| 8 |

43 5 38
                                    


•☆•

Kyungsoo elinde kitap otelin kapısını araladı. Dışarı adımını atar atmaz, gözlerini denizde gezdirmeye başladı.
Sonra kol kola kendisine doğru ilerleyen ikili girdi görüş açısına.

Lisa ve Chaeyoung.

Heyecanla bir şeyler konuşuyorlardı ve Kyungsoo'yu farketmemişlerdi. Kyungsoo boşvererek, serin bir içecek almak için küçük olan kafeye ilerlemeye başladı. Buraya geldikleri ilk gün kafeyi keşfetmişti. Küçük, şirin bir yerdi.. Mavi sandalye ve masalar vardı, her yer mavi ve sıcak tonlarıyla renklenmişti.
Kyungsoo bu şirin yeri gerçekten sevmişti. Otelin arka kısmında kalıyordu bu yer ve Kyungsoo hep buraya geleceğini aklının bir köşesine not etmişti bile.

Boş bir masa bulma umuduyla etrafta gözlerini gezdirirken, omzunda hissettiği sızıyla şaşkına döndü. Sarı, uzun saçlı ve kısa boylu bir kızla çarpışmıştı. Kyungsoo kızın üzgünce özür dilediğini çok sonradan anladı. Çünkü donmuş bir şekilde kızın suratını izliyordu.

Genç kız eğilerek özür diledikten sonra, üzerinde ki önlüğüne asılı el bezini eline alarak genç adamın tişörtünü temizlemeye başladı. Kyungsoo üstünün ıslandığını daha yeni farketmişti. Kafasını iki yana salladı ve kızı engellemek için ellerini tutarak,
"G-gerek yok. Ben kendim hallederim." dedi. Kız ellerini çekerek bir iki adım geriye gitti.

"Ben gerçekten özür dilerim! Önüme bakmam gerekirdi." dedi mahçup bir ifadeyle ve yere eğilerek kırılan bardak parçalarını toplamaya başladı. Kyungsoo da yardım etmek için yere eğildi. Kız şimdi de, "Hayır, buna gerek yok. Siz zahmet etmeyin." diye itiraz etmişti.

"Hayır ben de önüme bakmıyordum. Tepsi taşıdığınızı görmem, dikkatli olmam gerekirdi." dedi Kyungsoo gülümseyerek. Karşısında ki güzel kız da gülümsemişti. Kyungsoo şaşkınca kızın gülümsemesini izliyordu. Tavşan dişleri çok tatlıydı!

Kız tepsiye kırık bardak parçalarını doldurmuş ayağa kalkmıştı. Kyungsoo da boğazını temizleyerek, "Siz çok kez özür dilediniz. Ben de özür dilerim, belki de sizin kovulmanıza sebep oldum." dedi.

Nayeon hızla kafasını iki yana sallayarak, "Hayır, bu kafe bizim zaten. Babam beni iki tane bardak kırdım diye kovacak değil, herhalde!" diye konuştu. Suratında küçük bir tebessüm vardı. Kyungsoo'nun da ondan aşağı kalır yanı yoktu.

Kız annesinin kendisine seslenmesiyle, kısaca vedalaşmış ve gitmişti. Arkasında hâlâ gülümseyen bir genç oğlan bıraktığından habersizdi.

Kyungsoo, hep bu kafeye uğrayacağını biliyordu artık.

••

Jennie'den...

"Nasıl yani? Seni aşık mı ettiriyor bu kamp?" diye sordu Baekhyun. Hayır sana ne? Niye ciddiye aldı ki bu kadar?

"Hayır, yani evet. Ona benzer birşey." diye cevapladı kararsız bir sesle, aptal Yixing. Mal Yixing.
Beni de kendiyle beraber şu kampa yazdırmış! Bana sordun mu, ben istiyormuyum diye!

5 dakika önceye kadar, kahkaha atmaktan ciğerinin söküleceğini düşündüğüm Baekhyun, şimdi ciddi bir şekilde sorular soruyordu. Ve bu beni sinir ediyordu. Çünkü arada bana bakarak imayla gülümsemeyi de unutmuyordu!

camp des amoureux | JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin