Jimin'
Sabahın ilk ışıkları yüzüme vurmuştu. Başım beklediğimin aksine çatlamıyordu. Fakat dün sarhoş olduğuma yemin edebilirdim. Dünü hatırlamak istemiyordum ama hatırlıyordum Her şeyi ne yazık ki en ince detayına kadar hatırlıyordum.
Şuan adını hâlâ bilmediğim çocuk bana koala gibi yapışmış uyuyordu. İttirmek istiyordum ama dünkü anlar aklımdan çıkmıyordu. O kadar saf değildim beni kullanmak için ilgi gösteriyordu. Bunun farkında olmamak için enayi olmak gerekirdi.
Sahte de olsa ilgiye muhtaç biriydim ne kadar acizce. Sabahın köründe çok fazla düşünüyordum bu kadar düşünmek bana göre değildi. Hep akışına haraket ederdim. Şimdi de öyle yapacaktım 1 saatte olsa huzurlu olacaktım. Bana yapışıp uyuyan bedene aynı şekilde sarıldım ve sac tutamlarıyla oynamaya başladım. Çok fazla masum duruyordu. Melek gibiydi o. Bir süre onu izledim o kusursuz suratını. Saçlarındaki ellerim yanaklarına indi ve orayı okşadı. Yumuşacıktı
Tam elimi geri çekecektim ki iki elimide tutup küçük bir buse kondurdu.
'Günaydın.'
Dedi yeni kalktığı için oldukça boguk çıkan sesiyle. Gulumsemekle yetindim sadece. Yatakta doğruldu ve saçlarımı karıştırıp lavaboya girdi. Bende telefonumu elime aldım ve o çıkana kadar instagramda takıldım.
Kapı sesiyle telefonu kapatıp ona döndüm. Yanıma geldi ve tekrar yattı. Bu kadar uykucu olunur mu ya? Bugün almam gereken cevaplar vardı. Kolundan tutup kaldırmak isterken bir klişe sahne yaşandı ve beni yanına çekti ve sarılıp yatmaya devam etti. Öyle çok sarmıştı ki nefes alamıyordum.
'Çek lan elini. '
Elini hafif gevsetti ama çekmedi.
'Biraz böyle kalalım lütfen zaten zor bir gün olcak.'
Dediklerine karşı öfkeyle doğruldum ve onuda sertce kaldırdım. O kadar vaktim yoktu. Her şeyi şimdi konuşmamız lazımdı.
'Ne bu acale Park ya~. Neyse annen seni bekliyor bu kadar heyecanlıysan gidelim.'
Evet çok heyecanlıydım. Yıllar sonra annemi görecektim. Ona diyecek o kadar çok lafım vardı ki kalan kısa ömründe sadece vicdan azabı çekmesini istiyordum. Fiziksel şiddet görmesin fakat ruhsal olarak çöksün istiyordum. Beni hem ruhsal hem fiziksel çökertmişti ama ben ne olursa olsun anneme şiddet uygulayamazdım. İşkence çektiğini bilmek isterdim ama bunu yapamazdım. Korkakliğımdan mı yoksa yüzleşmek istemedigim gerçeklerden mı bilmiyorum ama ona bunu yapmak istemiyorum. Sadece ruhsal olarak delirsin, Aklını kaybetsin, pişman olsun, perişan olsun, şizofrene donsun istiyordum.
Karşımdaki adama onaylayan bakışlar attım ve nihayet odadan çıkıp asansöre binmiştik. Artık aklımdaki soruyu sormamın tam vaktiydi bence.
'Senin adın ne? Beni biliyorsun ama ben bilmiyorum.'
Yüzünde sonunda dermiş gibi bir bakış oluşmuştu.
'Jimin dünden beri bu soruyu sormani bekliyorum. Baya geciktin be. Ben Jeon Jungkook.'
'Eh pek memnun oldum diyemiycem Jeon.'
Söylediğim cümleye gülmüştü. Gulmesi için dememiştim ama gülümseyişi fazlasıyla göz kamaştırıcıydı.
Taehyung'
Parkta oturmuş dinlenirken yanımdan ağlayarak geçen çocuk dikkatimi çekti. Annesi yok muydu ya sustursun şu veleti. Kafa dinlemeye gelmiştim buraya rahatsız olmaya değil. Etrafıma kısa bir bakış attım. Parkta bir tek o ve ben vardım. Saat gece 1'di. Küçücük çocuğun burada ne işi vardı ki? Merakıma yenik düşüp yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strange Gang {Jikook-Taegi} +18
FanficNot: Şiddet, Kan, sadistlik, sadomazoşizim, cinsellik, argo, küfür gibi zararlı unsurlar içermektedir! 18 yaşında bir velet bütün mafya çetelerini tek tek yok etmeye başlarsa ne olur? Jeon Jungkook 18 yaşinda ve yaşına göre fazla kalıplı ve yeten...