suç mahalline dönmek adettendir

1.2K 75 218
                                    

"Sanki hiç görmemişsin gibi davranma, bir senede neyin değişmesini bekliyorsun?"

Beomgyu küçük bir çocuğu azarlar gibi konuştu, aynı zamanda ayakkabılarını çıkartmakta olan gencin sırt çantasını içeri alıyordu. Burnuna dolan kokuyla, parfümü de bir senede değişmemişti, hızlıca kapıyı arkandan kapat dedi ve içecek bir şeyler doldurmak için yan taraftaki buzdolabına yöneldi. Neredeyse tamamı çeşitli içeceklerle dolu olan yerde hiçbir şeyi midesinin kaldırmayacağını anladı o anda, misafiri için bir bardak su doldurmakla yetindi bu yüzden.

"Merhaba Beomgyu-ah." Mırıltı gibi çıkmıştı Yeonjun'un sesi, önünde bağladığı elleriyle gerçekten de küçük bir çocuğa benziyor diye düşündü Beomgyu. Kapıyı açtığından beri incelememek için kendini zor tutuyordu zaten, sonunda dayanamadı ve beraber tuttukları evin artık yabancısı olan çocuğu süzmeye başladı. Almanya'nın havası yaramış diye düşündü önce, duruşunda da bir farklılık vardı. Gurur diye düşündü Beomgyu, kendininkini görmezden geldi ve gözlerini Yeonjun'un yüzüne çıkardı. Gözlerinin buluştuğu anda ise kilitli kaldığını hissetti, bundan kaçınmasının sebebi buydu zaten. Karnındaki karıncalanmayı tanıyordu, avuçlarındaki teri ve parmak uçlarındaki ritmi; hepsini çok yakından tanıyordu ve bir yıldır kendisine itiraf etmeye izin vermediği bir şekilde özlemişti de bu hisleri.

Gülümsemeye çalıştı, "Hoş geldin hyung." dedi sessizce. İçinden saydı, bir dakika geçmişti göz göze geldiklerinden beri.

Tezgahın altına itilmiş taburelerden birini çekti, yanlışlıkla ayakları birbirine değmesin diye biraz uzağa oturdu. Eliyle ayakta kalana da aynı şeyi yapmasını işaret etti.

Aslında geçen bir yıl içerisinde çok kez hayal etmişti bir daha görüşecek olsalar nasıl karşılaşacaklarını, ne konuşacaklarını ve tepkilerinin ne olacağını. Garip olmasını da beklemişti, kırıcı olmasını da. En azından kendisi için öyle bir gün gelirse bir süre kayıp dolaşacağını kabullenmişti. Yine de gerçekten de buluşacaklarını, buluşmayı bırak Yeonjun'un bir anda onu arayıp gelebilir miyim diye sormasını hiç beklememişti. Geçen bir yılın ardından Yeonjun'u eskiden beraber kahvaltı yaptıkları yerde tekrar görmeyi ise hiç beklememişti.

"Neden geldin Yeonjun hyung?"

"Neden kabul ettin beni?"

Gurur diye düşündü tekrar Beomgyu. Onların bu hâlde olmasının en büyük sebebi de buydu ya zaten, nasıl unutabilirdi ki? Haklısın dememek için, bir özür dilerim yeterliyken üste çıkmaya çalıştıkları için bu hâldeydiler.

"Bu kadar zaman sonra sonunda bir özür duyarım diye düşünmüştüm ama pek öyle durmuyor." Yüzünü çevirdi, nasıl bir tepki vereceğini biliyordu. Yeonjun dört senedir hayatındaydı, önce arkadaşı sonra da canı saydığı birisi olmuştu; aradan ne kadar zaman geçerse geçsin onun hakkında unutamayacağı, öğrenmek için vakit ayırdığı şeyler vardı. Mutlu olduğu zaman kaşları yukarı kalkardı mesela, gözlerinin kenarlarındaki kırışmadan samimi olduğunu bilirdiniz. Şaşırdığında ise dudakları aralanırdı hafiften, Beomgyu çok kez öpmüştü oradan. Şimdi ise emindi, elleri şakaklarına gitmişti. Gözlerini yere dikmiş, kafasında planlar dönüyordu.

Yeonjun masadaki bardağı kucağına çekti, "Konuşmak için geldiğim doğru," büyük bir yudum aldı ve devam etti. "ama özür dilemem gereken bir şey yaptığımı düşünmüyorum."

Beomgyu kendine engel olamadı, güldü. Çıkmaz bir sokağa girdiklerini hissediyordu.

"Kimin evinde olduğunu unutma Yeonjun." dedi gülüşüne tezat bir şekilde. Yeonjun cevap vermedi.

Beomgyu'nun hiçbir hayalinde, kafasında kurduğu hiçbir senaryoda işler böyle işlemiyordu. Bazılarında Yeonjun ondan cevap dileniyordu, bazılarında Beomgyu ağlaya ağlaya özür diliyordu. Kimisinde beraber güzel bir gün geçirip yollarını ayırıyorlardı, kimisinde de birbirlerini gördükleri anda yönlerini değiştiriyorlardı. Beomgyu, hangisinin kendisi için en iyi seçenek olduğunu bilmiyordu. Aklında onca şey vardı, takibini bile yapamazdı onların. En çok neye üzüldüğünü, güzel anlarının hâlâ bir değerinin olup olmadığını, kavgalarında kimin haklı olduğunu artık bilmiyordu. Doluydu, ara sıra taştığı da olurdu ama bilmediği sayısız şeyin altında ezilmek şu an ona dökülmekten çok daha ağır geliyordu.

biliyorum sen şarap sevmezsin amaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin