insanlar arkadaşlarını da kıskanır. yine de,

569 65 9
                                    

"As much as it seems like you own my heart
It's astronomy, we're two worlds apart"
Conan Gray - Astronomy

Seungmin Felixle yaptığı konuşmadan sonra ilk defa okula gidiyordu. Minho ile Chan'ın ayrılması onun için ufak bir fırsat olsa da kendini çok umutlandırmak istemiyordu çünkü Minho ve Chan daha önce de ayrılmışlardı. Tekrar barışırlarsa umutlanıp üzülmek istemiyordu. Minho'yu kaybetmemek için temkinli adımlar atmak zorundaydı.

Siyah saçlı genç okul kapısından içeriye girdiğinde kafasını arka bahçeye çevirdi ve biriyle hararetli bir konuşma içinde olan Jisu'yu gördü. Dikkatle oraya bakmaya başladı ama sırtı dönük olan kişiyi göremiyordu, gördüğü tek şey kahverengi uzun saçlardı. Jisu gerginlikle elini saçlarının arasından geçirdiği sırada sevgilisi ile göz göze gelmiş ve paniklemişti. Panikle donup kalması Seungmin'in kaşlarının çatılmasına neden olurken Jisu birkaç saniye donup kalmıştı.

Hemen karşısındaki kahverengi saçlı kişiye bir şeyler söyleyip hızlıca Seungmin'in yanına ilerlemeye başladı. Seungmin kendisine doğru gelen kızla kafasını başka yöne çevirip derin bir iç çekti. Yanına gelmesini istemiyordu, neden durup izledimki diye kendi kendine kızarken Jisu çoktan yanına gelmişti.

"Günaydın aşkım." diyip siyah saçlı gencin yanağına öpücük bıraktı. Seungmin zorlukla gülümseyip "Günaydın." dediğinde okula doğru ilerlemeye başladılar.

Seungmin'in arkasında olan kahverengi saçlı genç ise tam ona seslenecekken yanına gelen Jisu ile olduğu yerde kalmıştı. Genç kızın siyah saçlı gencin yanağına bıraktığı öpücükle birlikte yumruklarını sıktı. Olduğu yerde öylece okula girmelerini izledikten sonra hızlı adımlarla arka bahçeye doğru ilerledi.

Arka bahçeye geldiğinde tek omzunda duran çantayı ağacın kenarına fırlattıktan sonra hırsla ağacın gövdesine vurdu. Her şey o kadar üstüne geliyordu ki; bir yanda ailesindeki sorunlar, bir yanda Seungmin. 

İçinde alev alev yanan bir yangın vardı, her şey onu o kadar yoruyoduki artık kime ve neye sinirli olduğunu bile bilmiyordu. Ailesindeki sorunlara bir çözüm bulamıyordu çünkü onun elinde olmadan büyüyordu. Elinde olmayan sorunlarla yüzleşmek zorunda kalıyordu. Diğer yanda ise elini kolunu bağlayan Seungmin... Seungmin konusunda da sadece kendine kızıyordu, içinden 'aptal gibi yine kapıldın Seungmin'in rüzgarına' diye düşünüp kendine öfkeleniyordu. 

Öfkesini çıkarmak istercesine karşısındaki ağaca üst üste vuruyordu. Canının acısını kendinden çıkarmaya çalışıyordu. Gözünden akan yaşlarla birlikte ağacın gövdesine sert bir yumruk attığında acıyla inleyip elini tuttu. Gözyaşları yüzünden görüşü bulanıklaşırken yumruk attığı eline baktı, kanamaya başlamıştı. Bomboş ifadeyle eline bakarken omzuna dokunan elle birlikte olduğu yerde sıçradı.

"Minho? İyi misin?" diye endişeyle soran gençle birlikte kafasını sağa sola salladı. Yanına gelen yan sınıftan arkadaşı Jeongin'den başkası değildi. Jeongin'in sorusuyla birlikte daha çok ağlamaya başladı "İyi değilim."

Mavi saçlı genç ona sarıldığında aynı şekilde ona sarılıp eliyle ağzını kapatıp hıçkırıklarını tutmaya çalışarak bir süre ağladı. Arka bahçeyi dolduran ders zili sesiyle birlikte Jeongin ondan uzaklaştı "Hadi revire gidelim eline pansuman yapsınlar sonra da seni sınıfına bırakayım. Olur mu?"

Kahverengi saçlı genç elinin tersiyle gözyaşlarını silip sakince kafasıyla onu onayladı. Jeongin ona gülümseyip Minho'nun ağacın kenarına attığı çantasını aldı. Kolunu kahverengi saçlı gencin omzuna attığında beraber okula doğru ilerlediler. İkili revire girmek üzereyken okul koridorunda onları gören Seungmin anlamsız bakışlarla onlara baktı, mavi saçlı gencin elini Minho'nun omzunda görmesiyle kaşları çatılmıştı. Ardından Minho'nun elini görmesiyle panikle "Minho?!" diye seslenip hızlı adımlarla onlara doğru ilerledi.

twisted games | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin