Yeonjun yanındaki bedeni tanıyordu; kaç tane bene ev sahipliği yaptığını, kemiklerin çıkık olduğu noktaları, biraz ilgi gösterince kızaran yerlerini, hepsini biliyordu. Gözlerini kapatacak olsa karanlığı süsleyen yanındaki bedendi, uzun süredir o olmuştu, ve Yeonjun biliyordu, Beomgyu da onun her bir yerini ezbere biliyordu.
Elini Beomgyu'nun alnına götürdü, saçlarını geriye taradı ve oluşan boşluğa bir öpücük bıraktı. Beomgyu gözlerini kapatıp gülümsemişti, Yeonjun bir kez daha öptü.
Yatakta yan döndüler bunun üzerine, Beomgyu kolunu Yeonjun'un beline sardı ve yüzünü diğerinin boynuna gömdü. Konuşmaya başladığı zaman Yeonjun dudaklarını teninde hissedebiliyordu.
"Banyo yapmamız lazım hyung."
Yeonjun belindeki eli avcunun içine aldı, parmakları birbirine dolaşırken "Ya da uyuyabiliriz." dedi, bir süredir konuşmadığı için sesi boğuk çıkmıştı.
Beomgyu onu onayladı ve tutuşunu sıkılaştırdı, yarın erken kalkarız dedi. "Zaten bankaya da uğramam lazım, erken kalkarsam sıra beklememe gerek kalmaz."
"Seninle gelmemi ister misin? Sonrasında kahvaltı da yaparız beraber."
Beomgyu başını kaldırdı, Yeonjun da ona baksın diye eliyle yüzünü çevirdi büyüğünün. İkisinin yüzünde de birer gülümseme, gözlerinde sayısız anlamlar vardı.
Beomgyu'nun başlattığını Yeonjun tamamladı ve orta yolda buluştular, dudakları tanıdık his altında uyuşmaya başladı. Bedenleri yine birbirine karışmaya başladığı zaman ikisinin de erken kalkmak için umudu yoktu.
°•°•°•°
"Hayır, bak, dinlemiyorsun beni," Yeonjun koltukta Beomgyu'nun yanına oturdu. "yarın gelemem, gelmiyorum değil." dedi tekrardan, bu defa anlaşılacağını umdu.
Beomgyu'nun bakışları değişmedi. "İzin alacağını söylemiştin bana." dedi.
"Biliyorum, özür dilerim. Son anda yarı zamanlı çalışanlardan biri bıraktı, yerini doldurmam gerekiyor."
Beomgyu elleriyle yüzünü kapattı, iç geçirdi, en sonunda da saçlarını karıştırdı. Sakinleşmek, sinirine hakim olmak için yaptığını biliyordu Yeonjun, karışmadı bu yüzden. Konuşmayacağını anladığı zaman eli sırtına gitti, Beomgyu'yu rahatlatacağını biliyordu. Çocukken ailesi onu uyutmak için sırtını kaşırmış, zamanla aynı alışkanlığı Yeonjun da kazanmıştı.
"Sana sinirli değilim hyung." Beomgyu, Yeonjun'a döndü, dizleri birbirine değiyordu. Yeonjun başını salladı, elini tutmak için uzandığında Beomgyu'nun yüzündeki tebessümü gördü.
Yine de sinirliyim dedi elleri birleştiğinde, Yeonjun tekrar başını salladı. Anlıyordu, yarının Beomgyu için olan önemini biliyordu, haftalardır bunun planlamasını yapıyordu ama sevgilisi gelemiyordu. Tabii ki de anlıyordu.
Sinirli olmasını, yaşadığı hayal kırıklığını da biliyordu; en azından bir çaba içerisinde olmak için yarını bugünle telafi etmeyi denemeye karar verdi. Beomgyu ona sinirli olmayabilirdi ama Yeonjun, kendisine olan sinirini o kadar çabuk bastıramazdı. Son zamanlarda sık sık içinde bir öfke vardı zaten, Beomgyu dindirebilen tek şeydi.
°•°•°•°
"Gyu-ah," Yeonjun cevap gelmesini bekledi. Daha yeni eve gelebilmişti, saat oldukça geçti ve eğer Beomgyu uyuduysa onu uyandırmak istemiyordu. Final haftasından yeni çıkmıştı, bol bol dinlenmesi gerekiyordu.
Yatak odasına girdiği zaman tahmin ettiği gibi Beomgyu'nun uyuduğunu ve üzerini örtmeyi unuttuğunu gördü. İç geçirdi, dudaklarında hafif bir gülümseme vardı, örtüyü Beomgyu'nun altından dikkatlice kaldırıp üzerine attı. Açıkta kalan omzuna öpücük bırakmayı da unutmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
biliyorum sen şarap sevmezsin ama
Fanfictiono kadehlerin tanesi elli kağıttı vicdansız herif mini-shot| 12k