Gönül

80 3 3
                                    

Sabah telefonun alarmını uyandığımda elimi uzatıp telefonumu aradım.

Bulamayınca sinirlenip yataktan kalktım ve etrafa bakınmaya başladım.

Örtünün altından çıkınca ilk yaptıpım şey alarmı kapatmak olmuştu.

Sonrasında ise gelen bildirimlere göz gezdirdim.

Oriana'dan mesaj vardı. Öğleden sonra burada olacağı şey ilgiliydi.

Snapchat bildirimlerinden de uygulamaya girip odanın köşesindeki bitkiyi çekip snap attım.

Yataktan kalkıp banyoya girdim.

Güzel bir duşun ardından dişlerimi fırçalayıp yüz bakımımı yapmıştım.

Saçlarımı topuz yaptıktan sonra Dybala'nın odasına gittim ve olmadığını görünce rahatlamıştım. Antrenmanlarını kaçırmaması lazımdı.

Aşağıya inip kendime güzel bir kahvaltı hazırlamam lazımdı.

Ama üşengeçliğim tuttuğundan merdivenlere oturup kayarak inmeye başlamıştım.

Sonunda aşağıya vardığımda mutfağa gidip dolaptan ekmekleri çıkardım.

Ama aklıma Dybala'nın ilacı görüp görmediği gelince ilk gidip onu kontrol ettim.

Baktıpımda ilacın yerinin boş olduğunu onun yerine orada not kağıdıyla dolu olduğunu gördüm.

Üstünde " Teşekkürler abicim" yazıyordu.

Fotoğrafını çekip ona "Rica ederim" yazıp göndermiştim.

Ekmekleri kızarması için makineye bırakıp dolaptan pastırma (onlarda beacon diye geçen şey), avokado, yumurta, domates ve peynir çıkarmıştım.

Yukarıdaki dolaplardan da baharatları çıkardışımda avakadoyu ezip baharatları karıştırmıştım.

Yumurtayı da çırpıp pastırmalı üzerine dökmüştüm.

Ekmekler kızardığında üstüne avakadolu ezmeyi sürüp üstüne domatesleri ve rendelediğim peynirleri koymuştum.

Pastırmalı yumurtayı da tabağa alınca dolaptan da kendime elma suyu çıkarmıştım.

Bir güzel yedikten sonra ortalığı toplayıp düzenledim.

Oriana gelicepi için onun gönlünü almak lazımdı. O yüzden ona güzel bir tatlı yapsam belki işe yarardı.

Hemen odama çıkıp altıma siyah bir kot, üzerine de desenli beyaz bir tişört giymiştim.

Üstüne de ince bir rüzgarlı alıp evden çıkmıştım.

Markete vardığımda tüm ihtiyaçları alıp kendime de öğlenleri yemek için donuk şeylerden almıştım.

Eve vardığımda hemen işe koyulup brownie yapmaya başlamıştım. Canım çok ondan çekmişti.

O kadar uğraş sonucunda fırından çıkardıpımda muhteşem gözüküyordu.

Kokusu bile yemek için beni tetikliyordu. Ama bu Ori içindi.

Telefonumdan bildirim sesi geldiğinde abimden olduğunu gördüm.

Mesaj yazmak yerine onu görüntülü aramıştım.

Telefonu açtığında:

_Olivia, ne bu suratının hali?
_Sorma valla yaptığın şeyleri temizlemeye çalışıyorum. Ori öğleden sonra geliyormuş. Ben de brownie yaptım.
_Evet söyledi bana da. Ama başka hiçbir şey hazmadı. Akşam gerçekten zor olacak. Acaba bu akşam tesiste mi kalsam.
_Asla yapma öyle bir şey. Suçları yap yap, sonra kaç. Var mı öyle kolay şey ya?
_Tamam tamam ağlama gelirim akşama. İlaç içinde tekrar teşekkürler.
_İyisin değil mi şimdi? Antrenöan nasıl geçiyor, zorlanıyor musun?
_Yok hayır her şey iyiydi şimdiye kadar.

O sırada Merih ve Ruhani kadraja girip bana el sallamaya çalışıyordu. Ben de onların bu hallerine gülüyordum.

Abimin üstünden de kadraja De Ligt girdiğinde "Wrtık gelmiyorsun antrenmanlara" demişti.

Ben de "Evet abim iyi oynamadığındandır" dediğimde Merih ve Ruhani gülüyor; De Ligt ise olay bana başlayacak bakışı atıyordu.

O sırada yardımcı antrenör bulundukları yere gelip günün ikinci antrenmanını başlayacağını söylemişti.

Abim de öyle olunca telefonu kapatmıştı.

Oriana'yı arayı ne zaman yöağa bineceğini sormuştum ki ona göre havalimanına onu almaya gidebileyim.

O da bana uçağın içinde olduğunu on dakika içinde kalkacağını söylemişti.

Ben de sorun çıkmaması için şimdiden gitmek için yola koyulmuştum.

Giderken Starbucks'a uğrayıp kendşme kahve almıştım. Orijinal de içtiği kahveden ona alıp sopumaması içi ağzını kapamıştım.

Havalimanına vardığımda on beş dakika beklemiştim. Sonra Ori beni arayıp yeni indiğini bavul beklediğini söylemişti.

Bunu söyledikten on dakika sonra elindeki valiziyle benim yanıma doğru geliyordu.

Sarıldıktan sonra bavulunu bagazaja koyup arabaya geçmiştik.

Ona oturur oturmaz kahvesini vermiştim.

_Ne oldu? Özür için dalan mı bunlar?
_ Hani nor aldı yapmadığım şeyler olsa anlayacağım dediğini, dediğimde ikimiz de gülmüştük.

_Zaten seni biliyorum. Elli kere söylesen de dinlememiştim seni.
_Bu sefer ben de sinirlenip yanına gittim sapıtmasın diye. Yine kontrollüydü.
_Saol Olivia ya. Sen olmasan ne yapacığı bizzat biliyorum. Onda sana lafım yok.
_Zaten eve dönerken hem kahve hem de ilaç aldım. Onları verdim problem yok yani.
_Saol Olivia
_Bu arada geliyorsun diye brownie yaptım değerini bil yani?
_İnanmıyprum hadi hemen git de bir an önce yiyelim, dediğinde gerçekten de hızımı arttımıştım.

Eve vardığımızda ben valizini almıştım. Ori ise kapıyı açıyordu.

O hemen mutfağa koşup brownieyi servis için hazırlıyordu.

Ben de valizini odasına çıkarıp altıma giri eşofman ve kırmızı tişört giyip geri inmiştim.

Berbaer film izlerken brownieyi bir güzel yemiştik.

Filmin bittikten sonra Ori yemek hazırlamaya gitmişti. Ben de kendi dizilerimi izliyordum.

İki buçuk saat sonra kapı çaldığında " Ben bakarım" diye bağırarak kapıyı açmaya gitmiştim.

Abim kapının önünde bir buket çiçekle duruyordu.

_Çok sinirli. Çiçek paklamaz onu bu sefer.
_Hadi be oradan. O kadar diyorsun.
_Hadi geç içeri ver eşyalarını bana.

Eşyalarını vestiyere bırakıp mutfağa gitmiştim.

Çok güzel kokuların arasından kendşme bir bardak su doldurmuştum.

"Yardım edilecek bir şey var mı" diye sormuştum Ori'ye.

O da hayır manasında kafasını iki yana sallayıp yemeği karıştırmaya devam etti.

Ben yine de masayı hazırlamasına yardım etmiştim.

Abimden yanımıza gelip çiçekleri vermişti ama Ori çiçekleri alıp sadece suya koymuştu. Dybala ile hiç konuşmamıştı.

Fubala da beş dakikanın sonunda pes edip duşa çıkmıştı.

Hep beraber yemekten kalktıktan sonra salonda otururken abim bana kaş göz yapmaya başlamıştı.

Ne olduğunu anlamadığımdan ona bakarken telefonu alıp yazmaya başlamıştı.

Telefonum gelen bildirimle ötünce "Hadi git odana, ben gönlünü alcam" yazmıştı.

Ben de bir şeyler uydurup odama çıkmıştım.

Kitaplığımdan kitap alıp yatağa yüz üstü uzanarak okumaya başlamıştım.

Sonra da kafamın kitabın üstüne yıkılışını hatırlıyor gibiydim.

impulsive / de ligtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin