Uyandığımda bir tepside vanilyalı eklerden oluşan tabak vardı, yanında bir tas su ve en köşeyede iliştirilmiş bir kağıt, kağıdı hemen alıp incelemeye başladım. Cevap vermişti, hem de hemen hepsine sadece son yazdığımda birşeyler yazılmamıştı. Sağıma soluma baktım ortalarda yoktu. Eklerden yerken yazdıklarını okuyordum. Önce ilk farkettiğim çok erkeksi ama kendine özel bir el yazısı vardı. İsmini okudum, yaşını, memleketini herşeyi yazmıştı. Sadece o son sorunun cevabı yoktu, arkası bomboştu kağıdın eklerin sonunu yerken demir kapı aralandı. İçeri girip elleri ceplerinde yanıma doğru yürüdü. Kağıdın arkasına tanıştığıma memnun oldum, ekler için de sağol yazdım. Gerçekten tatları mükemmeldi. Kağıdı tepsinin üzerine bıraktım. Kapıdan çıkarken ona seslendim. "Hastayken bana baktığın için de teşekkür ederim sana" dedim. Biran durdu ama arkasına bakmadı.
Kitabı okumak dışında yapacak işim yoktu, saatler sonra da o kağıt ve kalemle tekrar odaya girdi. Tam karşıma geçip uzakta namaz kılmaya başladı. Onu izledim, bir yanda da kağıda gözüm takıldı. Okuduğum kitaptaki ilginç ve sorulabilecek soruları yazmaya başladım. Kitap bittiğinde ertesi gün olmuştu gelmeden önce biraç kez kağıtta yazdıklarıma göz gezdirdim. Sandalyeye oturur oturmaz kitaptan sualler sormaya başladı. Herbirine cevap verdim, daha kitabın ortasındaydı ki kitabı kapattı. Kitabı köşeye koyup bana bakmaya başladı. "Geçtim mi şimdi?" diye sordum. Sadece bakmaya devam ediyordu, sakallarını elleriyle tarıyordu. Birşey düşünüyor gibiydi ardından kalktı, daha kalın bir kitabı ellerime tutuşturup çekip gitti. Kitabın ismini okudum, islamiyette kadın ve erkek kavramı yazıyordu. Neden hala bu kitaplar okuyordum anlayamıyordum. Sonra bir projektör getirip boş beyaz duvara bir film yansıttı. Film izleyeceğim için mutlu doğrulup oturmuştum ki dinle ilgili bir film dönmeye başladı. Başımı ona çevirdim, yine islam yine din yine ve yine... kitabımı kenara koyup sessizce filmi izledim. Bittiği sırada köşeye secdesini seren adamı izledim. İlk defa namazını bitirdiğinde köşeye çekilip uzun süre oturup ellerini kaldırdı. Sonra da kitap okumaya başladı. Uzun süre okumayı bırakmadı. Sesli okuduğu için ben de duyabiliyordum. Öyle güzel ve takılmadan okuyordu ki sessizce oturup onu dinledim. Bitirdikten sonra birkez daha ellerini kaldırdı. Sonra da toparlanıp gitti.
Bir sonraki gün getirdiği yemeği yerken projektörden islami bir film izliyordum. Köşeye gidip laptopu açıp çalışmaya başladı. Gözlerimi ondan ayırmadım ona baktığımı görünce ekrandan başını kaldırdı. Filmi gösterdi, "İzle" dedi sadece... Bakışlarımı ondan çekmediğimi görünce ayağa kalkıp elleri ceplerinde yavaş yavaş yanıma geldi. "Ne anladın filmden" bakışlarımı filme çevirdim daha on ya da on beş dakika kadar olmuştu başlayalı, "Daha yeni başladı" gülümsedi, güzel gülüyordu. İşaret parmağını kaldırdığı an yüzüğü gördüm, taşlı erkek yüzüğü takıyordu. "Anlatacak birşeyler vardır elbette dile gel bakalım" karşımdaki adamı islami filmlerden fırlamış bir sahabeye benzettim. Bu yüzyıla uygun bir adam değildi, koyu gözlerini bana dikmiş cevap bekliyordu. "İslamın yayılmasını anlatıyor" kucağıma bıraktığım kitabı gösterdi. "Kaçıncı sayfadasın" kitabı açıp sayfa numarasını söyledim. "Bana fazla bakıyorsun, gözlerin ben de değil filmde olsun" gözlerini bende tutmaya devam ediyordu. Geriye doğru dönüp yürürken "Sen gerçek misin?" diye sordum. Artık gerçek olmadığını düşünüyordum, bu adam farklıydı çoktan anlamıştım. Yürümeyi bırakmış sessizce kalmıştı öylece, "Şimdi bu da nerden çıktı?" dedi, geriye doğru bir bakış attı. Kitabımı göğsüme bastırdım. "Bu dünyadan değil gibisin, yaşın daha genç üstelik kendini fazla dine kaptırmışsın" gövdesini tamamen bana doğru çevirdi. Yüzüklü elini kaldırdı, "Şüphesiz bu dünya geçicidir, aldanmamak gerek, neden bu dünyaya dalıp aslonanı bırakayım" dediği an korktum. Bu karşımdaki adamın daha otuz üçünde olduğunu düşününce garip hissetmemekte elimde değildi. Bu adam ne farklı ne değişikti böyle, korktuğumu anladı. Bana doğru yürürken ayağa kalk dedi bana, sendeleyerek kalktım. Çenemi tutup kendine doğru kaldırdı. Şimdi yakındık, onun kokusunu aldım. Nurani bir siması vardı zaten o koyu gözlerin ne sırlara vakıf olduğunu düşününce titredim. "Korkma" dedi birden, gözlerini kısarak, "Aynı gemideyiz, aynı yolun yolcusu" çenemi bırakmadan yüzüklü parmağıyla yanağımı okşadı. Ardından zorlanır gibi elini yüzümden çekti. Hızla demir kapıya doğru yürüyüp çıkıp gitti.
Ertesi gün geldiğinde hızlıca sandalyeyi çekip oturdu, kitabı eline aldı. Bana bakmadan soruları sıraladı. Cevaplarımı yeterli bulmayınca tekrar oku deyip elime tutuşturdu kitabı, yemeğimi getirip bıraktı ardından gitti. Geri geldiğinde üzeri çıplaktı. Saçlarını geriye doğru atıp, projektörle uğraştı. Yine islami bir film duvarda oynamaya başladı. Laptopun başına oturduğunda dondurmamı filmi izleyerek yiyordum. İzleniyormuşum gibi bir hisse kapıldım başımı ona çevirdiğimde kara gözleri beni izlediğini fark ettim. Ağzıma soktuğum kaşığı çıkarttığım an gözlerini kıstı. Kalktı yerinden hızlıca çekip gitti, geri gelmedi. Film bittiği halde gelmedi, seslensem mi diye düşündüm ardından yatayım bari dedim. Yatmaya hazırlanırken geldi, üzerinde beyaz gömlek ve kumaş siyah pantolon vardı. Kapattı filmi, bana filmi sormadı bile, birkez baktı ardından hızlıca odadan çıktı. Ertesi gün geldiğinde kitapla ilgili sorulara aklımda kaldıkça cevap verdim. Yeni kitabı yanında getirmişti daha inceydi ama üç ciltti. "Arka arkaya okuyacaksın bu kitapları, hemen başlayacaksın anlaşıldı mı?" başımı salladım. Yemeğimi getirip kucağıma tepsiyi bıraktı. Tatlı yoktu keşke ekmek arası birşeyler değilde sütlü bir tatlı olsaydı diye geçirdim içimden, karnım ağrıyor aylık döngümün geldiğinin sinyallerini veriyordu. Zaten kağıda da istediğimi yazmış kendisine bizzat durumu anlatan o kağıdı vermiştim. Tepsiyi verir vermez laptopun olduğu masaya geçerken yazıyı okumuştu. "Ne zamana lazım bu?" diye sordu yerine otururken, utana sıkıla "En yakın ne zaman olursa" kağıdı katlayıp cebine koyarken, "Söyle, diyeceğin var belli" gözlerimi açtım nasıl anlamıştı. Bu adamdan korkmamak elimde değildi. "Elma da alır mısın?" gülümsedi. "Elma.." diye garip garip bana baktı. Başımı salladım, duvardaki filmi gösterdim. "Orda gördüm, lütfen al bana" tatlı dilin yılanı deliğinden çıkarır tarzı onca hikaye okuduktan sonra ben de en sonunda yılana tatlı dil uyguluyordum. Tek kaşını kaldırdı"Özel bir tercihin var mı?" acaba dalga mı geçiyordu benle önce cevap vermeyeyim dedim ama sonra yutkunarak, "Kırmızı ve tatlı" uzun uzun bana baktı. "Yarın elma yiyeceksin, şimdi kitaplara başla" kitapları inceledim. İlki İslamda saygı ve hoşgörü, diğeri islamda aile hayatına giriş diğeri islamda eş seçimi" sıralı kitaplardan ilkini alıp okumaya başladım. Öyle içine çekmişti ki beni elleri ceplerinde yanıma geldiğini anlamadım. Farkettiğimde gözgöze geldik, "Saat geç oldu yat artık" kitabı kenara koydum. Giderken arkasından bağırdım "İyi geceler" durup döndü ve başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK BİR KADININ ANILARI by sealater
Romanceİslamla yoğrulmuş bir adam ve batının kucağında büyümüş bir kadın. Adam, kadını kendisi için işlemeye başladığında aralarındaki her ne ise garip bir hal almaya başlar. Adamın kız üzerinde egemenlik kurması acaba ne kadar doğrudur? İyi okumalar.