Cezalar ve Cezasını Çekenler

81 22 245
                                    




Doğruydu kader benim için tekrardan çarklarını çevirmişti ve ben de gözümü kırpmadan onu durdurmalıydım. Ben durdurmalıydım. Kaderim benim elimde olmalıydı. Kimseye teslim edemezdim.

Yataktan kalkmaya yeltendim fakat sarı saçlı lord beni anında tutup durdurmuştu. "Dinlenmelisin." dedi. Sesinde merhamet ve acıma duygusu vardı.

Sinir bozucu bir gülümsemeyle başımı hızla iki yana salladım ve elimle Ragnor'u işaret ettim. "Bu herif beni öldürecekti! Üstelik kim tarafından bilmiyorum ama biri tarafından kurtarıldım ve sonrasında o yaratığın karşısına yem olarak atıldım. Bu sırada ise hepiniz bir sirkteymiş gibi beni izlediniz ve ölmem için tezahüratlar yaptınız. Yani soruyorum, şimdi mi umrunuzdayım? Bırakın beni, ben gideceğim!"

Ragnor iğrenç bir kahkaha attı. "Nereye gitmeyi düşünüyorsun küçük kız? Artık olmayan yalancı ailenin yanına mı? Yoksa bir harabeye dönmüş olan evine mi?" Hırsla yataktan kalktım ve aramızdaki mesafeyi saniyeler içinde kapatıp ragnorun boğazına yapıştım. Boğazını sıkmak istedim ama üstünde kalkan gibi olan bir şey beni engelliyordu. Sinirle hızlıca inip kalkan göğsüme ve hırstan dolan gözlerime aldırmadım. "Bana bak!" dedim bağırarak. "Bir gün ölümün benim ellerimden olacak!" Kafasını tutup biraz daha kendime yaklaştırdım. "Gözlerime iyi bak! Çünkü gördüğün son şey bu olacak."

Sinir bozucu bir kahkaha attı. Etrafıma muhafızların dolduğunu ise yeni fark ettim, bordo uzun ceketleri, siyah pantolonları ve bellerinde kılıçları vardı. Oldukça yapılı ve güçlü görünen tiplerdi. Ragnor elini yukarı kaldırıp onların üstüme gelmesini engelledi. Diğer lordlar da beni dikkatlice inceliyordu."Neye güveniyorsun da bu kadar iddialısın." Kaşlarını çatmıştı ama daha çok ağzımı yokluyor gibiydi.

"İddialı mı?"dedim ve ben de onun gibi bir kahkaha atıp anında ciddileştim. "Olacakları söylüyorum."

"Öyleyse," dedi ve muhafızları durduran ellerini indirdi. Muhafızlar anında elime zincir gibi bir şey geçirdi ama bu çok farklıydı, sanki statik bir şey ellerimi tutuyor gibiydi. "görüşürüz." Tüm gözler şaşkınlıkla üstümdeyken gri dumanlar etrafımı sardı ve başka bir yerde belirdim. Burası orta çağdan fırlama bir zindana benziyordu. Histerik bir kahkaha attım. "Ciddi olamazsınız."

Muhafızlardan biri beni sertçe kolumdan çekiştirdi ve hücreye itti, diğeri de ona sinirle baktı. Etrafım oldukça kalabalıktı ama neyseki atıldığım hücre boştu fakat aşırı rutubetliydi ve iğrenç kokuyordu. Hücrenin en sonuna gittim ve duvarın dibine çöktüm. Yerde tozlarla kaplı dağınık bir battaniye vardı ama onu asla kullanmayacaktım. Eşyalarını kullanmayacak, sularını içmeyecek, yemeklerinden yemeyecektim.

Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladı ve birkaç kez güneş doğup battı. Şimdi ise tekradan gece olmuştu hatta sabah olmak üzereydi fakat kimse yanıma gelmemişti. Birkaç saat daha geçti küçücük bir delikten güneşin doğuşunu izledim. Gözlerim uykudan yanıyordu, bedenimde daha fazla uyanık kalacak güç yoktu ama inat ettim. Gözlerimi her kapattığımda o günü tekrardan yaşıyordum. Gözlerimi her kapattığımda babamın çığlıklarını tekrardan duyuyor, tekrardan onları ölüme terk ediyordum. Percy'i özlediğimi fark ettim. Kim bilir ona ne yapmışlardı.

"Sen yine hiç uyumadın mı?" Yanıma gelen muhafızın adım sesleri boş hücrede yankılandı. Cevap vermek yerine Bayan Zeila'nın kırmızı gözlerine benzeyen gözlere ters baktım, o sürekli gelip beni kontrol ediyor ve gizlice yemek getiriyordu.

Muhafız etrafı kontrol edip temkinlice yanıma yaklaştı ve elindeki yemeği bıraktı. "Beni iyi dinle." dedi, fısıldıyordu. "Aynı taraftayız, ben sana zarar vermeyeceğim hatta eğer izin verirsen sana yardım etmek istiyorum. Lütfen kendine eziyet etmeyi bırak ve yemek ye."

Asiller ve AsilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin