Selam, nasılsınız??
☆yıldızlamayı unutmayalım ☆
Yorumcukları göreyim 😳
🦋
Üstümdeki kusmuk lekesine dudak bükerek bakarken Ege, onu koyduğum yerde elindeki oyuncağını inatla sallıyordu. Rahatlamış gibi mutluydu. Oysa bu bluzumu yeni yıkamıştım.
"Sırf kusmak için kucağıma gelmek istedin değil mi?" Kiraz kemirmekten kızarmış dudakları iki yana doğru gerildi ve gülümsedi. "Şımarıksın. Bekle burada, üstümü değiştirip geleceğim."
Onu yerdeki battaniyesinin üstünden alıp mama sandalyesine oturttum. Bir kirazın daha çekirdeğini çıkartıp eline verirken ayaklarını ve oyuncağını sallamaya devam ediyordu.
Göz ucuyla mutfağa göz atıp yatak odasına doğru yürüdüm. Bir apartmanda oldukça büyük bir dairede yaşıyorduk lakin Ege olmadan büyük gelen alan şimdi küçücük görünüyordu gözüme. Her yerden bir oyuncak, bir kıyafet fırlıyor gibiydi. Çocuk büyütmek gerçekten zor ve zahmetliydi.
Ömer, cinayet büroda amirdi. Günlerinin çoğu zaman ev dışında geçse de boş bulduğu her anda eve gelir, dibimizden ayrılmazdı. Oğlumuzu deli gibi seviyordu. Bana iliklerime kadar hissedebileceğim bir aşk sunuyordu.
Bense öğretmendim. Edebiyat öğretmeniydim fakat atanamadığım için Ege dünyaya gelene kadar özel bir okulda çalışmıştım. Maddi durumumuz iyiydi. Ömer, Ege'ye bakma kararını bana bırakmıştı. Bir bakıcı tutabileceğimizi söylese de ben istememiş, en azından iki yaşına kadar yanında kalmak, oğlumu ben büyütmek istiyordum.
Üstümdeki bluzu tek hamlede çıkartıp yere fırlatırken gömme dolaba doğru yürüdüm. O sırada odada telefonumun sesi yankılandı. Hemen istikameti değiştirip yatağın üstünde duran telefonuma uzandım. Ömer görüntülü arıyordu. Ekranı üste doğru kaydırıp aramayı yanıtladım.
"Sevgilim?"
Görüntü netleşirken lacivert tişörtünün üstündeki yeleğiyle gördüm onu. Yakışıklılığı beni bozguna uğratırken o bana bakmadan birine kaş göz işareti yaptı. Birkaç saniye sonra ekrana dönerken omuzlarımdaki çıplaklığı görmüş olmalı ki yutkundu.
"Bekle iki saniye..." Az önceki yere tekrar döndü ve bu sefer hiç de kaş göz işareti yapma gereği duymadı. "Çıkın lan dışarı."
"Yenge mi o?"
"Hakan!"
Kapının kapanma sesi geldi.
"Kızım telefonu niye şöyle açıyorsun? Küçük dilim geri kaçtı."
"Öyle mi?"
Derin bir iç çektiğinde ben de bir tişört çıkarmak için dolabın kapağını açtım.
"İzin alacağım artık. Kadınsızlığımdan geberiyorum."
"Kadınsızlıktan mı?"
"Kadınsızlığımdan... Yani sensizlikten." Boğuk, karanlığı hissettiğim sesi tüylerimi ürpertti.
Çıkardığım yeşil tişörtü tek elimle kafamdan geçirmeye çalışırken Ömer oflayıp pufladı. Zor bela boynumdan geçtiğinde telefonu tek elimle sabit tutup diğer kolumu geçirdim.
"Keşke giyinmesen. Hatta telefonu şöyle alta doğru çevir bakayım."
"Neden aramıştınız beyefendi? Konuyu saptırmayın lütfen. Ayrıca oğlunuz olacak o küçük bebek üstüme kustu!" dedim kudurukluğunun son bulması için. Adam gözümün önünde eriyordu resmen.
"Ha... Oysa daha dün konuşmuştuk ufaklıkla ama işte çocuk... Dinlemiyor." dedi sırıtarak.
"İkiniz de beni sinir etmek için yaşıyor gibisiniz... Neyse ya neden aramıştın? Mesai saatlerinde pek aramazsın..."
"Neden mi aramıştım? Şeyden..."
"Neyden?"
Tişörtü tamamen geçirdiğimde dikkatle ekrana baktım. Yüzü anlık bir karmaşaya sahip olsa da ifadesini anında düzeltti.
"Bu aralar etrafına dikkat etmeni istiyorum Erva... Ters bir durum olduğunda bana söyle, hatta gerekmedikçe de dışarı çıkma..."
"Bir sorun mu var?" Yani bir anda böyle bir şey istemesi kulağa pek de normal gelmiyordu. Ayrıca evin her şeyiyle ben ilgileniyordum, nasıl dışarı çıkmayacaktım acaba?
"Sonra konuşuruz ama sen daha dikkatli ol güzelim. Çıkmamaya çalış."
"Ne dediğinin farkında mısın Ömer? Evde hapis mi kalayım? Markete kim gidecek?"
Derin bir soluk verip eliyle yüzünü gelişigüzel bir şekilde ovuşturdu. "Ayrıntılı anlatacağım ama telefonda değil. Sen dışarıdan alınacak şeyleri bana mesaj olarak at. Ben aldırırım."
"Önemli bir sorun mu? Yine tehdit mi?" dedim sıkıntıyla. Salondan gelen Ege'nin sesiyle odadan çıktım.
"Akşam geldiğimde konuşacağız, sen şimdilik takılma." Karşı çıkmadım çünkü inat edip kendimi riske atamazdım. Ömer diyorsa vardır bir bildiği... Hem akşam açıklayacağım diyordu... "Bak ne diyeceğim... Hani bizim elemanlardan biri var diyordum sana... Yeni atananlardan..."
Konuyu değiştirmesine karşı çıkmadım ama içime bir kurt düşmüştü artık. Günlerce nefes alamayacağım belliydi. Zaten küçücük bir şehirdeydik. Avuç içi kadar gezilecek yer bile yoktu. Annemler olsun kardeşlerim olsun bizden kilometrelerce uzaktaydı. Onları da özlemiştim.
"Evet?"
"İstersen onları akşam yemeğine çağırabiliriz. Ailecek tanışmış oluruz. Tabi sen istersen..."
"Olur." Olmasa ne olacaktı? Sıkılıp duracaktım işte. Ömer de bu halimi fark ettiğinden üstüme gelmedi. Kamerayı Ege'ye doğru tutup ağlayışını gösterdim. "Zanlı kendini ağlayarak affettirmeye çalışıyor."
"Affedilemez!"
"Anne sütünden men edildi!" dedim otomatik bir sesle.
"Meme, babaya kaldı." Ömer'in sesi sevinçle çıktı.
"Iy Ömer..."
"Ne var kızım ya? Belki fırsatı..." Ters ters baktığımı görünce ellerini saçlarının arasına atıp oturduğu koltukta masumca geri yaslandı. "Oğlum anneye niye böyle yapıyorsun? Acısı benden çıkıyor sonra."
Ege daha çok ağladığında istemsizce güldüm. Kucağıma gelmek istiyordu. Ayrıca o kirazın kırmızılığını yanaklarına kadar batırmıştı artık.
"Ömer abi..."
Arkadan gelen sesle kamerayı kendime çevirdim. Ömer'i daha fazla meşgul etmemek için "Ben akşama hazırlarım bir şeyler." dedim.
"Tamam sevgilim... Görüşürüz."
Telefonu kapattığımda ağız dolusu bir nefes verip Ege'yi kucağıma aldım. Onu emzirmek için koltuğa geçerken akşama ne yemek pişireceğimi düşünmeye başladım.
🦋
Evet karakterleri sevdiniz mi?
Sizce gelecek bölümlerde neler olacak?
![](https://img.wattpad.com/cover/314459166-288-k426801.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK İHANET (KISA HİKAYE) (ASKIDA)
Short Story"Beni bulman lazım." "Bizi bulman lazım." "Lütfen sevgilim." "Sana ihtiyacım var." Başlangıç: 29 Haziran 2022 01.00 Yetişkin içerik!