biliyorum sen şarap sevmezsin ama kızma bana

479 55 126
                                    

Gel hava alalım biraz dedi Yeonjun, elini uzattı, Beomgyu onu balkona sürüklemesine izin verdi. Yaz geldiğinden beri orada vakit geçirmeyi sevdiği için yere koyduğu mindere oturttu onu, Yeonjun da kendini betona bıraktı. Beomgyu yana kaydı biraz, minderde ona da yer açtı. Daha az önce sarmaş dolaşlardı, şimdi de bir omuz kadar uzaktalardı birbirlerine ama Beomgyu sanki aralarına bir ömür girmiş gibi hissediyordu. Kendi kelimelerinin hatasıydı, gözyaşlarının. Kendini suçlayacak mecali kalmamıştı artık, düşünmedi üzerine.

"Bitti mi söyleyeceklerimiz?" dedi Beomgyu. Yeonjun güldü, başını Beomgyu'nun başına değdirdi kısaca. "Bitti mi?" diye sordu o da.

Beomgyu başını Yeonjun'un omzuna yasladı, özür dilerim dedi sessizce. "İçimde biriktirmemeliydim, konuşmak için daha çok çabalamalıydım. Gitmeden bir gün önce terk edilmeyi hak etmiyordun hyung."

Yeonjun da ona yaklaştı, aralarında bir omuzluk mesafe de kapanmıştı şimdi. Yavaş yavaş ağaran güne bakıyordu ikisi de. "Daha çok çabalasan bile ben yine de konuşmak istemezdim muhtemelen Beomgyu, tüm suçu üstlenme." dedi Yeonjun.

"Hyung,"

Beomgyu'nun kafasında bir sürü düşünce vardı, takibini yapamayacağı kadar. Şüpheleri vardı, pişmanlıkları ve soruları, biraz daha derine inse gururundan geriye kalan parçaları da bulurdu ama önemli değildi. Günün başında ona destek olan öfkesi önemli değildi, hayır deme cesaretini bulduğu gururu ve mesafesini korumasını söyleyen korkuları önemli değildi.

Yeonjun'un ilk geldiğinde kendini uymaya zorladığı dik omuzlu, zorla yukarıda tuttuğu çenesi ve bu rolün Beomgyu'ya olan etkisi önemini yitirmişti. Şu an için, Beomgyu çabalamadan bile Yeonjun'un kokusunu alabiliyorken, kafasındakilerin önemi yoktu.

Yeonjun'un elinin üzerine koydu kendi elini, parmakları birbirine dolanınca gülümsedi.

"Gittiğim için özür dileyemem Gyu-ah, o gün bana dediklerinden sonra eğer bir karar veriyorsam arkasında durmam gerektiğini öğrendim." Baş parmağı Beomgyu'nun elinin üzerinde gezinmeye başladı. "Sana verebileceğim tek şey pişmanlığım. Daha farklı olabilirdi dediğin gibi, ikimiz açısından da, ama bil ki keşkeleri olan tek kişi sen değilsin." dedi.

"Hyung," Beomgyu başını yana çevirdi, göz gözeyken konuşmak istiyordu. "senin için çok mutluyum biliyor musun? Gidebildiğin için, hayalinden vazgeçmediğin için gurur duyuyorum seninle." Boştaki elini Yeonjun'un yüzüne götürdü, yanağını sevmeye başladığında Yeonjun dokunuşuna doğru eğildi. "Sana çok kızdım, bizi düşünmediğin için çok kızdım ama senin için mutlu olmayı kesmedim. Hyung, ben," Derin bir nefes çekti içine, parmakları sıkılaştı. "iyi ki gitmişsin diyemem ama iyi ki kendin için karar vermişsin."

Yeonjun gülümsedi, kirpik dipleri ıslanmıştı. Sözlerinin olmasını istediği etki de buydu Beomgyu'nun, samimi olduğunun, bir yıldır içinde büyüttüğü tek şeyin nefret olmadığının bilinmesini istiyordu. Bir şeyden gurur duymak, özellikle kendisiyle ilgili olan konularda, Beomgyu'nun zayıf olduğu noktalardan biriydi ama bu dalı Yeonjun için hiç kesmediğinin bilinmesini istemişti.

Yeonjun'un yüzünde gezinen gözleri Beomgyu'nun tanıdığı gözlerdi, bildiği ve hatırladığı gibiydi. Dudaklarından bir kıkırtı kaçtı, her şey olması gerekenden daha ağırdı. 

"Ben de bir itirafta bulunayım mı?" diye sordu Yeonjun, karşılıklı olmak için oturuşunu düzeltmişti, elleri hâlâ birleşikti. Beomgyu'nun başını sallamasıyla beraber yüzündeki eli indirdi ve göğsüne doğru tuttu. Gözleri önce odağını bulamadı, sana haksızlık yaptığım bir yer var diye başladı.

"Gideceğim yerlere seninle birlikte gitmeyi çok istedim, ani bir kararla sana da bir bilet alma hayalini çok kurdum. İstemediğini bildiğim hâlde, bana bu konuda hiç onay vermediğin hâlde senden bunu beklemem haksızlıktı. Bu konudaki beklentilerimi karşılamaman senin suçun değildi, ben bunu çok sonradan anladım."

biliyorum sen şarap sevmezsin amaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin