"Adalet terazisinde para ağır bastığında
gözler körleşmeye başlar."Gözlerimi açtığımda öncekinden daha pis bir evdeydim. Sanki yıllardır kullanılmamış gibi, etrafa baktıkça da düşüncemi onayladım. Gördüğüm kabusların sonucunda bir karar verdim. Yattığım yerden kalktığımda cama baktım. Hava çoktan kararmıştı. Çağrı'nın şoförünü arayarak yemek ve çantamı getirmesini istedim. Onu beklerken salonun ortasında yere yatıp tavana baktım. Ne acı bir tiyatro sahnesindeydim. Düşüncelerim arasında boğulurken sessizdim. Sanki ölmüşüm gibi sessiz ve sakin. Anahtarıyla kapıyı açtığında hissizce yatmaya devam ettim. İçeri girdiğinde şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu dalga geçerek "Sanki o kadar kaosu ben yarattım. Her yeri ben dağıttım." dedi. Hissizce yatmaya devam ettim. Tepki veremiyordum, gülümsemek istedim ama yapamadım. Kalkmak için hamle yaptım ama vücudumda hissettiğim ağrılarla acıyla inledim. Geri uyumak istesem de karnım çok açtı acıyla kalkıp yemeğimin birazını yiyip hazırlanmaya başladım. Gitmem gereken bir yer vicdanımı susturmam gereken bir konu vardı. Hazırlanıp evden çıktığımızda şehrin dışında olduğumuz için yolumuz fazlasıyla uzun sürmüştü. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapatıp düşündüm.
Takılı kaldım en çok da düşüncelerim arasında. Ya da takılı kaldığımı sanıyordum meğerse tutsak kalmışım. Acımasız bir adamın ruhuna tutsak kalmışım. Kalbim acılar içinde yalvarırken duymamışım. Gözlerim gerçekleri gördüğü halde inkar edip reddetmişim. Ne kadar da aptalmışım oysa birazcık anlatılanları kurcalasaymışım gerçeklerle yüzleşirmişim. Yalanları öğrenirmişim ama hiç istememişim, anın büyüsüne o kadar kapılmışım ki ben bile bozulmaması için ona yardım etmişim.
Gözlerimdeki hüzünle arabanın kirli camının ardındaki adliyeye baktım. Gurursuzca davranmıştım özür dilemediği halde onu affetmiştim. Yetmemiş bir de bir yalancının sözlerine güvenmiştim. Beni biraz olsun sevebilir sanmıştım. Saatler önce balkonda öleceğimi sanmıştım ama Savaş tarafından öleceğim aklımın ucundan geçmemişti çünkü ona inanmıştım. Bana söz vermişti. Savaş bana söz vermiştin, beni öldürmeyecektin! Öyleyse neden öldürdün? Mezara girmediğim ölmediği anlamına gelir mi? İnsan bazen en çok yaşarken ölürmüş, sen öldürünce anladım. Gözlerimde hissettiğim hırs alevleri tüm bedenime yayılmıştı. Araba yavaşça adliyenin biraz gerisinde durdu. Hissettiğim hırs duygusu yerini sessiz sedasız korkuya bıraktı. Kalbimin ritimleri kulaklarımda çarpıyordu belki de yapmamalıydım geri dönmeliydim. Aklıma düşen sahneyle ellerimi yüzüme kapatıp derin nefesler almaya çalıştım. Tereddüte düşmem bile hataydı, konuşmadan arabadan inip adliyeye yürüdüm. Bunu en başında yapmalıydım. Adliyenin kapısından girdiğimde ellerim titremeye başlamıştı, duvarda asılı olan yön tabelalarını bakıp savcılığa ilerledim.
Saatler birbiri ardına devrildi içinden kurtulamadım. Atlı karınca zalim bir adamın ayaklarının dibinde parçalandığı an bir dans başladı, atlı karınca son notaları mırıldandığı an bir yemin edildi. Rutubet tutmuş bir evden iki beden sağ çıkamaz sevgilim. Biz tekrar tekrar bir dansla savaşmaya başladık. Perde kapandığında birimiz kazanacak birimiz ise kaybetmiş olacak. Savcının odasına girdiğimde adımlarım titriyordu. Konuştukları buhar olup uçarken onu dinliyormuş gibi kafa sallıyordum. Zamanı gelmişti ellerim titreyerek nefesimi tuttum flaşı adama uzatıp, delil olan videoyu izlemesini beklerken fayansı inceliyordum. Savaş'ın sözleri beni çok korkuyordu ama Savaş'ı bitirme hırsı ise ellerime aptal cesareti bırakıyordu. Adam videoyu izlemeyi bitirdiğinde flaşı çıkarıp masaya bıraktı. Bir süre yüzüme bakıp bir şeyler anlattı fakat hiçbir kelime ilgimi çekmiyordu sadece laf kalabalığı yapıyordu. Sinirle "Beyefendi sadede gelir misiniz?" dedim. Bunu bekliyormuş gibi "Bu video montaj, lütfen devleti bu tür şeylerle meşgul etmeyin" dedi. Yaşadığım şokla öylece adamın suratına baktım. Zaman durmuş ben dans etmeyi bırakmıştım sanki. "Beyefendi dalga mı geçiyorsunuz? Genç bir kızın hayatından bahsediyoruz!" dedim. Beni umursamadan bilgisayarda bir şeyler yazmaya başladı. Klavyede tuşlara bastığı her an beynimde tuşun sesi yankılanıyordu. Beni kale almasa da konuşmaya devam ettim. Sonunda pes ederek benimle tartışmaya başladı, aldığım ukala yanıtlarla tamamen şişmiştim. Ne kadar konuşsam da hiçbir sonuca varamıyorduk. Şikayet dilekçem dahi hazırlanmamıştı. Oturduğum deri koltuktan sinirle kalktım, odadan çıkarken duyduğum isimle donup kalmıştım. Kısık bir sesle "Savaş bey birisi sizi şikayete geldi kızın ismi Ahsen Güçlü benim işim bu kadar dilekçeye engel oldum. Sanırım gerisini siz halledersiniz. Parayı hesabıma yatırırsınız." dedi. Hissettiğim tüm duygular alt üst olmuştu Savaş ile konuşuyordu, iş birliği içindeydiler, şimdi ne yapacaktım? Hiçbir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kibrit Ateşi
General FictionKapak tasarımı: wbrunette aittir. . Zaman aktı küçük kız kanlı ellerine neşteri aldı durmadı gözlerinden bir saniye tereddüt geçmedi. Neşteri boynundan göbeğine kadar indirdi göğüs kafesinin üstünde kalbi açıktı savunmasızdı hep öyleydi çünkü kalb...