Yarın ki menüyü beklerken gece karın ağrısından uyayamadım. Kalkıp halının üzerinde yürümeye başladım. Karnım hep ağrırdı, sırt ağrım olduğu zamanlarda zarzor geçerdi. Kanamış mıyım diye pijamama baktım, ağrıdan resmen yeri yumrukladım. Yastığı karnıma koyup geçsin diye bekledim. Tekrar ayağa kalktım, yastık karnımın üzerinde dolanıp duruyordum. Ağrıdan ağlamaya başladım. Adama seslensem gelir miydi, evde olmayı ilk kez bu kadar istedim. İlk kez yatağımda olmak istedim, banyoya gitmem gerekiyordu. Ağlamaklı halde utansamda adama seslendim. Sesimi duyar mı diye de düşündüm. "Asım" tekrar Asım... birkaç kere odadan seslendim. "Asım Osman.." yazdığı tam adını söyledim. Ağlamaklı halde yanan gece lambalarına baktım. Koca odada ilk defa yalnızlık çektim. Bu koca odadan korktum hem de çok, "Asım Osman" dedim son kez, umutsuzca zincirle oynadım. Artık burda kalmak bana zulüm gibi geliyordu. Birden kapı ardına kadar açıldı, üstü çıplak altında siyah bir eşofman ayakları çıplak "Ne oldu?" dedi çağırdığım adam, "Aç şu kapıyı, lütfen" adam anlamamış halde bana bakıyordu. "Ne oldu, sorun ne?"dişlerimi sıka sıka, "Aylık döngüm başladı, ağrılarım var, tuvalete gitmeliyim altıma geçti hep" garip garip baktı ardından kapıyı açınca hızlıca geçip kapıyı yüzüne kapattım. Sadece iki dakika sonra kapım vuruldu. "Ne yapayım söyle" cevap vermeyince yumrukladı kapıyı, "Söyle, beni içeri girmeye zorlama" temizlenmek için tüm kıyafetleri çıkarıp duşa girmiştim. "Çıplağım girme" kapının önünde yürüdüğünü görüyordum. "O istediğine mi ihtiyacın var" gözlerimden yaşlar aktı. "Şimdi onu bulamazsın gece değil mi, bulamazsın sabaha kadar idare ederim" cevap vermedi. "Yapacağım birşey vardır elbet de" istediklerimi getirdiklerini kapı kolundan alırken aradan beni gördü. Sanki yüzümü görmesi gerekiyormuş gibi bana baktı. Kapıyı hemen kapattım. Hala kapının önünde yürüdüğünü duyuyordum. Sonunda çıktım dışarı, yanından geçerken ellerini arkasında birleştirmiş yürüyorken durdu. "Halloldu mu?" diye sordu. Utana sıkıla başımı salladım, "İstediğimi alman gerek ama peçetelerle idare edemem" başını salladı. "Hallederiz inşallah, başka isteğin var mı?" diye sordu. Hala ona bakamasamda karnımın ağrısından ölmektense bir rica daha bulundum. "Ağrı kesici varsa eğer..." dikkatlice beni inceledi. "Başka ne istiyorsun" artık dayanacak gücüm kalması tekrar gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Başımla hayır dedim, itinayla oturup yatmaya çalıştım. Dönüp gitti, ilacı verip giderken sıcak su torbasını da elime tutuşturdu.
Ertesi gün kıpkırmızı bir elma ve bir poşet kadın pedinin yanıma bıraktı. Hemen poşeti alıp ihtiyacımı giderdikten sonra rahatça yerime oturdum. Elmayı ısırıp ısırıp yerken, karşıma çoktan oturmuş kitabı eline almış sorularına başlamıştı.
Her sorusuna cevap vermeye çalıştım, pek detaylı sorular sormuyor sorularına açıklık getiriyor, istediğini alana kadar ipucu veriyordu. Kitabın sonuna doğru elmamın sonunu kemiriyordum ki, "Yeter" diye bağırdı. "Bırak artık elmayı" elmayı bıraktım. Ağrım olursa diye temiz suyun yanına koyduğu ilacı alıp suyla içtim. Son sorusuna cevap veremedim ama yine de diğer kitaba geç diyerek sandalyeden kalkıp, sandalyeyi köşeye koyup ihtiyaç banyoma girdi. Köşedeki çamaşırlarımı düşündüm ama sanırım dikkat etmezdi. Bir müddet sonra içerden çıkan adamın üstü çıplaktı, gömleği elinde çıkıp bana bakmadan demir kapıyı açıp çekip gitti.
Ertesi gün ona yazdığım kağıdı eline tutuşturdum. Sessizce açıp okuyarak masasına gitti. Penceresi olan normal bir odaya çıkmak istiyordum, burda daha fazla kalırsam kafayı yemem an meselesiydi. İsyan etmeyeceğimi sadece temiz havaya ihtiyacım olduğunu söyledim. Madem müslümansın, mazlum halimi anla ve isteğimi gör diyerek sözlerimi bitirmiştim. Yerine oturarak kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı. "Pencereli bir oda öyle mi?" başımı salladım. "Buranın nesi var?" gözlerimi ondan ayırmadım. "Kapalı bir kutuda gibiyim, lütfen penceresi olan bir odaya geçir beni, temiz havayı alayım, gün ışığını göreyim, burda hapis ettiğin yetmedi mi, ne kaçacağım ne yardım için bağırıp çağıracağım"geriye doğru yaslandı. Kolundaki saate baktı, kalkıp gitti. Geri geldiğinde ilgiyle beni inceledi. "Kitapları okuyup bitirmeden, sana sunduğum hayattan daha fazlasını benden isteme" kitaplara baktım. "Daha okuyacak mıyım bunlardan başka var mı" laptopu açtı. "Yeterince hazır değilsin, işi yokuşa sürüp tembelik yapmazsan o pencereli odaya daha yakın çıkarsın" o gece yine uyuyamadım. Burası beni epey korkutmaya başlamıştı. Tek başına koskocaman bir oda, her eşyayı bir şekle benzetmeye başlamıştım çünkü, korkumdan başıma kadar çektim battaniyeyi, sonra sanki birisi bana saldıracakmış gibi battaniyeyi açıp son ses bağırdım beni burda tutan adama, yalvardım gelmesi için, ikinci bağırışımda kapı ardına kadar açıldı. Üstü yine çıplaktı ve altında siyah bir eşofman vardı. "Neler oluyor sana böyle?" tedirgince sağa sola baktım. Bileğimdeki zinciri gösterdim. "Lütfen çöz şunu, nolur" dedim yalvardım. Garip garip bana bakıyordu. "Sorun ne" diye sorunca cidden ellerimle ayaklarıma vurdum. "Yeter artık, çöz beni herşey herşey üstüme üstüme geliyor, korkuyorum anlamıyor musun?" anlamıyordu. "Korkulacak ne var?" zincirden kurtulmak için çırpındım. "Allahtan kork be adam, bu yaptığın zulüm değil mi? Ah almak değil mi?" kaşlarını çattı. "Sen iyi değilsin" hele şükür anladın dedim, yaklaştı köpeği tutar gibi çenemi tutup salladı. "Kendine gel" onu ittirdim. Tutup boynumdan duvara yasladı. "Kendine gel" ben hala debeleniyordum, tokat attı. Kendime gelmeyince tutup ihtiyaç odasına götürüp yüzümü yıkadı. Adamı ittim, tekrar bir tokat daha attı. Odadan çıkarken nerdeyse üstümdeki tüm kıyafetler ıslak aynı yere uzandım. Bir noktaya bakıp durdum.
Bir sonraki gelişinde bana uzun uzun bakmasına rağmen benden tepki alamayınca yattığım yerden kaldırıp oturttu. "Yemeğini ye" harika bir çorba kokusu etrafımı sarmıştı, kaşığı elime aldım. Limonlu güzel bir tadı vardı, aile hayatına dair kitabı eline aldı. Bir kaç soru sordu karşıma oturup, cevap vermeye çalıştım. "Olmamış tekrar çalış" deyip çıkıp gitti. Kitabı tekrar okumak yerine sorabileceklerini not aldım. Ertesi gün evlilik hayatına geçtim ki bu beni hiç ilgilendirmiyordu. Okurken neden bu adam bana bunu okutuyor diye düşünmeden edemiyordum. Evliliğe giriş denilen bir bölümü vardı ki kaç kere okuyup durdum artık unutmuştum. Ertesi gün kitabı kaldırıp ona gösterdim. "Bu kitabı okumakla neyi öğreneceğim anlamıyorum" dedim. Elleri ceplerinde üstü çıplak laptopunun başından kafasını kaldırdı. "Önce oku, bitirince anlarsın"gözlerimi sakallı adamdan ayırmadım. "Okumamı isteyen sensin, islamda evlilikten ne anlayacağım, evlenmeyi bile istediğimi sanmıyorum hele de bu şekilde eski usül görücü usulü?" dedim kendimden emin, laptopu kapatıp sandalyeyi yine karşıma çekti. "Nesi varmış görücü usulünün?" çok şeyi vardı, çorbanın sonunu içiyordum. Bir parça ekmek ağzıma atıp çiğnerken onu izledim. "Sevmediğin biriyle evlenmektir bu" gülümsedi, ilgisini çekmiştim gibi, "Çok aşığım diyenlerin evlilikleri çok mu uzun sürüyor?"benle tartışmak mı istiyordu. İstediği buysa tartışacaktım, "Sevmediğin biriyle evlenir evlenmez yatağa girmenin garipliğini tartışalım istersen" göğsünü görmeye alışık olmama rağmen hep gözüm o göğse takılıp kalıyordu. "Bunun tartışılacak yanı yok, sevmek için uzun süre sarmaş dolaş olmaya gerek yok" tepesiyi köşeye koydum. "Sevmeden evlenemem ben" alayla gülümsedi, "O zaman severek evlenirsin inşallah" yerinden kalktı sallana sallana yürürken seslendim. "Bu kitapları bana boşu boşuna okutmayacağına göre amacın her ne ise olmayacak Asım bey" dedim ona, yerine geçip otururken sırıttı. "Büyük konuşma istersen, sonra zora sokar seni" ben kendimi biliyordum bu adamla evlenecek değilim ya? Sırıta sırıta işini yapan adamın verdiği kitabı okumaya tekrar başladım. Bir kaç sayfa okuduktan sonra kitabı kenara koydum. "Beni buraya ne için tıktıysan o şeyin aklımdaki şeyle bir alakası varsa anca avucunu yalarsın sen" dedim yerimden kalkarak, "birsonraki kitabın adını ben sana söyleyeyim islamda eşlerin birbirine tutumu ve cinsellik"ardından yürüyerek volta attım. "Beni eşin olmaya hazırladığın ortada bilmediğin şeyse bunun asla olamayacağı, burda tutarak beni buna da zorlayamazsın, islamiyet hoşgörü diniyse beyim beni zorla dize getiremezsin" dediklerimi analiz ediyormuş gibi tek kaşını kaldırdı, "Görücez" dedi sadece, sonra da laptopu kapatıp demir kapıyı açıp gitti. Geri geldiğinde elinde bir kitap tutuyordu. Oturup onu okumaya başladı. Arapça okuduğu bir dua olmalıydı. Defalarca tekrar etti ardından semaya ellerini kaldırdı. Uzun süre dua etti ardından üç kez ellerini yüzüne sürdü. Kalkıp hiç konuşmadan çekip gitti. Bu adamın ahlakından ve iman aşkından etkilenmemek elimde değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK BİR KADININ ANILARI by sealater
Romanceİslamla yoğrulmuş bir adam ve batının kucağında büyümüş bir kadın. Adam, kadını kendisi için işlemeye başladığında aralarındaki her ne ise garip bir hal almaya başlar. Adamın kız üzerinde egemenlik kurması acaba ne kadar doğrudur? İyi okumalar.