duştaydım.
tüm kıyafetlerimi bedenimden atmış, kendimi küçük banyomda ki küvete bırakmıştım. sıcak su bedenimi yakarken, ben siyah saçlarımı çekiştiriyordum. sadece iki hafta önce biri bana insanların arasında bu kadar güçsüz görüneceksin deseydi güler geçerdim.
daha sert çekiştirdim saçlarımı, bacaklarımda ki kesik izlerini izledim. bedenime dokunuşları doldu aklıma, babam olacak o adinin ben can cekişirken kahkahalar atarak bana vurması silinmedi zihnimden.
dişlerimi birbirine bastırıp zar zor yutkundum, chaeyoung dün gece çıkıp gitmişti. ne olduğunu bile anlayamamıştım, gitmesin diye yalvarmak istiyordum. neden böyle yapıyordu? ben acı çekerken neden daha çok acıya maruz bırakıyordu beni..
en sonunda dayanamadım.
gözyaşlarım yanaklarımdan süzülerek küvette ki suya düşmeye başladılar. ellerimde hâlâ kelepçeler varmış gibi hissediyordum, ne kadar toparlanmaya çalışsam da olmuyordu.
içtiğim ilaçlara bağımlı hale gelmiştim, beynimi uyuşturuyorlardı ve ben saatlerce boş duvarı izlemek zorunda kalıyordum.
arada chaeyoung geliyordu, öpüyordu beni, saçlarımı okşuyordu. sonra birden bir şeye sinirlenip eşyalarımı deviriyordu. sadece dolu gözlerle onu izleyebiliyordum, kırdıklarının en yenisini yine alıp getiriyordu. pişman olup göğsümde ağlıyordu ve uyuyakalıyordu.
park chaeyoung, kendine verdiği isimle roseanne, psikoloğa görünmesi gerektiğini çok iyi biliyordu.
ilaçlarını içmiyordu, bana ve kendine zarar veriyordu. zarar verdikten hemen sonra pişman olup yine acısını kendi bedeninden çıkarıyordu. hiçbir şey diyemiyordum ki ona, kızamıyordum bile.
çünkü geceleri yanıma gelip kendi hayatından bahsediyordu bana, bir hafta önce saçlarımı okşarken yetimhaneden kaçtığı anı, ve yaşadıklarını anlatmıştı.
şöyle diyordu;
"yetimhaneden kaçtıktan sonra ailemi aramaya başladım, bir yandan da reşit olmadığım için polislerden kaçıyordum. işte o sırada yujin'le tanıştım, ona yardım edersem ailemi bulacağını söyledi. kandım, aslında çok saftım.
kuryelik yaptım ona, sattığı malları bir şehirden, başka bir şehre götürdüm. onun adamları ve kontrolleri sayesinde o iğrenç hapları bırakıp geri döndüm. o sırada öğrendim, babam ve annem ölmüşlerdi. küçük kardeşime ise babaannem bakıyordu, beni dedem olacak o adi adam yetimhaneye vermiş yoksa ailemin vereceği yokmuş.
inan bana lisa, ben kardeşim ve babaannemle yaşadığım süreçte bile aile duygusunu hissedemedim. senin yanında olduğum kadar sıcak değildi sevgi, senin şefkat dolu gözlerin, benim için herşeye bedeldi.
çalışmak zorundaydım, onlara bakmalıydım. yujin'e gittim yine, bana elinde başka bir iş olmadığını söyledi. 'ne olursa yaparım, ailemi yeni buldum' diye yalvardım ona. beni babasına yönlendirdi, belki küçük işler vardır diye.
fakat o adam hiç tahmin etmediğim bir şey yaptı, beni oyuncağı etti. yapabileceğim bir şey yoktu, o yetimhane de kadınların hakkını bağıran chaeyoung, yıllar sonra bulduğu ailesine bakmak için kendinden otuz yaş büyük bir adamın altında ağlıyordu.
o kadar canım acıyordu ki, ne yapacağımı bilemiyordum. hamile kalmamam için ameliyata soktular beni, saçlarımı boyadılar, abartılı makyajlar yaptılar ve başkalarına satmaya çalıştılar.
kaçtım, yine yujin'e gittim. tanrı şahit ya, yaşadıklarımı öğrenince deliye döndü. beni kendi yanına aldı, babası ile arasına da uzun bir süre mesafe koydu. kısa bir süreliğine o baktı aileme, ondan sonra garsonluk yapmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lalisa for roseanne | chaelisa
Fanfictionbana adalet öğretmek istiyordun park chaeyoung, fakat ben senden aşkı ve acımasızlığı öğrendim. pranpriya iken lalisa oldum, geçmişini sil dedin, fakat ben seni silemedim. [chaelisa] tamamlandı.