200 21 3
                                    

Hayat bazen insanları, birbirleri için ne kadar çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır.❞

Paulo Coelho'nun bu sözü aklında yankı bulurken koşarak Mingi'ye gidiyordu Yunho. Bütün onsuz geçirdiği zamanı bir kenara bırakmış mektuplarla birlikte koşuyordu.

"Meğer bende çok şey ifade ediyormuşsun."

Gözünden bir bir dökülen yaşlarını engellemeden varmıştı sahile. Ufak bir göz gezdirmenin ardından aradığını bulmuştu. Yüzüne yerleşen kırık tebessüm ile yavaş yavaş ona doğru ilerlemeye başladı. Mingi'nin telaş halinde olması tuhaf bir şekilde hoşuna gitmişti. Özlemişti onun bu hallerini.

Birkaç adımdan sonra Mingi onu fark etmişti. Yunho ağlayarak onu aradığında duyduğu korkuyla hızla gelmişti sahile. Onu üzmek bir tarafa, tekrar kaybetmekten korkuyordu. Hemde hiç olmadığı kadar.

"Yunho..."

Yunho kendini daha fazla tutamayarak koştu.

Koştu...

Koştu.

Sıkıca Mingi'nin boynuna doladı kollarını ve hıçkırarak ağlamasına devam etti. Mingi ise arada kalmıştı. Ne yapacağını bilmeden öylece duruyordu. Tek yaptığı şey Yunho'nun sarılışına karşılık vermekti.

"M-mingi. Nolur beni bir daha bırakma."

Mingi duyduğu bu naif ses ile gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Gözünden bir damla yaş akarken daha sıkı sarıldı Yunho'ya ve derin bir nefes aldı. Onun kokusunu almayalı yıllar olmuştu.

"Asla. Seni asla bırakmayacağım Yunho. Asla."

Uzunca bir sarılmadan sonra sahilin kumlarına oturdular yan yana. Tek bir çıt çıkmadan öylece sahilin suyunu izlediler. Bir süre sonra Yunho elindeki mektupları kumun üstüne bırakarak Mingi'ye baktı. Mingi Yunho'nun gözünden akan yaşa dayanamayarak eliyle sildi yaşı. Ona dokunmak bile çok güzeldi.

"Bu kadar üzüleceğini bilseydim asla yollamazdım o mektupları."

Mingi yerde duran mektupları göstererek konuştuğunda Yunho ufak bir tebessüm ederek başını Mingi'nin omzuna yasladı. O kadar özlemişti ki bunu bile yapmayı. Huzurla bir nefes aldı.

"Bu mektuplar olmasaydı şuan seninle burada gündoğumunu izliyor olmazdık."

Mingi de başını Yunho'nun başına yaslayarak cevap verdi.

"Haklısın."

Saatlerce sahilde oturdular yan yana. Tek geçen muhabbet bu olmuştu. Sanki konuşmadan anlaşmışlardı onca yılı. Kaldıkları yerden devam ediyorlarmış gibiydi herşey.

"Yunho. Sen beni gerçekten affettin mi? Eskisi gibi, kaldığımız yerden devam mı?"

Yunho gelen bu soruyla başını kaldırıp Mingi'nin gözlerine baktı. Derin gözlerindeki özlemi gördü, hayallerini gördü ve o zaman olduğu gibi olan sevgisini gördü. Elbette eskisi gibi olamazlardı ama aşktı bu. Ne onsuz olurdu ne onunla.

"Hiçbir engel bize karşı gelmeyecekse. Tekrardan yüz üstü bırakılmayacaksam ve gözlerin bana hep böyle bakacaksa. Kaldığımız yerden devam."

Mingi ufak bir tebessüm ile alnını Yunho'nun alnına yaslayarak derince gözlerine baktı.

"Asla Yunho'm asla. Geçmişte ne yaşandıysa hepsinin üzerine yenisini koyacağım. Elimden geldiğince unutturacağım o zamanları. Sana söz veriyorum."

"Umarım Mingi'm, umarım."

(ノ>ω<)ノ :。・:*:・゚’★,。・:*:・゚’☆

"Hyung tanrı aşkına nerdesin sen!?"

Jongho sinirli bir şekilde konuştuğunda Yunho onu duymuyordu bile. Aklı da kalbi de sahilde kalmıştı. Mingi ile birlikte...

"Hyung! Kime diyorum ben?"

Yunho kendini yüz üstü yatağına bıraktığında Jongho sarhoş olduğunu düşünmeye başladı. Yanına giderek yüzüne baktığında uyuya kaldığını gördü. Tabi ki göz devirmeden geçmedi.

"Ah hyung ah. Kim bilir nerden geliyorsun."

Jongho zorla da olsa Yunho'nun üzerini değiştirerek yatağına yatırdıktan sonra odadan çıktı. Yunho'nun bu halleri onu gerçekten çok üzüyordu.

"Umarım iyi olursun hyung."

...

Yunho çalan telefonunun sesiyle gözlerini açtığında birkaç dakika duraksadı. 'ben buraya nasıl geldim?' diye düşünürken çalan telefona baktı. Tabi ki arayan Wooyoung dan başkası değildi.

"Efendim woo."

"Günaydın uykucu dev. Napiyorsun?"

"Sayende uykumdan uyandım woo. Sen napıyorsun?"

"Senin bugün uyumaktan kaçırdığın dersten çıktım."

"Hadi be! Bugün en önemli dersi kaçırdım."

"Böyle diyeceğini bildiğimden sana geliyorum. Hem ders notları vereceğim hemde dün gece nerde olduğunu öğreneceğim."

"Ayy woo iyi ki varsın yemin ederim. Gel gel zaten anlatacağım sana neler olduğunu."

"Geldim aç kapıyı."

Yunho telefonu kapatıp koşar adım aşağıya inerek kapıyı açtı ve wooyoung'u çekerek eve soktu.

"Önce notlar."

"Önce dökül."

"Önce ben söyledim."

"Önce benim dediğim yoksa yok not falan."

"Öf iyi yürü."

Bu ufak konuşmadan sonra Yunho'nun odasına gelip kapıyı kapattılar.

"Anlat bakalım noluyo."

"Şimdi şöyle..."

Yunho dün gece olanları detaylı bir şekilde anlattığında Wooyoung şaşkınlıkla onu dinliyordu.  Her bir mingi kısmında sinir kat sayısı çoğalıyordu ama Yunho için tutuyordu kendini.

"Yani işte öyle. Uyandım baktım yataktayım o arası yok bende."

"Diyecek birşey bulamıyorum."

Wooyoung şaşkınlıkla Yunho'ya bakarken o çoktan notları ele geçirmiş inceliyordu.

"Peki gerçekten eskisi gibi olabilecek misiniz?"

Yunho gelen bu soru ile birkaç dakika duraksadı. O da bilmiyordu o zamanlarda ki gibi mutlu olabileceklermiydi ama tek bildiği varsa o da Mingi'nin ona olan sevgisiydi.

"Bilmiyorum. Yaşayıp göreceğiz."

"Yunho bak ne karar verirsen ver ama o kararların seni üzmesin artık olur mu?"

Yunho Wooyoung'un bu haline sarılarak karşılık verdi.

"Artık üzülmek yok Wooyoung. Hep mutlu olacağız. Hep birlikte."





...

Yangyang-sexual  bu bölüm senin için bebeğim. Umarım beğenirsin 💕

Kitaba bir yıl kadar sonra bölüm 😅

Umarım beğenirsiniz ❤️

04.07.22

✔Whisper... ↬YunGi↫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin