Bu olay bin yılda bir tekrarlandığı için bilim insanları bu konu üzerinde araştırma yapıcak. Açıklama yapılana kadar lütfen kendinize dikkat edin. Çünkü ne olacağı belli olmaz. İyi günler."

Spikerin bunları demesinden sonra televizyon kendi kendine kapandı ve haberlerde çıkan olayı kendi kendime düşünürken bir çözüm bulamadım.

İnternetten bakmak bir çözümdü belki ama ben kendim o gezegenin nasıl bir şekilde olduğunu tahmin etmek istiyordum.

Kahvaltımı bırakıp heyecanla odama gidip çekmecemden uzay dergilerini çıkardıktan sonra hepsini yere koydum.

Acaba düşen gezegen benim saçlarım gibi mavi miydi yoksa simsiyah mıydı? Tamam bu renklerden biri olsak desek o zaman gezegende belki üçgen şeklindeydi kim bilir?

Kardeşim olmadığı için küçüklüğümden beri kendi kendime bu tarz oyunlar tasarlar ve kendi kendime eğlenir bazen zorla da olsa Milanı da oynatırdım. Evet Milan bu kısımları duymasa da olur.

Odaklanmış bir şekilde boş kağıda nasıl bir gezegen olabilir diye tahmin ederken birden arkamda birilerinin olduğunu hissettim. Onların hırsız olabileceğini düşünürken saldıracakken arkamdan biri konuştu.
"Bunlar nasıl gezegen? Bir kere bizim gezegen böyle değil. Hiç beğenemedim ama olsun."

Kimin konuştuğunu görmek için arkama döndükten sonra kızıl saçlı bir oğlanın, ciddi yüzle çizimlerime bakıp konuşmaya başladığını anlayınca irkilsem de yinede konuşmaya başladım.
"Sizene çizimlerimden hem siz buraya nasıl geldiniz?"

Benim sorumu duymadan yanındaki pembe saçlı uzun boylu oğlana bakarak:
"Davin pardon efendim bu bizi görüyormuş bir an önce gidelim."

Pembe saçlı oğlan bana gülümseyerek bakarken arkasında duran kolunu kaldırdı ve gösterdi.
"Hayır yanlış gelmedik. Bunu mu arıyorsun mavi saç?"

Oğlanın elinde tuttuğu benim nerdeyse saatlerce aradığım mavi şişemdi.
"Sen hırsızlık yapıp benim şişemi aldın değil mi ver onu bana ver pembe saç."

Şişeyi elinde tutup gülümseyerek bana bakarken bunu fırsat bilip elinden şişeyi almaya çalıştım. Şişeyi almaya çalışırken şişemin kapağı açıldı ve aniden her şey değişti, artık bambaşka bir yerdeydim...

Yuhu GezegeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin