İyi okumalar
Buraya gelmeden önce paylaştığım fotoğrafa gelen yorumları okurken bir yandan da bana winka anılarını anlatan ogeday'ı dinliyordum. Telefonu bırakarak tamamen Ogeday'a odaklandım. Bağdaş kurduğum dizlerimi kendime doğru çekerken konuştum.
"Ben de mi kürek çekmeye başlasam?" Gülerek konuştuğumda o da gülmüş ve kesinlikle başlamam gerektiğini söylemişti. Gülünce gözlerinin kenarları kısılıyordu. Onu incelemekten kendimi alı koyamıyordum. Fazla iyiydi.
Karşılaştırma yapmak istemiyordum ama eski sevgilimden bin kat daha yakışıklıydı. Acaba ogedayla birlikte olsak nasıl bir çift olurduk? Güzel bir ilişki yaşardık. Şu beş günde tanıdığım kadarıyla ogeday fazla güzel seven birisiydi. Bunu anlamak için dahi olmaya falan da gerek yoktu. Detaylara önem veriyordu. Benimle ilgili söylediğim hiçbir şeyi unutmuyor bir konuşma sırasında sen de bunu seviyordun değil mi diyordu.
Benden hoşlanıyordu, sevildiğini hissetme duygusu o kadar güzeldi ki bazen buna ağlayasım geliyordu. Alışık olmadığım duygulardı. Ogeday'ın bana gösterdiği ilki ve sevgiyi hak edip etmediğimi sorguluyordum.
"Az kalsın unutuyordum." Ayağı kalkarken konuştuğunda kaşlarımı çatarak "neyi unutuyordun?" Dedim. Beni duymazdan gelerek içeri girdiğinde geri gelmesini beklemeye başladım. Yine anıların evindeydik ama bu sefer yalnızdık. Herkes bir yere dağılmıştı. Makbule tarafından satıldığım için ben de ogeday'ın yanına gelmiştim.
"İyi ki doğdun nisa." Ogeday elinde pasta ile içeri girdiğinde kaşlarım çatıldı. Bugün benim doğum günüm değildi ki. Doğum günüme daha iki gün vardı. Yine de o an bozuntuya vermeyerek getirdiği pastanın üzerinde ki mumları gülerek üfledim. Uflemeden önce dilek tutmayı da ihmal etmemiştim.
Pastayı önümüzde ki sehpanın üzerine koyarak tekrar yanıma oturduğunda kendimi daha fazla tutamayarak konuştum.
"Ogeday, bugün benim doğum günüm değil."
"Biliyorum doğum gününe daha iki gün var. Makbuleden öğrendim. Erken kutlamak istedim çünkü yarın gidiyorsun ve bir daha birlikte kutlama şansımız olmayacak." Dediğinde dudaklarımı büzdüm. Bu kadar düşünceli olması kalbime çok fazlaydı.
Cebinden çıkardığı hediye paketini bana uzattığın da kaşlarım çatıldı. Bir de zahmet edip hediye mı almıştı bana? Bu çocuk gerçek miydi yoksa benim hayal ürünüm müydü?
"Ogeday..."
"Çok büyük bir şey değil. Hediye alacak vaktim olmadı." Uzattığı hediyeyi alırken konuştuğunda saçmalama diyerek hediye paketini açtım. Gördüğüm kolye ile gülümsedim. Kolyenin ucunda yonca vardı. Çok tatlı bir hediyeydi. Bakışlarımı ogedaya doğru çevirdim.
Merakla bir şey söylememi bekliyordu. Bir şeyler söylemek yerine kollarımı boynuna sararak sıkıca sarıldım. O da kollarını belime sardığında bir süre öyle kaldık. Ogeday'a sarılmak tahmin ettiğimden daha güzel bir duyguydu. Geri çekilmek istemiyordum ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da bir sonu vardı. Geri çekilirken teşekkür ettim daha sonra kolyeyi boynuma taktım. Uzun bir süre çıkarmayacağım bir hediye almıştım.
"Aldığım en güzel hediyelerden biriydi."
"Beğenmene çok sevindim."
•
Bütün akşam oturduk sohbet ettik. O kendi anılarını anlattı ben de dinledim. Kahkahalar attık sonra ben anlattım o bütün odağını vererek beni dinledi. Birbirimiz hakkında bir sürü şey öğrendik. Hatta bir ara kalkıp şarkı açtık ve deli gibi dans ettik. Tatile geldiğimden beri geçirdiğim en güzel gecelerden biri olduğunu söyleyebilirdim. Ogedayla başbaşa vakit geçirmek eğlenceli ve güzeldi. Onun yanında zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum.
"Ben kazandım." Neredeyse bağırarak sevindiğim de ogeday bu hâlime gülmüştü. Yaklaşık 5 turdur uno oynuyorduk ve her seferinde kaybeden taraf ben oluyordum. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde ogeday bu oyunu çok iyi oynuyordu ama bu sefer ben kazanmıştım.
"Avans verdim." Dediğinde yüzümü eksiterek omzuna iki tane geçirdim. Avans falan vermemişti ben bileğimin hakkı ile kazanmıştım.
"Bu hafta çok çabuk geçmedi mi sence de?" Dediğinde olumlu anlamda kafamı salladım. Cidden çok hızlı geçmişti. Keşke hiç bitmeseydi.
"Evet, zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile."
Bir süre aramızda sessizlik oldu. Ikimiz de ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Gergin ortamı bozarak konuştum.
"Artık otele dönsem iyi olur. Birkaç parça eşya var onları toparlamam gerek. Yarına bırakmak istemiyorum." Yavaşça ayağa kalkarken konuştuğumda ogeday da benimle birlikte ayağa kalktı. Aslında hiç gitmek istemiyordum ama saat geç olmuştu ve dediğim gibi işlerimi yarına bırakmak istemiyordum.
Sehpanın üstünden telefonumu alarak şortumun cebine koyduktan sonra ogedaya doğru döndüm.
"Çok güzel bir gündü. Hediye için tekrardan teşekkür ederim."
"Yarın uçağın kaçta?"
"Akşam 5 de."
"O zaman şimdiden veda etmiyorum. Yarın tekrar görüşeceğiz." Burukça gülümsedim. Vedaları hiç sevmezdim.
"Tabi, görüşürüz yine." Kapıya yönelirken konuştuğumda arkamdan geldi. Ayaklarım geri geri gidiyordu. Gitmek istemiyordum. Evet, yarın görüşecektik ama olsun şuan yanından ayrılıp otele dönmek istemiyordum.
"Nisa..." Kolumu tutarak beni kendine doğru çevirdiğinde bakışlarımı mavi gözlerine odakladım. Bu kadar güzel bakmak zorunda mıydı? Her seyi daha da zorlaştırıyordu.
"Bu yapacağım şey için umarım bana kızmazsın."
"Ne?" Dudaklarını dudaklarımda buluşturduğun da neye uğradığımı şaşırdım. Hareketleri yumuşaktı. Sanki kırılgan bir şeymişim kadar yavaş davranıyordu. Başta yaşadığım şaşkınlık yüzünden karşılık vermesem de kendime geldiğim an öpüşüne karşılık verdim. Nefessiz kalana kadar devam ettik. Geri çekilerek alınlarımı birbine yasladığımız da huzurla gözlerimi kapattım.
Her şey fazla güzeldi...
Bayram falan derken bölüm yazacak vaktim olmadı geç geldiği için kusura bakmayın
Kısa bir bölüm oldu 😁
10. Bölüm muhtemelen final olacak fazla uzatmayı düşünmüyorum
Umarım bölümü beğenmişsinizdir <3