Bölüm 15 -Kırmızı Tabut-

19 8 0
                                    

"İlk hamlede kullanılan piyon
ben oldum,
Girdiğim savaşta ilk darbeyi ben yedim."

Omzumu yaslayacak kimsem yoktu, herkes neredeydi? Acıyla tüm dünyaya bağırmak istiyordum. "Kalbim acılar içinde bana ne yaptınız?" diye bağırmak istiyordum ama hepsini sessizliğimde boğarak sustum. Herkes neredeydi? Ailem, arkadaşlarım... Arkadaşlarım, hep yanımda olacaklarını söylemişlerdi. Acılar içinde kıvranıyorum neredeler? Tüm sözler yalandı, yanımda değiller ve kalbimi acıtan bir acıyı da onlar ekledi. Yaptıkları hataları benim üzerime atıp kendilerini suçsuz ilan ettiler.

Oysa insanlar beni biraz umursayıp dinleseydiler anlarlardı, nasıl acı çektiğimi. O kadar çabalamama rağmen beni nasıl görmezden geldiklerini, yetinmeyip attığım mesajlara nasıl soğuk davrandıklarını. Özlüyorum... Onu değil ama geçmişi çok özlüyorum, eskiyi. Çok eskiyi aylar aylar öncesini özlüyorum. Keşke diyorum keşke bazı şeyler hiç bozulmasaydı. Her şey eskisi gibi kalsaydı yalanlarla yaşasaydım, gerçeklerle yüzleşmeseydim.

Yalanı küçük yaşta evime misafir etmiştim, şimdi ise ben gerçeklerin içinde misafirdim.

Gerçeklerle barınamıyordum, gitmek için sürekli kolundaki saatini kontrol eden misafir gibi hemen gitmeyi bekliyordum. Çünkü gerçekler beni nefessiz bırakıyor rutubetli evinde sessizce infaz ediyordu.

Attığım çığlık tüm odada yankılanıp tekrar kulağıma dolduğunda engel olamadım, sanrılar tekrar başladı. Bu odada kendimle savaşacaktım eğer buradan sağ çıkarsam bu seferde kalbimle karşı karşıya kalacaktım. Odanın köşesindeki beyaz elbiseli küçük kızı görmezden gelerek morgun ortasındaki sedyeye doğru küçük adımlar attım. Beyaz örtü sedyeyi tamamen kapatıyordu, görmediğimiz bir şey bizi nasıl korkutabilir? Artık biliyorum sedyenin üzerindeki büyük beyaz örtünün kapatamadığı uzun siyah kıvırcık saçlar. Yere doğru süzülmüştü belki de bu odadan çıkmak istiyorlardı. Beyaz örtünün üzerindeki siyah zarfa uzun süre baktım. Parmaklarımı uzatmadan önce üzerindeki ismi bir kez daha okudum. Ahsen Güçlü yazıyordu. Bunu şu an okumalı mıydım emin değildim. Bu huzursuz soğuk ve ölüm kokan yerde daha ne kadar kalabilirdim bilmiyordum. Tepki veremiyorum bu daha da korkunç çünkü ne hissettiğimi artık ben bile bilmiyorum. Hislerimi yönetmek zorundayım eğer hislerim kontrolden çıkarsa o zaman öfkemi kimse durduramaz, işte o an asla yapmamam gereken hatalar yaparım. Peki şimdi ne yapacağım? Parmaklarım siyah zarfa ulaştığında istemsizce titreyen parmaklarımla zarfı aldım. Fakat başımda hissettiğim ağrıyla bacaklarım boşluğa düşüyor gibi hissettim tutunacak hiçbir yer bulamadığında pes ederek dizlerimin üstüne düştüm. Gözlerimden akan yaşların nedeni çok açıktı acizlik, çaresizlik... Çaresizim bana karşı kullanılan onca hamleye rağmen ben sadece tek hamle yapabilmiştim. Oysa oyunun iç kısmında bana karşı yapılan hamleler hala devam ediyordu. Ne Savaş'ın başlattığı bu oyun bitiyordu, ne de benim başlattığı dansın final gösterisi tamamlanıyordu. Biz sessizce birbirimizi yok ediyorduk.

Oysa benim en çok sana ihtiyacım vardı, Savaş.

Dizlerim titriyor, parmaklarım titriyor. Bedenim titriyor... Korkuyorum çok korkuyorum, okuyacaklarıma hazır değilim ama bu kimsenin umurunda bile değil yalnızım ve hayatta kalmak zorundayım, savaşmak zorundayım en çokta kalbimle. Annemin yazdıklarından korkuyorum bir mektubun beni yerle bir etmesinden kalan son gücümü de bir kağıt parçasının almasından çok korkuyorum. Titreyen parmaklarımla zarfın yapışkanlı kısmını yırttım içindeki sıkışık kağıtları çıkardığımda katlanmış kağıtlar yere döküldü.

Küçük bir kız çocuğu, küçük parmaklı ellerini yüzüne kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Küçük kız, annesinin dizlerine yatıp yalan bir masal dinlemek istedi. Ama annesi gitmişti artık annesi gökyüzündeydi, bulut krallığında yaşıyordu. Küçük kız artık tek başınaydı, ellerinden akan kanlar beyaz elbisesinin uçlarına bulaşıyordu. Beyaz elbisesine kanlar bulaştığını gördüğünde bir kez daha ağladı.

Kibrit Ateşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin