Ders dinlemekten bıkmış olan Jisung gizlice telefonunu çıkarıp Felix'e mesaj attı. Ön sırasında oturuyor olabilirdi ancak ona seslenip dikkat çekmek istemiyordu.Jisung
Hey, Felix!Felix
Ne oldu?Jisung
Sana bir şey anlatmalıyımFelix
Teneffüste anlatsan olmaz mı? Hoca bize bakıyor.Jisung kafasını kaldırdıktan sonra ona bakan hocasıyla göz göze geldi. Evet, teneffüste konuşmak daha iyi bir fikirdi.
Jisung
Tamam..
.
.Zil çaldıktan sonra Jisung Felix'in yanına gitti ve dün olanları anlatmak için hazırlandı.
Fakat o sırada Minho'nun sınıflarına girmesiyle ona döndü.
"Günaydın Jisung." Jisung kendisine gülümseyerek bakan Minho'ya baktığında içinden gülümsemek gelse de ciddi ifadesini korumaya devam etmişti. Neden geldiğine dair hiçbir fikri yoktu.
"Neden geldin?" Jisung halen sinirliydi ve bu siniri de geçecek gibi değildi. Minho'yu her gördüğünde o sahne aklında canlanıyor ve ona bir tane vurmak istiyordu.
Minho ise Jisung'un tepkisine yalnızca güldü. Sinirli olduğunu biliyordu ancak böyle bir tepki vermesini de beklemiyordu.
"Evet, neden geldin?" Felix'ten de aynı soru gelince Minho bu kez gözlerini döndürdü. Her şeye karışmak zorunda mıydı bu çocuk?
"Jisung için geldim, senlik bir durum yok. Tamam, sevgilini korumak istiyorsun ancak ben ona bir zarar vermem." Felix duyduğu şeyle gülerken Jisung halen anlamaz bakışlar atıyordu.
"Sevgilim mi? Jisung mu?" Bu kez Minho boş bakışlar yolladı.
"Sevgili değil misiniz?" Felix yine güldü, dışarıdan sevgili gibi göründüklerini daha önce hiç düşünmemişti.
"Sevgili falan değiliz. Dışarıdan öyle mi görünüyoruz?" Jisung'un cevabı üzerine Minho şaşırmıştı, parti gecesinde Felix'i onu öperken ve sarılırken görmüştü oysaki.
"Ama Felix seni öpüyordu, evet evet, yanlış görmüş olamam. Hatta sonra da sarıld-" Lafını bölen kişi bu kez Felix olmuştu.
"Arkadaşımı öpemez miyim?" Minho artık sevgili olmadıklarından emin olduğu için bu sohbeti daha fazla uzatmak istemedi.
"Elbette öpebilirsin. Her neyse, dediğim gibi Jisung için geldim, senlik bir şey yok." Felix bu kez alayla güldü.
"Tabiki benlik bir şey var. Jisung'u yine üzmene izin vermeyeceğim." Artık Jisung da sıkılmaya başlıyordu.
"Tamam Felix, sen gidebilirsin. Ben kendimi koruyabilirim, beş yaşında değilim biliyorsun ki."
"Pardon ama oradan bakılınca bir ayıya falan mı benziyorum? Kendini neyden koruyacaksın Jisung, seni ısırmamdan falan mı korkuyorsun?" Felix ikisine bir bakış attı ve sınıftan çıkmak üzere yerinden kalktı.
"Pekala, ben gidiyorum öyleyse. Bu arada, Jeongin'in sınıfını biliyor musun acaba?" Felix bir umutla Minho'ya sorduğu soruyla yanıtlaması için içinden ona yalvarıyordu. Ancak yanıtlaması da saçma olurdu, zaten daha demin tartışmışlardı ve ona bir iyilik yapması biraz zordu.
Fakat Minho Felix'i şaşırttı.
"Üst katta."
"Tamam, teşekkürler." Minho neden sorduğunu merak etse de bir şey söylemedi, daha fazla Felix'le tartışmak istemiyordu çünkü.
Jisung'a döndü ve elindeki meyve suyunu ona uzattı.
"Bunu senin için aldım, partide büyük bir zevkle içtiğini görmüştüm de." Jisung bir Minho'ya, bir de meyve suyu kutusuna baktı. Ardından tekrar Minho'ya döndü.
"Bir meyve suyuyla kendini affettirebileceğini mi düşünüyorsun?" Minho gözlerini döndürdü, Jisung beklediğinden daha inatçı çıkmıştı.
"Beni affetmen için almadım zaten." Jisung alayla güldü.
"Ne için aldın o zaman?" Minho buna bir yalan bulamadı.
"Of, tamam. Beni bir meyve suyu kutusuyla affetmeyeceğini biliyorum elbette, fakat bir adım atmak istedim. Sen de kabul etsen olmaz mı?" Jisung biraz düşününce bunun altında bir art niyet olmadığının farkına varmıştı.
"Peki, öyleyse meyve suyu için teşekkürler." Jisung Minho'dan meyve suyunu aldı ve sınıftan çıktı. Minho'ya tam gülümseyerek denmese de bir bakış atmıştı ve Minho bu bakışla zafer kazanmışçasına gülümsemişti.
Jisung'a kendini affettirmesi kolay olmayacaktı.
.
.
."Hyung!" Kendisine seslenen Hyunjin'e sinirle döndü.
"Ne var, ne bağırıyorsun?" Hyunjin gözlerini döndürdü.
"Beş kere seslendim de ondan! Neden duymuyorsun, daha doğrusu duymazdan geliyorsun?" Minho onu gerçekten duymamıştı.
"Kusura bakma, bir şey düşünüyordum da. Ne soracaktın?"
"Seungmin işine ne oldu?" Minho bunu tamamen unutmuştu. Kafası son günlerde Jisung'la öyle doluydu ki Hyunjin'e verdiği söz aklından çıkmıştı.
"Seungmin mi? Onunla konuştum ben." Hyunjin gözlerini devirdi.
"Öyleyse neden yanına gittiğimde beni her zamanki gibi görmezden geliyordu?"
"Her konuşmanızda ona yürüdüğün için olabilir mi acaba?"
"Ama halledeceğini söylemiştin." Minho Hyunjin'e yine bir laf etmeyi düşünse de sonra gözlerindeki yalvaran ifadeyi fark etti ve bundan vazgeçti.
"Dinle Hyunjin. Ben onunla ne kadar konuşsam da, sizi ne kadar buluşturmaya çalışsam da sana karşı duyguları yoksa onu zorlayamazsın. Okulda sadece Seungmin yok ki. Bence şansını başka birilerinde deneyebilirsin. Örneğin..." Minho bir süre düşündü ve aklına gelen ilk kişiyi söyledi.
"Felix! Evet evet, onunla deneyebilirsin. Zaten birbirinizi tanıyorsunuz. Ne dersin?" Hyunjin Minho'yu dinledikten sonra düşündü. Gerçekten de Seungmin ona hiç yüz vermiyordu ve boşa uğraşıyormuş gibi hissediyordu. Onu unutmak daha mantıklıydı ancak bir yandan da Hyunjin Seungmin dışında kimseyi istemiyordu.
"Deneyeceğim hyung, tavsiyen için sağol." Dedikten sonra yanından ayrıldı. Minho da eski düşüncelerine geri döndü.
Jisung'la nasıl daha yakın olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just a Game || MinSung
Fanfiction"Yalnızca bir oyun, en fazla ne olabilir ki?" diye düşünen Minho karşısında duran Jisung'un dudaklarına kendi dudaklarını bastırdı. Fakat bu, Jisung'un açısından yalnızca bir oyun değildi.