[kitap çığlıktan esinlendi demiştim diye hatırlıyorum.]
-
camı kapatırken şiddetli rüzgar saçlarını dağıtmıştı wooyoung'un.
"fırtına çıkacak gibi, dışarıda kalmak istediğine emin misin?"
karşıdan keyfi yerinde bir ses geldi.
"benim için endişeleniyor musun?"
wooyoung sırıttı. "daha az umrumda olamazdı cidden."
"ouch."
ufak bir kıkırdamadan sonra mutfağa geri gitti wooyoung. önceden çıkarıp tezgaha koyduğu sebzeleri soymaya başladı.
"nereden biliyorsun dışarıda olduğumu?"
keşke yüz ifademi görse, diye düşündü. cevabı çok bariz bir soruydu bu. rüzgarın şiddeti telefondan hışırtılar şeklinde geliyordu hep. alışmıştı artık.
"iyi bir gözlemciyim diyelim."
hışırtılar. "rüzgar ele veriyor, değil mi?"
wooyoung göremeyeceğini bilse de kafasını salladı. "çok da zor olmadı."
"beni buldun."
wooyoung sessizce kıkırdayınca san da gülümser bir ses çıkardı. arayan kişi hep duygusuz bir ses tonuyla konuştuğu için arada böyle reaksiyonlar vermesi wooyoung'u şaşırtıyordu.
"yeni bir iş buldum."
"biliyorum. keyfin yerinde."
"öncekine benzer. bir ara uğrayabilirsin, kahven benden olsun."
ses gelmedi bir süre. wooyoung konuşma arasında sessizliklere ve hareket ettiğini belli eden gürültülere alışıktı. yine de bu seferki sessizliğinin sorduğu sorudan kaynaklı olup olamayacağını merak ederken buldu kendini. sonuçta birkaç kere telefonda sohbet ettiği biriyle konuşuyordu, fazla rahatlayıp çok mu ileri gitmişti?
"çok incesin." sesi samimi geliyordu. "neden olmasın."
wooyoung anlayamadığı bir şekilde sevinmişti. biraz heyecan da vericiydi. çok arkadaşı yoktu ve birileriyle tanışma fırsatı onu mutlu etmişti.
"dael's garden, hafta içleri çalışıyorum."
doğradığı sebzeleri fırın tepsisine dizmeye başladı. önceden hazırladığı sosu da arada üzerinde gezdiriyor ve yeni dilimler ekleyerek kat yapıyordu.
dizmeye devam ederken tekrar konuştu.
"sen neler yapıyorsun?"
itiraf etmesi gerekirse, san'ın güzel bir sesi vardı. onun daha çok konuştuğunu dinlemek isterdi. ama daha çok sessiz birine benziyordu. bu onu biraz çekici yapıyordu.
"ne bilmek istiyorsun?"
sosu gezdirirken düşündü. "okumuyorum demiştin değil mi, çalışıyor musun?"
"hayır."
wooyoung bir şey demedi. sorusu kestirilip çöpe atılmış gibi hissetmişti. karşı taraf tekrar konuştu.
"bir süre önce mezun oldum, iş konusu biraz karışık."
kapağı açıp tepsiyi fırına koydu. geri kapatıp birkaç tuşa basıp fırının ayarlamalarını yaptı.
"ne okudun?"
"edebiyat." konuyu değiştirdi. "sen ne okuyorsun?"
wooyoung yemek hazırlamaktan geriye kalan pisliği temizlemeye başladı.
"çevre mühendisliği, işle beraber götürmeye çalışıyorum."
hızlıca bitirip salona geldi. kendini koltuğa atıp cam duvardan dışarıya baktı. hava kararmaya başlamıştı. rüzgar da evinin önündeki ağaçları sallandırıyordu. yerinden güç bela geri kalkıp perdeleri çekti.
"çok yoruldum."
"niye yorgunsun?"
uzunca esnedi wooyoung. koltuğa geri oturdu ve uzandı.
"bir sürü hazırlık yaptım, ailem yarın sabah beni ziyarete gelecekler."
karşıdan hareket etme sesleri geldi. adım attığında hışırdayan yapraklar ve belli ritimde birbirini takip eden şıngırtılar.
"onlar nerede yaşıyor?"
"en son ben bir şeyler sormuyor muydum?" yorgunca gülümsedi wooyoung. onun ardından da san'ın gülümsediğini işitir gibi oldu.
"affet beni, seni daha çok tanıma isteğine karşı koyamıyorum."
boştaki elini yüzüne çıkartıp gözlerini ovuşturdu wooyoung. bir yandan da sırıtıyordu. flörtöz bir tavır hissediyordu karşıdan, ama bazen emin olamıyordu.
"sıkıntı yok, ben biraz sıkıcı sorular soruyorum herhalde." kendi dediğine güldü. "onlar da şehirdeler ama evlerimiz çok uzak, fırsat bulabildikçe geliyorlar ya da ben gidiyorum."
kısa bir sessizliği wooyoung'un uzun esneyişleri doldurdu.
"kapatalım mı? bayağı yorulmuşum, biraz uzanacağım."
wooyoung cevap bekledi.
"tabii." ve ekledi san. "uyuyakalma ama."
wooyoung koltuğa uzanıp rahatlamaya çalıştı. yastığını kabartıp tekrar esnedi.
"biraz uyumak fena olmaz aslında."
"fırını çalıştırmadın mı?"
duraksadı wooyoung. bazı şeyleri o demeden söylemesi kendisini ara sıra geriyordu. sonra düşündü.
"nereden biliyorsun fırını çalıştırdığımı?"
hışırtılar ve sessizlik.
"iyi bir gözlemciyim diyelim."
san'ın gülümseyerek konuştuğunu hissetti. o da rahatlayıp gülümsedi. wooyoung düşünüp tahmin etmeye çalıştı.
"fırının sesi ele verdi, değil mi?"
"çok da zor olmadı."
kendisine yapılanın intikamını alıyordu karşıdaki. fark ettiğinde wooyoung gülümsedi. ve yenilgiyi kabullendi.
"beni buldun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
calls || woosan
Fanfictionsan, her gece wooyoung'u arayan bir seri katildir. [başlama tarihi 200531.]