Bölüm 17 -Karanlık Uykular-

15 4 0
                                    

"En büyük korkularım
en karanlık esaretimdir."

Korkularım ayaklarıma dolandı, beni bir şehire kilitledi. Ankara'nın tavanı üstüme çöktü. Bir şehir yıkıldı, ben sağ çıkamadım. Bir şehrin ışıkları söndü, boşluğun içinde karanlıkta kaldım. Yalnızım, korkularımla karanlığın içinde yalnızım.

Ağlayarak başımı soğuk balkon demirlerine yasladım. Kalbim acıyor, bir anne kendi doğurduğu evladına bunu nasıl yapabilirdi. Yüreğim sızlıyor, evimden çok uzaktayım. Belki de bir evim bile yok belki de hiç evim olmamış, dört duvar bir yerdi orası sadece. Hiç sevilmemiştim hiç ailem olmamış. Kardeşlerin tatlı atışmalarını hiç bilmemişim. Ben hiç salonda kumanda kavgası yapmadım. Hiç bilmedim annem saçlarımı hiç örmedi mesela. Gözyaşlarım ardı ardına aktı engel olmadım. Benim babam bana hiç bakarız demedi çünkü ondan hiç, bir şeyler isteyemedim. Hep ben köşeme çekilmek ayak altından gitmek zorundaydım sanki...

Hatırlamakta güçlük çektiğim o ninniyi ıslak kirpiklerimi kapatıp fısıldadım. "Uykudan uyanmış, gülermiş bakarmış. Annesi onu çok öpermiş severmiş..." acı bedenimin her zerresine işledi ve en sonunda kalbime acıyı ilmek ilmek işleyip buza dönüşmesine yardım etti. Zorlukla ninniye devam ettim. "Okula gidermiş yazarmış çizermiş. Babası onu çok öpermiş severmiş..." gözlerimi açıp yeni yeni aydınlanan havaya baktım. Sabahın soğuk ayazı ıslak yanaklarımı bıçak gibi kesiyordu. Islak yanaklarım kururken bu kez gözyaşlarımı silip ninniye devam ettim. "Annesi onu çok, babası onu çok... Herkesler onu çok severmiş severmiş." İsterdim, bir ninni içinde yaşamayı. Bu ninniye ait olmayı çok isterdim. Sevilmeyi o duyguyu yaşamayı, mutlu olmayı sanki mutluluk sadece sevgiden geçiyordu bir nevide öyleydi. "Uykudan uyanmış gülermiş bakarmış, annesi onu çok öpermiş severmiş. Okula gidermiş yazarmış çizermiş. Babası onu çok öpermiş severmiş."

Baba sevgisi görmemiş kız çocukları daima tehlikeye daha yakın olurlarmış. Çünkü kulaklarına hoş gelen en ufak kelimeyi bile sevgi sanırlarmış. Yapamadım, içimdeki eksiklik hissiyatını asla dolduramadım. Yerine hangi hissi koymaya çalışırsam çalışayım olmadı. Hissettiğim sevgisizlik o kadar büyüktü ki ne yaparsam kapatamadım. Sonra biri girdi hayatıma o boşluğu dolduracağına öyle inandım ki... İçimde bir başka sevgisizlik boşluğu açtığını asla fark etmedim.

Uykusuzluktan acıyan gözlerime rağmen uyumuyordum, karanlık kabusları tekrar görmeye hazır değildim. Nereye kadar dayanabilirdim bilmiyorum ama kabuslarıma, karanlığa direnecektim. Uyuşan bedenimi zorlayarak ayağa kalkıp çantamın içindeki defterimi aldım. Tekrar soğuk fayansa oturduğumda midemin bulantısı kendini daha fazla belli etti. Hissettiğim iğrenç tadı bastırmak istercesine yüzümü buruşturup kalemi parmaklarımın arasına aldım. Sararmış boş sayfalara sadece baktım, kalemim hareket etmedi.

O an anladım bazı şeyler ne konuşulur,
ne de yazılırmış.

Bazı acılar sessiz sedasız gömülürmüş.

Bazı acılar kendinden başka hiç kimsenin okumadığı deftere dahi yazılmazmış.

Defteri kapatıp çantaya geri attım. Buruşturduğum mektupları da çantaya atıp fermuarını çektim. Ellerimin arasında yabancı hissettiğim çantaya uzun süre bakıp sinirle çantayı duvara fırlattım. Her şeyi yakıp yıkmak isterken sessizce durmak sinirlerimi alt üst ediyordu. Üstelik elimde hiçbir şey kalmamıştı. Sanki yerin yedinci katına gömülmüş gibi hissediyordum. Etrafın bir anda soğuk bir havaya bürünmesiyle, sırtımı yasladığım balkon demirinden uzaklaşıp gri şehire baktım. Zihnimin rutubetlerini sağanak yağışlar esir almıştı. Nefret ettiğim şehir sanki duygularıma ayak uydurmaya çalışıyor gibiydi ne kadarda tuhaf. Çalan telefon sesiyle kalbim titredi. Bir umut telefonu elime aldığımda ekrandaki isim hislerimin sönmesine sebep olmuştu. Umutsuzca telefonu açıp kısa bir sohbet ettim. Sonunda söyleneni kabul ederek telefonu kapattım. Telefonu çantama atıp eşyalarımı içeri aldım. Bozulan hava yüzünden balkon kapısını kapatıp mutfağa geçtim. Bu gece sesime ihtiyacım vardı, ilk kez sesime bu kadar ihtiyacım vardı. Seninle tekrar karşı karşıya gelmek sevgilim, içimi kıpır kıpır ediyor. Kupaya doldurduğum sıcak kahveyi hızlıca içip banyoya ilerledim. Açtığım sıcak su saçlarımı temizlerken, kendimi de bir nebze daha iyi hissettirmişti. Üzerime şık bir şeyler giyerek saçlarımı kurutup evden çıktım. Her zamanki gibi omuzumdaki çantamla Hasan'ın sürdüğü arabaya binip ardımızda kalan ağaçları izledim.

Kibrit Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin