Günahlar ve Günahkârlar

238 26 344
                                    



ATOLİA - GÖKYÜZÜ VE NEFES  KRALLIĞI
ON DOKUZ YIL ÖNCE

Hava elçisi elindeki parçalanmaya yüz tutmuş parşömene bir kez daha baktı. Gözleri buraya geldiğine bir türlü inanamasa da parşömen ona doğru yerde olduğunu gösteriyordu. Apocalypseden yani Büyük Yıkım'dan sonra sürgün edilmiş, buraya bir daha tanrıçalar tarafından gönderilmemişti. Kafasını kaldırıp özlemle ihtişamlı sarayın yıkımdan sonraki yeni halini inceledi. Yine gökyüzünün en güzel katmanında, bulutların arasına kurulmuş bir saraydı fakat şimdiki büyüklüğü ve güzelliği kesinlikle çok daha baş döndürücüydü.

Elçi, tatlı tatlı esen rüzgarlar yüzüne vurunca huzurla gözlerini kapattı tekrardan açtığında ise karşısında Gökyüzü ve Nefes Krallığının muhafızları ile karşılaştı. Adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı ve sendeledi.
"Tanrıçaların seni azad ettiğini biliyoruz Hendrix." Muhafız adamı tedirgin etmemek için gülümsedi. Bakışları eski dostların tekrardan bir araya gelmesi gibi özlem doluydu.
"Lordumuz seni bekliyor, krallığına tekrardan hoş geldin."

Elçi sarayda ilerlerken yeniden doğmuş gibiydi. Tanrıçalar Apocalypse'den sonra onu krallığından alarak cezalandırmıştı ve sürgüne yollamıştı. Fakat şimdi tekrardan yuvasında, ait olduğu yerdeydi.

Sarayın o aydınlık koridorlarından lordun odasına ilerlerken küçük bir çocuk gibi heyecanlıydı.
Sonunda adımları durduğunda Lordun odasının kapısına ulaşmıştı. Kapı muhafızlarına selam verdi ve aralarında sözsüz bir konuşma gerçekleşti. Muhafızlar Lorda seslendikten sonra ise görkemli kapı iki yandan açılmıştı. Hava elçisinin mutluluktan gözleri dolmuştu. Yüce Lordu Dorian tam karşısında özlemle ona bakıyordu.

"Yuvana hoş geldin Hendrix." Gri gözleri sevinçten parıldıyordu. Yüzüne vuran güneş ise altın sarısı saçlarını iyice parlatmıştı. Özlem gideren birkaç konuşmadan sonra ise Lordun gülümsemesi solmuştu, elçiyi boşuna göndermediklerini anlamak zor değildi.

"Lordum elbette ki tanrıçaların bir mesajı varmış." Hendrix tedirgindi. Lord başıyla onayladı ve Hava elçisi tırnağıyla bileğini kesip kanının akmasını sağladı. Kan yere değdiği andan itibaren fokurdamaya başladı, sonunda kaybolduktan sonra havada bazı silüetler belirdi ve silüetler birleşerek portalı açtı.

Portalda bir bebek vardı.
Alev kızılı saçlı ve okyanus gözlü bir bebek.

Gökyüzü ve Nefes Krallığı Lordu Dorian tahtından kalktı ve bebeğin silüetine doğru yaklaştı. Gördüklerine inanamıyordu.
Tanrıçalar Apocalypse'de bahsettikleri gibi en büyük günahı işlemişler ve bunun sonucunda onları dahi bitirebilecek bir güçle Olympea'yı cezalandırmışlardı.
Tanrıçalar çok büyük bir risk almıştı. Olympea'yı bitirmek için günahlarından yarattıkları silah onları dahi bitirebilirdi.

"Bunu diğer lordlar öğrenmemeli Hendrix!" Lord sinirle soludu ve odada hızla volta atmaya başladı. "Kimse öğrenmemeli."
"Emredersininiz Lordum. Bilirsiniz, sözcüklerimin anahtarı yalnızca sizin elinizdedir." Başıyla onayladı Lord.
"Kızı derhal bulmamız lazım, bu diyarda bir saniye dahi durmamalı. Dünyada kalmalı." Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı Lord. "Ragnor bunu öğrenirse kızın peşine bizden önce düşer ve onu öldürüp güçlerini alır."

"Katılıyorum, herif tam bir güç manyağı." dedi bir ses fakat bu Hendrixten çıkmamıştı. Hava lordu arkasına hızlıca döndüğünde Alev ve Gölge Krallığının yani Cehennemin Lordu, Lord Aren'i gördü.

"Sen nasıl-" diyecek oldu fakat sonra sustu. Lord Aren Olympea'nın en güçlü lorduydu yapamayacağı şey olmazdı.
"Bence bunu tartışmanın sırası değil." dedi ve arkasına yaslandığı yerden kalkıp biraz ilerledi.
"Bebeği Ragnor'dan korumanın yollarını bulalım. Yakında peşine düşecektir."

Asiller ve AsilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin