2. Harlanan İntikamın Ateşi

12 3 2
                                    

"Arabadan indiğimizde sakın bir şey çaktırma" Rahat gözüküyordu ama aslında oldukça gergindi. Kravatını hafifçe gevşetti.

"Sen beni ne sanıyorsun ya? Nerede ne yapmam gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini biliyorum" sinirle soluyordum. Gerçekten bu kadar gıcık olmak zorunda değildi.

"Ben uyarımı yapıyım"

Sakinim.

Daveti verdiğimiz mekanın önünde durduğumuzda şöför kapılarımızı açtı. Neyseki magazinciler vs yoktu. Çekemezdim.
Yasal bir davet sayılmazdı, davet makul olsada içeride yer alanlar makul değildi, pekala bizde.

Yüzümde yer edinen maskeyi bir kez daha düzeltme gereği duydum. Mat siyah, kenarlarında altın işlemeleri olan milyon dolarlık bu maske özel yapımdı, diğer maskeler gibi.
Tek fark Lord ve varis maskelerindeki mat siyah yerlerde altındı, sadece özel bir kaplama yapılmıştı.

Mecburiyet beni bu yola sürüklemişti. Ben bu hayatın içine doğsam da bırakmak için bir şansım vardı ve ben yıllardır o şans için yaşıyor olsam da biri o şansı yakmıştı. Acımasızca.

Ateş'ten korkardım çünkü ondan nefret ediyordum.
Biz insanlar nefret ettiğiklerimizden korkardık ya da korktuklarımızdan nefet ederdik her ne boksa.

Beni büyüten kişi bir keresinde demişti ki.

Sen yüzüne ne kadar kalınlıkta maske takarsan, kendinden o kadar uzaklaşırsın ve bu farkındalık seni hayatının belki de sadece tek bir noktasında da olsa ele verir.
Kendini yok et, kendini yak, külleri savur.

Öyle yaptım yanan onca şeyin üstüne bir de kendimi yaktım, küllerin yarısını bir okyanusa hediye ettim diğer yarısını rüzgara teslim ettim.
Artık yüzümde ki tek maske, Varis maskesi ve ben bu maskeyle o son şansımı yok edenleri yok edicektim, hayatımı ben daha doğmadan elimden alanların hayatlarını ellerinden alıcaktım.

Ben bu maskeyi intikam almak için takmıştım ve gerekirse o çok korktuğum ateşi alıp, kendimle birlikte tüm dünyayı yakıcaktım.
Öyle ya da böyle bu intikam alınıcaktı.

Ateş Kara'yla birlikte yan yana mekana girdiğimizde tüm gözler bizdeydi.
Birden her iki tarafta da ortak olup, büyük bir davet veren iki düşman. Kim olsa ilgisini çekerdi.

Genç bir garson-muhtemelen 20'li yaşlarda- bize ayrılan yeri gösterdi.
Köşede herkesi rahatlıkta görebileceğimiz bir yer. Masaların etrafında ki dik sandaleyelerin aksine L şeklinde rahat bir koltuk.
İkimizde yerimize geçip oturduğumuzda bizimle birlikte gelen koruma ordusu-çünkü en az 50 koruma var- mekanın çeşitli yerlerine geçmişlerdi.

Aslında Helikopter girişi için her şey hazırlanmıştı fakat, helikopter gece imha edilmişti. Davet 21.30 da başlıyordu ama Ateş küçük bir yanıltmaca olarak 20.30 olarak duyurmuştu herkese. Her kimse davet saatine göre helikoptere binişimizi hesaplayıp ona göre imhasını gerçekleştirmişti fakat sonu hüsran.

Ne kadar üzücü.

Herkes önündekileri içiyor birbirleriye konuşuyordu, bizim olduğumuz masaya sürekli birileri gelip gidiyordu ve herkes neyi beklediğimizi merak ediyor ama sormaya korkuyorlardı.

Bakışlarım girişe yöneldiğinde beklediğimiz şeyler gelmişti.
Baş yöneticiler yüzlerinde maskeyle yan yana içeri girdiklerinde herkes bu maske olayının bize özel olmadığını anlamanın şaşkınlığı içerisindeydi.

Bu maskelerde neyin nesiydi?

Neden sadece onlar takıyordu?

Biz neyiz burda?

Akıllarından geçenleri tahmin edebiliyordum ve bu bana büyük bir haz veriyordu, sanki buradaki herkesi ben kontrol ediyordum.
Öyleydi de yanımda ki adam hariç, ama o da yakın zamanda kontrolüm altına giricekti.

Öyle ya da böyle, isteyerek ya da istemeyerek.

Direk sahneye geçen baş yöneticilerimizin ardından biz de ayağa kalktık. Sahneye çıktığımızde özel olarak ayarlanan yayıncılar heyecanla kameralarına tutunmuştu.

Ateş Kara söze girdi.

"Öncelikle herkese Merhaba ama bence pek hoş gelmediniz"

Elini belime koydu ve bir kaç adım öne doğru gelmemi sağladı.

"Ortağım Delmira Kül. Çoğunuz tanıyordur.
Ortaklığımız sadece şirketlerimizi kapsamıyor, tahmin etmişsinizdir." O sırasa birisi söze girdi. Onu tanıyordum.

Baybora Eker.

"Soyadlarınız arasındaki düşmanlığı bilmeyen yok. Bu ortaklığı neye borçluyuz"

İğrenç sesini duymak kulaklarımı intihara zorluyordu.
İntikamımın tadına bakacak isimlerin belki de başını çekiyordu.
Kıyametimde yanacak isimlerin belki de en günahkarıydı ve en fazla o yanmalıydı.

"Bir Ateşkes imzaladık." Sakin bir şekilde onu yanıtladı Ateş.

Ama o diretmeyi severdi, benim gibi. Belki de bu ondan aldığım özelliklerden sadece biriydi.

"Peki hanginiz daha sadık kalıcak sence?" Zorlayamıycağını biliyordu ama amacı bu değildi. Bendim.
Onun varlığından haberdar olmamı istercesine gözleri bana kayıyordu.

Amcam intikamımı biliyordu ama bu sefer bilmesi bir şeyi değiştirmiycekti.

Yanmaktan kurtulamıycaktı çünkü o öyle biriydi ki günahın misafir değil, günahın ta kendisiydi. Ateşten varolmuş gibiydi ama bu ateşin ona zarar vermiyceği anlamına gelmezdi.

Varlığı İntikamımı harlamaktan başka bir işe yaramıyordu.

Merhaba! Nasılsınız ve bölümü nasıl buldunuz?
lavlinaa kendisi ilk okurum eğer olurda bu kitap keşfedilirse büyürse kaç okuyucusu olursa olsun bende yeri hep çok ayrı olucak. Burada da bir teşekkür etmek istiyorum kendisine.

Savaş MaskeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin