Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🥂
"Biri elimdeydi ama sana vermedim mi?" dedim şaşırarak. "Düşmüştür belki yere..."
"Bulundu ya." Bilge'nin ince sesi mutfakta aramıza girdiğinde Ömer'deki bakışlarımı alıp ona çevirdim. Mavi gözlerinde akşamki uyku sersemliğinden eser yoktu. Canlı ve parlaktı. "Kahvaltı hazır sayılır zaten gerginsiniz, yaşananlar malum... Güzel bir kahvaltı yapın."
Ömer başını iki yana sallayıp "Doğru, doğru..." diye mırıldandı. "Sadece şaşırdım." Bana doğru geldi ve kucağımda duran Ege'yi kendi kolları arasına aldı. Oğlumuz ona dil çıkararak sarılmaya çalışırken Ömer belimden tutup bedenimi kendi bedenine yasladı. İçimde bir gariplik vardı. "Üstüne geliyorum, özür dilerim. Tüm gece korku, telaş ve tedirginlikle geçti Erva... Senin için de aynı biliyorum ama..." Alnımı göğsüne sürttüm. Temiz kokusu burnuma doldu. "İstersen seni annenlere yollayabilirim. Eğer orada rahat ederim dersen... Gidebilirsin. Yanına yine birkaç sivil takacağım ama dilersen eğer orada, her şeyden uzakta..."
"Olabilir." İtiraz edemedim. Bu ev, bu apartman, bu site, bu şehir beni korkutuyordu. Ters giden bir şeyler vardı. Mesela niye Ömer'e sarılan kolum titremesin diye kendimi sıkıyordum?
"Hıhım..."
"Bana iyi gelecekler. Annem, babam ve kardeşlerim... Onların yanında daha güvende olabilirim. Yanımdan ayrılmazlar. Burada yalnız kalıyorum çoğu zaman. Ayrıca" Cümlenin devamını geri yuttum. Bir defa gelen bir daha gelebilirdi. Bilge'nin yanında katilin buraya geldiğini söyleyemezdim. Gerçi bilmiyordum. Ömer, Kaan'la her şeyi paylaşıyordu ama Kağan ekipte değildi. Belki o da çok ayrıntı bilmiyordu. "Neyse..."
"Tamam." Ömer itiraz etmedi. "Ben şimdi çıkacağım. Bugün cumartesi, Bilge yanında kalacak. Korkma, olur mu?"
Saçlarımın arasına dudaklarını bastırıp geri çekildiğinde Ege ağlamaya başladı. Ömer sakallı çenesiyle Ege'yi öptüğünde ise kıyamet daha çok koptu. Şakayla karışık azarlamayla Ege'yi kendime aldığımda Ömer'in aşkla parlayan gözleri bizdeydi. Yanağıma hafif bir öpücük daha bıraktı ve vedalaşarak evden çıktı.
Ege'yi mama sandalyesine oturtup Bilge'nin hazırladıklarından masaya yerleştirdim. Kızcağız zaten çoğu şeyi ayarlamıştı. Dört dörtlük de bir masa kurmuştu. Bugün sarı saçlarını tepesinde topladığından yüzü gerilmiş, güzelliği daha çok ortaya çıkmıştı. Üstünde bol kırmızı bir tişört, altında siyah bir şort vardı.
Ege'ye Ömer'in getirdiği mamalardan hazırladıktan sonra çaylarımızı doldurup karşılıklı oturduk.
"Evet... Dün akşam seni yalnız bırakma niyetinde değildim, otururuz diye düşünmüştüm ama çok fena uyku bastı, özür dilerim. Kafam yastığa değer değmez uyumuşum."