bölüm yirmi; çığlıkların sessizliği [final]

460 37 34
                                    

ömrüm boyunca en çok acı çektiğim yerdeydim.

yıllarımın hapsolduğu yetimhaneye bakarken iç çektim, sarı kısa saçlarıma kar taneleri düşüyordu. giydiğim ince kısa kollu tişörte rağmen soğuğu hissedemiyordum.

titrek adımlarla terk edilmiş yetimhaneye ilerledim, eskimiş demir kapısını itip içeri girdim. dudaklarım da dahil tüm vücudum titriyordu. adım seslerim etrafta yankı yaparken hıçkırdım, yemin olsun ki dayanamadım.

şu çeşmenin kenarında sırf eşcinsel olduğum için beni soğuk suyun altında dövdükleri geldi aklıma, küçücük bir çocuktum, ben bile fark etmemiştim kadınlara ilgim olduğunu, fakat onlar acımasızca kıymışlardı bana.

eski tahta kapıyı itip içeri girdim, mermer duvarlara kazınan yazılara baktım, çoğu bana ve chaeyoung'a ait yazılardı.

elimi duvara yasladım, onun yazdığı bir cümle takıldı gözlerime.

"adalet elbet bir gün tecelli edecek!"

sonra kendi kazıdığım yazıyı gördüm.

"adalet tecelli ettiğinde, hâlâ yaşıyor olacak mıyız?"

buruk bir tebessüm sundum, müdürün odasının önünden geçtim. erkeklerin bulunduğu kısımda fazla oyalanmadım, adımların kızların bulunduğu yere gitti.

yerde ki kurumuş kanlara baktım, kesilen saçlara ve yırtılmış bebeklere. ellerim yumruk olurken ikimizin olduğu odaya ilerledim. boğazımda ki yumru canımı acıtırken kapıyı ittirip içeri girdim.

dayanamadım.

tertemiz odayı, duvarlarda çizilen rengârenk resimleri görünce daha şiddetli ağlamaya başladım. ellerim titriyordu, içeri girip kapıyı kapattım. yerde ki küçük kıyafetlerimi gördüm, chaeyoung'ın bana hediye ettiği taşları ve kuruyup resmen küle dönüşmüş çiçekleri..

adımlarımı hızlandırıp pencereye doğru yaklaştım, onu görmeyi bekliyordum, her zaman buraya geldiğini biliyordum.

yavaşça eskimiş perdeyi geri çektim, işte oradaydı, her zaman ki yerinde durmuş pencereme bakıyordu. beni gördüğünde neye uğradığını şaşırdı, adımları arka bahçeden ön bahçeye doğru geldi.

onun içeri, odamıza geleceğini bildiğim için korkuyla yutkundum. ikili yataklardan, onun yatağına uzandım. üşüyordum, bu kış ayında olduğumuz için değildi, o yanımdayken bile o yokmuş gibi hissettiğim içindi.

gıcırtılı bir sesle açıldı kapı, ağır adımlarla içeri girdi. o an saçlarının rengine dikkat ettim. kahverengiye boyatmıştı. ben sarıya boyayıp tamamen ona ait olmak için çabalarken, o başka bir renge boyamıştı.

titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp dümdüz eskiden çizdiğim resimlere baktım. hep chaeyoung ile el ele olduğum çöp adam resimleri vardı, muhtemelen yedi sekiz yaşındayken zar zor çizmiştim bunları.

üstüme ceketini bırakıp karşıma geçti ve yere oturdu, kıyafetlerinin kirlenmesini umursamadı.

gözümden düşen yaşlara inat ona koşmak için çabalamadım. "neden bana bunu yapıyorsun?" diye sordum çatlamış sesimle "beni neden yok ediyorsun chaeyoung? b-ben çabalarken, sen neden kaçıyorsun?"

sustu, gözleri bana o kadar soğuk baktı ki mahvolduğumu hissettim. ilaçlarını içmiyordu ve ben gittikçe daha kötü oluyordum.

"ölmek ister misin?" diye sordum, işte o zaman gözlerine yerleşen o tanıdık duyguyu gördüm.

"isterim." dedi "hemde herşeyden çok isterim, ama bunu yapamayacak kadar korkağım."

başımı salladım buruk bir tebessüm sunup.

lalisa for roseanne | chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin