"Sen..." Jimin mırıldanınca yanına oturdum. "Çok güzelsin."
Hafifçe gülümsedim. Ömrüm boyunca bir veya iki kere duymuştum bunu. Kimse bana iltifat etmezdi, çevrem bana karşı kötüydü. Zorbalığa uğramıştım çoğu kez.
'Çok çirkinsin.'
'Gülüşün iğrenç.'
'Sesini güzel mi zannediyorsun?'
'Kemik torbası.'Okulda aldığım yüksek notlara bile iğrenç sebepler bulmuşlardı.
Bakışlarımı ondan çevirip dalgaları izledim. Gözlerini ayırmadan beni izliyordu. "Rüyamda bile çok naziksin. İltifatın için teşekkür ederim."
Dediğim şeye kıkırdayarak eliyle dolgun pembe dudaklarını örttü. "Benim de rüya olması çok komik. Birkaç gündür zor zamanlar geçirdiğim için rüyama bile girmen normal." Dedi bakışlarını denize çevirip. Ne demek istiyordu?
Ayaklarını öne doğru uzatıp ritmik bir şekilde sağa sola sallamaya başladı. Küçük çocuk gibiydi. Derince iç çekerek "Lanet olsun, uyanınca beni tonlarca sorun bekliyor olacak. Keşke hep rüyalar aleminde kalsam." dediğinde başımı aşağı yukarı salladım.
"Kimse bana inanmıyor, seni bulamıyorum." Diye mırıldandım. Hoseok bana inanıyordu, sanırım artık onu da kaybettim. Gerçekten deli olduğumu düşünüyorlardı.
Bakışları hızlıca bana döndü ve "Sen... ciddi misin?!" diye sordu şaşkınca. Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Hayır, Jimin bir rüya için fazla tepki veriyordu.
"Rosé... Bu gerçek sen misin?" Diye sorunca ne diyeceğimi bilemedim. Rüyada mıydım? Peki karşımdaki bu Jimin neden farklı tepkiler veriyordu?
"Rosé, inanmıyorum! Sanırım gerçeksin! Sonunda seni buldum... ama rüyamda."
Şaşkın bir şekilde "Saçmalama sadece rüyadayız. Senin hayal gücüm olmadığını nereden anlayacağım?" diye sordum.
O bana karşılıksız inanmıştı, hem de bu durumda. Ama ben ona inanamazdım. Sonuçta rüya olabilirdi. Aldığım ilaçların etkisiyle bir sürü rüya görüyordum.
Bir süre düşündü. Ben de onu izledim.
Siyah saçlarını rüzgar savurdu, kısık gözleri etrafta dolaştı. "Buldum! Kimsenin bilmediği, sadece bir kişinin bildiği bir sırrımı söyleyeceğim. Bunu o kişiye söyleyip doğrularsan eğer ben hâlâ hayattayım demektir."
Gözlerim gözlerindeyken "Peki bize inanacaklar mı?" diye sordum.
Bakışlarındaki acıyı gördüm. "İnanmak zorundalar."
××××
Nefes nefese yattığım yerden doğruldum. Tanrım, neler oluyordu böyle? Birkaç günde hayatım tepetaklak olmuştu.
Rüyam çok karmaşıktı. Eğer o gördüğüm gerçek Jimin ise planımız işe yaramalıydı. Ama eğer değilse...
Bu ihtimalin olma olasılığı daha yüksekti. Tanrı aşkına, gerçekten delirdim sanırım.
Yanımda duran telefonu aldım. Dün bana bir telefon bırakmışlardı, kimin olduğunu bilmiyordum ama eski bir telefondu.
Beni ekledileri konuşma grubuna girdim ve mesaj attım.
Rosé:
Merhaba,
Bugün Jimin'in evine uğrar mısınız?
Acil.Taehyung:
Ay Rosé, rüyanda bizi mi gördün?Rosé:
Sayılır, Jimin'i gördüm.
Ve Jimin hâlâ hayatta.Seokjin:
Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?Rosé:
Bakın, saçma gelebilir ama...
Rüyamdaki Jimin gerçekti.
Size iletmemi istediği birkaç mesaj var.Yoongi:
Ben de rüyamda unicorn görüyorum.
Ama bu gerçek oldukları anlamına gelmez.Hoseok:
Şakacı seni.
Buradan yazsan olmaz mı Rosé?Rosé:
Yüzyüze anlatmam gereken bir şey...Namjoon:
Tamam geliyoruz.Yoongi:
Ben gelmiyorum.
Saçma bir neden yüzünden yatağımdan kalkıp da gelemem.Rosé:
Yoongi...
Jimin, senin zorluk çıkaracağını bildiği için bana inanman adına bir kanıt verdi.Yoongi:
Neymiş o kanıt?Rosé:
Kaburgasına yeni yaptırdığı 'Nevermind' dövmesini sen tasarlamışsın.
Ve bu dövmenin varlığını senden başka kimse bilmiyormuş.Taehyung:
Yoongi hyung, bu doğru mu?Yoongi:
Evet, bu doğru.
Ve bunu Jimin'le benden başka kimse bilmiyordu.Jungkook:
Hoseoktir.
JIMIN HYUNG YAŞIYOR MU?!××××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forever Young • Jirose
FanfictionPark Chaeyoung o gece yaşamını yitirmek istemişti. Küvetin içine tamamen girmeden önce yavaş yavaş son nefesini vermişti. Tıpkı Park Jimin gibi. Ama onların hikayesi kalp atışları bittiği anda başlamıştı.