bölüm altı; zehirli okların hedefinde, bir kız çocuğu

445 63 55
                                    

hayatım karmakarışıktı.

babam ben daha iki yaşındayken ölmüştü, annem ise kim bilmiyordum. yetimhanelerde geçmişti ömrüm, yediğim dayaklar, edindiğim dostuklar ve hayatıma aldığım bir kadın vardı.

herşey bir yana, o kadın hep adaleti savunurdu.

ceza olarak yağmurun altında dövüldüğümde sürekli kavga çıkartır, olayı benden uzak tutmaya çalışırdı. beni korumak için her seferinde kendini ön plana atardı.

bedeninde ki morlukları her gördüğümde içim sızlar, kelebek öpücükleri kondururdum.

ama o beni bırakmayı seçti.

sebebi neydi, veya zorunda mı kalmıştı bilmiyorum ama bir gece ansızın yetimhaneden kaçıp gitmişti. "beni de götür!" diye yalvarıp ağlamıştım arkasından, dolu dolu gözleri arasından gülümsemişti bana "seni bir cehenneme çekemem küçük meleğim." demişti.

şimdi küçük apartman dairemde onun kapımı çalmasını bekliyordum, elim sürekli kalbimin olduğu tarafı sıkıyor, gözlerimin önüne gelen çaresiz yüzünü unutmaya çalışıyordum.

kapı zilinin sesini duyunca terleyen ellerimi pantolonuma sürtüp derin nefesler aldım, o karşıma çıkınca nefes alamıyordum çünkü.

kapı kulbunu aşağı indirdiğimde, asi bir park roseanne ile karşılaştım. dudağında ki kırmızılık, üstünde ki deri ceket ve ayağında ki siyah botlar ise hiç alışık olmadığım bir haliydi.

"kapıda mı bekleteceksin öğretmenini?"

sesi buz gibi çıkarken başımı iki yana sallayıp geriye çekildim, o botlarını çıkarıp çıplak ayaklarıyla içeri geçince bende arkasından içeri girdim. kendini koltuğuma atıp dudağında ki kanı sildi.

"peçeten var mı? bu kan durmuyor da."

başımı iki yana salladığımda kaşları çatıldı, gözleri gergin yüzümde gezindiğinde ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi.

ben mutfağa girip bir dolaba tıktığım ilk yardım kutusunu alıp tekrar içeriye geldiğimde o, sehpanın üzerinde ki kitaplarımı inceliyordu.

"yalnızken bir kedi gibisin" dedi ben yanına otururken.

gülüp kutuyu kucağına bıraktım "korkuyorum sizden desem, inanır mısınız bana?"

histerik bir gülüş sunup başını iki yana salladı "ölümden korkmayan sen, benden mi korkacaksın?"

dudaklarımı birbirine bastırdım, yanıldığının farkında değildi, ama zafere ulaşmış yüz ifadesini bozmak istemedim ve sessiz kaldım sorusuna karşın.

"neden buradasın?"

senli benli konuşmamla dudaklarını yalayıp beni süzdü. "insanlarla olan samimiyetin hakkında konuşmaya geldim." dedi dişlerini sıkarken.

bacak bacak üstüne atıp sinir bozucu bir gülüş takındım "özel hayatıma karışacaksın yani, öyle mi?"

dişleri arasından tısladığında sinirlendiğini anlamıştım, o fazlasıyla garipti. ve ben bunu oldukça çok seviyordum.

"senin hayatın benim hayatım lisa. birine yaklaşmayacaksın dediğimde beni dinleyeceksin aksi takdirde-"

"aksi takdirde ne roseanne, yine beni bırakıp gider misin?! sırf sana ulaşmak için adice bir yol deneyip yıllar sonra bulduğun öz kardeşinle sevgili oldum. bir kez olsun seni öptüğüm gibi öpmedim onu, ya da sana sarıldığım gibi sarılmadım ona. kaç defa benden sevgi bekledi, ama ben hep ona seni sordum. o beni aldattığında bile kızgın değildim ben, çünkü sana ulaşmak için girmiştim bu yola."

lalisa for roseanne | chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin