gavura eyvallah yoktur bizde

346 55 53
                                    

Beomgyu biten bardağını tekrardan doldurdu, bekleyeceğim derken ağzının tadından olmuştu çünkü Yeonjun'un yerinde durmak bilmeyen ayakları bir şeyin göstergesiyse o da hâlâ konuşmaya hazır olmadığıydı. Şişenin mantarıyla oynamaya başladı Beomgyu zaman geçirmek için, aynı zamanda da duvardaki saati izliyordu. Yeonjun'un salladığı ayağı bacağına çarptığında irkildi, taburesini biraz daha geriye çekti.

"Pardon, isteyerek olmadı." dedi Yeonjun, sesindeki sakinlik Beomgyu'yu sinirlendirmişti.

Hiç olmuyor zaten, dedi ve elindeki mantarı ona doğru fırlatı. Mantar Yeonjun'un kucağına düştüğü zaman üzerine çıkan bakışlarla başla artık diye söylendi Beomgyu.

"Sadece kavga etmek istemiyorum Beomgyu, o yüzden toparlayamıyorum kafamdakileri."

"Sence de çok mantıksız değil mi?" Beomgyu bacak bacak üstüne attı, parmakları dizi üstünde ritim tutmaya başladı. "Bir yıl sonra geri dönüyorsun, evime gelmek istediğini söylüyorsun ve dediğine göre de 'düzgün bir şekilde' konuşmak istiyorsun ama yarım saattir senin ortamı germeden ne konuşabilirsin hesaplaması yapmanı bekliyoruz."

Yeonjun eliyle yüzünü ovuşturdu, "Ne demeye çalışıyorsun yani?" diye sordu.

"Kavga çıkarmayacak hiçbir şey bulamaman mantıksız geliyor sadece, özellikle buraya gelmeyi sen istemişken."

Yeonjun ilk defa bardağını eline aldı ve cevap vermeden şarabını içti. Beomgyu tadını sevmediği için yudumlarının küçük olduğu biliyordu, saklama gereği duymadı ve sırıttı. Bugün düşündüğü gibi gitmiyordu gerçekten de.

"Madem içinde bir şey kalmasın diye geldin o zaman dürüst konuş hyung."

"Bana bağırmak için bahane arıyorsun bence."

"Artık bahaneye ihtiyacım yok bence."

Beomgyu inatla göz temasını kesmedi, kendi evinde bir kez daha kaybeden taraf olmak istemiyordu. Şarabından bir yudum daha aldı, Yeonjun konuşmak için bu anı seçti, yutkunamadı.

"Sondan başlayacağım biraz ama Almanya'ya gittiğim için pişman değilim."

Beomgyu gözlerini devirdi, olmanı beklemiyordum zaten dedi. Yeonjun kısa bir bakış attı ona, ardından devam etti. "Pişman değilim ama gittiğim şartlar beni de mutlu etmiyor. Konuşmak istememin sebebi de bu zaten, bir sene içerisinde olan her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmek için yeterince zamanım oldu."

Yeonjun araya girmesini bekler gibi Beomgyu'ya baktı, yanlış anlaşılacak bir şeyler söylediğine emindi çünkü. Özellikle karşıdaki insan doğru anlamaya müsait değilse ama Beomgyu tepkisiz kaldı, elindeki bardağı tekrardan dudaklarına götürdü. Biraz hızlı olduğunu düşündü Yeonjun, yavaştan al demek istedi ama kendini durdurdu.

"Görmek istediğim çok fazla yer vardı, neredeyse hepsine gittim. Oranın yemeklerini, insanlarını ve kültürünü tanıdım. Benim onları sevdiğim kadar onlar da beni sevdi diye düşünüyorum. Yanında kaldığım aile de beni yalnız hissettirmemek için elinden geleni yaptı."

Yanaklarının içini ısırmaya başladı Beomgyu, ellerinin ağırlaşmaya başladığını fark etti ama sinirden mi yoksa ikinci bardağının bitişinden mi emin olamıyordu. Konuşmanın nereye varacağını merak ediyordu, aynı zamanda da hiç hazır değildi, birkaç defa yumruklarını sıktı kendine gelmek için. Gergin görünmek istemediği için de duruşunu düzeltti, soğuk bir şekilde "Ayrılığımızın sana bu kadar mutluluk getirmesine sevindim hyung." dedi.

Yüzündeki bozulmayı görmek, bu konuşmanın bir yere varmayacağını fark ettiği anı yüzünde görmek için Yeonjun'u inceledi. İstediği tepkiyi göremeyince omuzları çöktü.

biliyorum sen şarap sevmezsin amaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin