Siyah saçlı genç kafasını boşaltmak istediği zamanlarda yaptığı gibi yatağında uzanmış, son ses müzik açık kulaklıkları takılıyken odasının tavanını izliyordu. Ne kadar düşüncelerinden kaçmaya çalışırsa bir bataklık gibi içine çekiliyordu düşüncelerinin. Düşündüğü her şeyin ana teması ise Minho'ydu.
Arkadaşlıklarını düşünüyordu, beraber geçirdikleri bunca zamanı ve şu anda içinde bir çığ gibi yuvarlanıp büyümeye devam eden adlandıramadığı bu duyguyu. Anlam veremediği bu duygu onu başının saatlerce ağrımasına sebep olacak bir huzursuzluğa sürüklüyordu. Sık sık baş ağrısı çeken bir insan olmasa da şu an yaşadığı baş ağrısı o kadar şiddetliydi ki 'insanlar migreni tuttuğunda böyle mi oluyor?' diye düşünüyordu.
İşin içinden çıkamamak, bu belirsizliğe hapsolmak onu huzursuz ediyordu. Seungmin belirsizliklerden nefret ederdi bu yüzden hayatı hep keskin çizgilerle yaşardı, kendince net sınırları vardı ve bunların dışına çıkmak onu huzursuz ederdi. Kafasındaki net bir düşünce belirsizliğe doğru kaydığı an onu çekip alır ya da onu görmezden gelerek yok ederdi. Ancak şu an durum çok farklıydı, bu onun için de yeni bir şeydi çünkü ne net olabiliyor ne de kafasından bu düşünceleri atabiliyordu.
Minho hayatında olmasını en çok istediği kişiydi, sonuna kadar hep birbirlerine destek olup, Minho'nun bir elinin hep omzunda ona destek olmasını istiyordu. Ondan güç alıyordu. Net olabildiği tek duygu buydu. Ancak iş daha derin duygulara geldiğinde Minho'ya karşı artık nasıl bir tutum içinde olduğunu çözemiyordu. Kafasının karışması ona kendini kötü hissettirse de buna engel olamıyordu, Minho'nun yaptığı ufak tefek şeylerden bir anda etkilenir olmuştu. Minho aynı Minho'ydu, senelerdir Seungmin'e nasıl davranıyorsa öyle davranıyordu ancak sorun Seungmin'deydi. O artık eski Seungmin gibi hissetmiyordu.
Müziği yarıda kesip kulaklarını işgal eden telefonun zil sesiyle kulaklığının tekini çıkartıp yüzünü buruşturarak telefonuna uzandı, Jisu arıyordu. Tabi ya Jisu'yu tamamen unutmuştu. Boştaki eliyle yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes aldıktan sonra aramayı cevapladı ''Efendim Jisu?''
Karşı taraftaki kızın isyan eden ses tonuyla ''Beni unuttun resmen sevgilim, hafta sonu için plan yapmayacak mıyız?'' diye yakınmasıyla gözlerini sımsıkı kapattı. O an düşünebildiği tek şey acilen bu duruma hem kendisi hem Jisu için son vermesi gerektiğiydi. ''Plan yapmadan önce evinin yakınlarındaki parkta buluşup konuşabilir miyiz?''
Seungmin'in ses tonundan bir şeylerin yolunda gitmediğini sezmişti Jisu. Ancak aldırış etmemeye çalışarak cevap verdi ''Tamam olur, sen iyisin değil mi?''
''Evet sorun yok, yarım saate orada olurum. Görüşürüz.'' diye yanıtladıktan sonra telefonu kapatıp hazırlanmak için yatağından kalktı. Dolabını açıp rastgele bir kot ve sweat giydikten sonra cüzdanını, telefonun ve anahtarını alıp evden çıktı. Hafif serin olan rüzgar yüzüne çarptıkça biraz da olsa kendine geldiğini hissediyordu.
Yürüyerek Jisu'nun evinin yakınındaki parka geldiğinde Jisu'ya haber verip gelmesini beklemeye başladı. Kafasında bir sürü senaryo kurmuş ve ayrılık konuşmasını nasıl yapacağını çok kez düşünmüştü. Hiçbir şekilde kolay olmayacağına karar verdikten sonra ise akışına bırakmaya karar vermişti.
Oturduğu bankta yanına oturup ''Selam.'' diyen bedenle birlikte düşüncelerinden sıyrıldı ve onun olduğu tarafa dönüp zor da olsa gülümsedi ''Selam.''
Genç kızın bir anda boynuna sarılmasıyla neye uğradığını şaşırdı ''Beni buraya neden çağırdığını biliyorum, o yüzden konuşmadan önce lütfen son bir kez sarılmama izin ver.''
Seungmin onu hem şaşırtıp hem de üzen bu sözlerle birlikte havada kalan elini yavaşça Jisu'nun sırtına yerleştirdi ve üst üste pat patladı. Anlamış olmasına şaşırsa da en azından bu duruma hazırlıksız olmadığına ufacık da olsa hem üzülmüş hem de sevinmişti. Kollarını yavaşça omuzlarından çeken genç kızın yüzünü görmesiyle gözyaşlarıyla dolu gözleri ile karşılaşmıştı. Jisu'nun kucağına düşen ellerini avuçlarının arasına alıp hüzünle genç kıza baktı ''Jisu ben gerçekten çok özür dilerim.''
Genç kız bakışlarını ikisinin ellerine çevirdi, Seungmin'in yüzüne bakarsa hıçkırarak ağlayacak olmaktan korkuyordu. ''Yemin ederim üstünden biraz zaman geçtikten sonra böylesinin ikimiz için de daha iyi olduğunun sen de farkına varacaksın.''
Sesinin titremesine engel olamayan Jisu ''Neden peki? Neden ayrılmak istiyorsun?'' diye sordu. Seungmin bakışlarını kızın arkasında duran kaydıraklara çevirdi. Çocuklar neşeyle oradan oraya koşturup oyunlar oynuyordu. Şu anda keşke o çocuklardan birisi olsaydım diye düşünürken ''Benim açımdan bazı şeyler eskisi gibi değil. Böyle bir durumdayken de seni hayatımda tutmak sana haksızlık gibi geldi.'' diye yanıtladı.
Arkada beraber el ele tutuşup kaydıraklara çıkan iki erkek çocuğuna dalıp gitti bir anda, istemeden onlara gülümserken buldu kendisini. Küçük çocuklara dalıp gitmişken ilk önce ona sonra da dalıp gittiği yere bakan Jisu kafasını kurcalayan bazı şüphelerin gerçek olma ihtimali ile yüz yüze gelmişti. Seungmin şu anda Minho'yu düşünüyor diye düşünmeden edememişti. Sadece bir histi ama o ufacık şey bile bazı şeyleri suratına vurmuştu; Minho'nun ikisini her el ele gördüğünde istemsiz ellerine kayan bakışları, Seungmin ile her sarıldıklarında başka yerlere kaçan gözleri, sadece Seungmin'e özel gösterdiği o yumuşak tarafı...
Seungmin belki farkında değildi ama benzer hareketler onda da vardı, kendi hareketlerinin farkında değildi tıpkı Minho'nun farkında olmadığı gibi. Ancak ilgisi sürekli üstünde olduğu için neredeyse her hareketini izleyen sevgilisi bu durumun pekala farkına varmıştı. Sadece konduramamıştı, o ufacık ana denk gelene kadar...
Kendisi için durumu daha da can sıkıcı bir hale sokmak istemeyen Jisu ellerini ayırarak bir anda ayağa kalktı. Onun bir anda ayağa kalkması ile daldığı yerden bakışlarını çeken Seungmin dönüp ona baktı. Zorla gülümsemeye çalışan kız ''Seni tanımak güzeldi Kim Seungmin, kendine iyi bak.'' diyip siyah saçlı gencin konuşmasına izin bile vermeden arkasına bakmadan uzaklaştı. Gözlerinden yanaklarına doğru süzülen yaşlara engel olamazken hala bir yanı Seungmin'in arkasından gelip ''Hepsi bir şakaydı.'' diyip ona sarılmasını bekliyordu.
Ancak eve kadar gelmesine rağmen Seungmin arkasından gelmedi, onu bırakıp gittiği bankta dakikalarca oturup Jisu'nun gidişini izledi. Jisu gittiğinde bakışları tekrar oyun oynayan çocuklara kaymıştı. Öylece oturmuş çocukları izlerken bilmediği şey ise Jisu ile sarıldıkları andan itibaren parkın dışında durup onları izleyen Minho'ydu.
-
Selam!! Uzun zaman olduğunun farkındayım, belki uygulama çöktüğü için bölüm bir kısmınıza ulaşmayacak bile ancak aradan zaman geçmesine rağmen yazma isteğimin gelmesi ile birlikte yeni bölüm yazmak istedim. Umarım iyisinizdir ve umarım bölümü beğenirsiniz, kocaman öptüm muahh <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twisted games | 2min
Fanfictionseungmin ve minho ikilisi; minho'nun tiktokta viral olmak için bulduğu akımın, seungmin ile aralarındaki arkadaşlığı tuhaf bir hale getireceğinden habersizlerdi. • ana ship: 2min yan shipler hikayenin akışına göre belirlenecek !!