•☆•Jennie'den...
Kulaklığımdan yükselen rahatlatıcı müzik sesiyle okula doğru yürüyordum. Kısa bir mesafe kalmıştı.
Sabahları aslında biricik kankam'la gelirdim okula, ama gördüğünüz gibi şuan yalnızım. Sabah arayıp okula gelmeyeceğini söylemişti.
Zaten bir hafta kalmıştı mezun olmamıza. Okula gelenler de ya test çözüyordu, ya da boş boş geziyordu. Hocalar da doğru dürüst ders anlatmıyorlardı.Ben sınava hazırmıyım?
Hazırım galiba ya.Kyungsoo ve Kim Jisoo kadar olmasa da, ben de sınava hazırdım. Test falan çözüyorum yani, ama onlar gibi değildim.
Test çözmekten yemek yemeyi bile unuttukları oluyordu o ikisinin.
Sakın şey diye düşünmeyin, kesin aileleri baskı uyguluyordu onlara ve o yüzden bu kadar ders çalışıyorlar.Hayır. Kyungsoo'nun ailesini bilmiyorum ama, Jisoo'nun ailesi aksine kızlarının diğer öğrenciler gibi -yani bizler gibi- gezip tozmasını, sosyal olmasını istiyorlardı.
Ama, Jisoo asosyaldi.Ve hırslı biridir. Seoul'un en iyi üniversitesine kabul olmak hayalleri arasında. Avukat olmak istiyor. Çok iyi bir avukat olacağına eminim.
Kyungsoo ise benim öğrendiğim bilgiye göre, aile şirketlerinin başına geçmek için bu kadar uğraşıyor.Byun kardeşlerden, Baekhyun konservatuar okuyacak, sesi çok güzel çünkü. Kendi de farkında. Lisa ise gastronomi okumayı düşünüyor.
Lisa'yla arkadaş sayılırız. Lisa zaten arkadaş canlısı, e ben de öyleyim. Arkadaş olmamamız için bir problem yok.Jongin ve Chanyeol hakkında bir bilgim yok. Chanyeol'un aile şirketleri vardı. Muhtemelen başına Chanyeol'u geçirirler.
Ayı kılıklı Jongin ise...bilmiyorum. İlgilenmiyorum onunla.Okul bahçesine adımımı atar atmaz, Lisa hızlı adımlar ile yanıma gelmeye başladı. Yüzü telaşlıydı. Ne olmuştu acaba?
"Jen, hemen gelmen lazım!"
Telaşla Lisa'yı takip ettim. Okula girdiğimizde Lisa hızını yavaşlatarak, yüzünde ki telaşlı ifadeyi sildi. Hayretle kendisini izlediğimi görünce kulağıma eğilerek, "Dikkat çekmemeye çalış lütfen. Başları belaya girmesin." diye fısıldadı.
"Kimlerin başı belaya girmesin?" diye sordum. Cevap vermemişti. Dediğini yaparak, sanki öylesine geziyormuşuz gibi yürüyorduk. Merdivenlere geldiğimizde kolumdan tutarak beni, bodrum katına giden merdivenlere yönlendirdi. Bodrum katında ne işimizin olduğunu sordum, ama aldığım cevap koca bir sessizlikti. Bodrum katına ulaştığımızda, boğuk boğuk sesler duymaya başladım. Lisa hızla sağa döndü. Lisa'yı takip ederek ben de onun gittiği yere gittim.
Gördüğüm ilk şey, yer de ağzı burnu kan içinde ki Minho, ve durmadan onu yumruklayan Jongin'di. Bir kolundan Sehun tutmuş, durdurmaya çalışıyordu. Diğer kolunu Baekhyun tutmaya çalışıyordu, ama Jongin sürekli yumruk attığı için başarılı olamıyordu.
Hızla bağırarak onlara doğru ilerledim,
"Ne yapıyorsun sen Jongin!?"Jongin sesimi duyar duymaz kafasını kaldırdı. Korkutucu bir sesle, "Sen karışma Jennie! Sakın!" dedi.
Ne demek o ya?!
Jongin'in ellerini tutmaya çalışıyordum. Konu yine neydi de, dövüyordu bu zavallı çocuğu?
Nereden çıktığını bilmediğim, Kim Jisoo hızla buraya doğru yürüyordu. Yüzünde sinirli bir ifade vardı.
Gel Jisoo, ne olur durdur şu Jongin'i, diye düşündüm. Sesli söylemeye fırsatım yok, çünkü Minho'yu korumaya çalışıyorum, Jongin'in ellerini tutarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
camp des amoureux | JenKai
FanfictionGittikleri tatilde aşıklar kampına başvuran bir grup lise öğrencisinin, yaşadıkları olaylar... ☆• "Jennie, sana aşık olabilir miyim? Çünkü, bana verilen süre dolmak üzere...ama ben hâlâ aşık olamadım. Hâlâ kalbimi hissetmiyorum. " ☆• JenKai, fluff ...