Yeonjun, Beomgyu'nun elindeki kadehlerden birini aldı ve burnuna çarpan kokuyla beraber yüzünü ekşitti. Beomgyu'nun kıkırtısını duyduğu zaman gülümsedi ve kadehi sehpaya bıraktı, sevgilisini kolunun altına aldı. Kendi tercihi olsaydı, kendi kutlama partisinde, şarap içmezlerdi ama Yeonjun gitmeden önce son defalığına Beomgyu'yu mutlu edecek bir şey yapmak istemişti. Beomgyu'nun şarap sevmesi kendi hatası değildi.
"Daha hafif olsun diye böğürtlenli aldım Junnie, tadına bakmadan yüzünü ekşitme hemen." dedi Beomgyu, Yeonjun başını sıkıştırdığı için saçları ağzına giriyordu konuşurken.
Yeonjun şüpheyle önündeki bardağa baktı, Beomgyu'nun meraklı gözlerini gördüğünde ise bardağa uzandı tekrardan. Arkada Beomgyu'nun bugüne özel hazırladığı çalma listesi kısık sesiyle odaya yayılırken bardaklarını tokuşturdular.
Beomgyu memnuniyetle başını sallayıp tadını beğendiğini belli ederken Yeonjun aldığı küçük yudumu bile yutmak için kendini zorlamıştı. Beomgyu'nun böğürtlenli alma çabası boşa gitmişti, Yeonjun bu defa da fazla şekerli diye beğenmemişti şarabı.
Belli etmedi ama Yeonjun, denedi en azından.
Beomgyu gülümsedi, demesine gerek kalmadan Yeonjun'un kadehini sehpaya geri koydu ve "Sevmedin değil mi?" diye sordu, sesi beklediğinin aksine suçlayıcı değildi.
"Sıkıntı maya tadında bence." dedi Yeonjun, kolunu Beomgyu'dan çekip arkasındaki koltuğa yaslandı. Şimdi daha rahat bakabiliyorlardı birbirlerine, yakınlardı da hâlâ.
Beomgyu başını salladı, dudaklarındaki gülümse yerini koruyordu ama gözlerindeki ışıltıdan iz yoktu. Aralarına bir sessizlik çöktüğünde Yeonjun avuçlarının terlemeye başladığını fark etti. Başını geriye yasladı, çalan şarkıya eşlik etmeye başladı. Beomgyu'nun bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu, ona bakmadı ama.
Yarın gidiyordu. Öğleden sonra ikiye uçağı vardı ve gidiyordu. Sonunda, yıllardır peşinden koştuğu hayalini gerçekleştiriyor ve yurt dışına, ilk tercihi olan Almanya'ya gidiyordu. Gideceği yerlerin çoktan planını yapmış, en az ilk üç haftasını doldurmuştu. Yarın gidiyordu ve Yeonjun öyle mutluydu ki, hayatta bir şeyler başarmış gibi hissediyordu. Hayatta olmasının hakkını veriyormuş gibi hissediyordu.
Beomgyu'yla müzik eşliğinde akşamları oturmaları nadir bir olay değildi, bir şeyler içip sanki çoktan birbirleri hakkında her şeyi bilmiyormuş gibi konuşmaları da yeni değildi ama bu akşama özel bir şey vardı; Yeonjun yarın gidiyordu. Bugün uzun bir süre için son defa akşamlarını beraber geçireceklerdi, son defa böyle yan yana oturabilecek, son defa aynı yatakta uyuyacaklardı. Yeonjun geri dönene kadar, gerçekten de son defa değildi ama içindeki melankoli pekala yerindeydi.
"Beom-ah," Yeonjun gözleri kapalıyken konuştu, Beomgyu'nun mırıltısını duyunca devam etti. "muhtemelen bu son şarap içişim uzun bir süre için," İç geçirdi kendine engel olamadan, gözlerini aralayıp Beomgyu'ya baktı. "seninle olduğu için mutluyum." dedi.
Beomgyu cevap vermek yerine şarabından içti, Yeonjun avuçlarını pijamasına sildi, yine. "Almanya'da olacağım için sadece bira içeceğim, hepsini deneyeceğim." Güldü kendi kendine Yeonjun, Beomgyu ona eşlik etmedi.
"Konuşmadan önce düşünmen lazım gerçekten." dedi Beomgyu, kullandığı ton Yeonjun'un kafasını karıştırmıştı. Sonradan anladı ne demek istediğini, sesinin neden sert olduğunu ve haklı olduğunu.
Özür dilerim dedi ama olması gerektiği gibi kendinden emin çıkmadı sesi.
"Kaç gündür konuşalım dememe rağmen ağzını bıçak açmadı, son gününü güzel geçirelim diye bir şeyler ayarlamaya çalıştım ve gerçekten, şimdi mi Almanya'dan bahsetmek istiyorsun hyung?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biliyorum sen şarap sevmezsin ama
Fanfictiono kadehlerin tanesi elli kağıttı vicdansız herif mini-shot| 12k