•☆•Bir hafta sonra...
12-A sınıfı oradan oraya koşturmakla meşguldü. Sınıfın içinde gerçekten bir telaş vardı.
Kim Jisoo cübbesini giymeyenlere, giymesini söylüyordu. Kırmızı elbisesi içinde gerçekten çok asildi.
Jisoo'ya yardım etmeye çalışan Jennie'nin de, ondan aşağı kalır bir yanı yoktu. Sınıfta ki bütün kızlar çok güzel olmuşlardı. Ve bunu kendileri de çok iyi biliyorlardı.Erkekler düz siyah takım elbise giymişlerdi.
Chanyeol, Oh Sehun'un kravatının açık olduğunu gördü. Sehun kaşları çatık bir şekilde kravatıyla uğraşıyordu.
Kendisi Bambam'in kravatını bağlamakla meşgul olduğu için, "Biriniz gitsin, Oh Sehun'un kravatını bağlasın!" diye sınıfa bağırdı.
"Sen de rahat dur.""Yok, gerek yok. Kravat bağlamayacağım." diye kısık sesiyle konuştu Sehun. Chanyeol kaşlarını çatarak, "Yok olmaz öyle." Sınıfta gözlerini gezdirdi. Uzakta Yixing'in cübbesini giydirmeye yardım eden Jennie'yi gördü. Yixing kendi cübbesini giyemiyor mu? diye düşündü.
Daha sonra çokta umursamayarak Jennie'ye seslendi,"Jennie, Sehun'un kravatını bağlamasına yardım edermisin?"
Jennie anında Yixing'i orada bırakarak, Sehun'un yanına geldi. Çatık kaşlı oğlanın elinden kravatı alarak, bağlamaya başladı. Sehun başı öne eğik öylece bekliyordu. Sessiz çocuk Oh Sehun. Ona takılan lakabın hakkını veriyordu işte.
"Tamam, arkadaşlar! Herkes hazırsa artık dışarı çıkmalıyız!"
Sınıf başkanı Kim Jisoo'nun sınıfa doğru seslenmesiyle, herkes sessizliğe büründü."Bu sessizliği beklemiyordum." diye alayla konuşan Kyungsoo'ydu. Jisoo ona yandan bakış atarak, "Ne kadar uğraşıyordum sınıfı böyle sessiz yapmak için." dedi buruk gülümsemesiyle.
Kyungsoo onu kafasıyla onayladı."Arkadaşlar vedalardan nefret ederim." dedi Jisoo.
Kyungsoo da Jisoo'ya destek çıkarcasına, "Nedense birbirinize sarılıp ağlayacakmışsınız gibi bir his var içimde."
Ellerini ceplerine koyarak, "Ağlamanızı gerektirecek bir şey yok. Bu bir son değil, başlangıç. Yeni hayatımızın başlangıçı."••
Jennie'den...
Balo salonunda son sınıflar olarak eğleniyorduk. En azından ben de beş dakika öncesine kadar eğleniyordum. Ama, yorulduğum için masada oturan Jisoo ve Chaeyoung'un yanına gelmiştim.
Şimdi üçümüz de öylece oturmuş, etrafı izliyoruz. Hani, ben yorgunum. Bu kızlar -bu arada çok güzel olmuşlar- neden gidip eğlenmiyorlar, dans etmiyorlar?Geldiklerinden beri oturuyorlar.
Ağzımı açıp birşey söyleyecekken, Chaeyoung'un sesiyle sustum.
"Ben size bu iki yılda rahatsızlık verdiysem...üzgünüm. Özür dilerim, yani."
Yine umursamazca konuşmuştu. Ya da sesinin umursamaz çıkması için kendini zorlamıştı.Jisoo'yla göz göze geldim. O da benim gibi şaşkındı. Bizimle ilk kez iletişim mi kurdu o?
"Hayır, hiçbir rahatsızlık vermedin. Üzgün olma." diye mırıldandım gülümseyerek.
Kim Jisoo ciddi bir şekilde konuşmaya başladı, "Verdin aslında. Evet, rahatsızlık verdin."Elimle dürttüm. Uyarmaya çalışıyorum, ama umurunda değil.
"Neden kendine zarar veriyordun? Okulun popüler çocuklarına kendini bilerek dövdürüyordun. Bu beni çok rahatsız ediyordu."Chaeyoung'un üzgünce kafasını eğdiğini gördüm. Jisoo'ya dönerek gözlerimi belerttim. O da bana kaşlarını çatarak, omuz silkti. Doğruları söylediğini biliyordum zaten. Ben de rahatsızdım bundan. Ama, bu kadar açık sözlü olmak zorundamıydın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
camp des amoureux | JenKai
FanfictionGittikleri tatilde aşıklar kampına başvuran bir grup lise öğrencisinin, yaşadıkları olaylar... ☆• "Jennie, sana aşık olabilir miyim? Çünkü, bana verilen süre dolmak üzere...ama ben hâlâ aşık olamadım. Hâlâ kalbimi hissetmiyorum. " ☆• JenKai, fluff ...