**Bu bölümün ilk kısmını Jisung'un ağzından yazdım çünkü duygularının daha iyi geçebileceğini düşündüm.
.Jisung'un ağzından
Aradan iki hafta geçti ve ben halen onları böyle görmeye alışamadım. Gün geçtikçe daha da sinirlenmeye başlıyorum.
Felix'le aramız da hâlâ kötü. Bana sürekli soğuk davranıyor çünkü ondan bir şey saklıyor olmam pek hoşuna gitmedi.
Ancak bu olanları ona anlatamam tabiki. Sonuçta o halen Jeongin'den hoşlanıyor, Jeongin'in benden hoşlandığını, üzerine beni öptüğünü öğrenirse kim bilir neler yapar.
Herkes bana "ne oldu sana bu aralar?" diye sorular soruyor. Hiç cevap vermek istemiyorum bunlara. Kafam karışık deyip geçiyorum.
Kimse kafamın yalnızca Minho ile dolu olduğunu bilmiyor.
Minho'yla iki haftadır hiç konuşmuyoruz. Bazen bana bakıyor ve göz göze geliyoruz ancak sonra hemen gözlerini kaçırıyor. Neler olduğunu anlamıyorum.
Chan'la neden çıkıyorlar ki? Hiç yakışmıyorlar bile, yani bence. Sanırım bir tek ben böyle düşünüyorum, çünkü okuldaki çoğu kişi onları oldukça yakıştırıyor.
Keşke Minho'yla beni de yakıştırsalar...
Neyse, artık onu düşünmek istemiyorum. Bunu hep kendime söylüyorum ancak iki saniye sonra kendimi yine onu düşünürken buluyorum.
Artık bir şeyler yapmalıyım, aksi takdirde kafayı yiyeceğim.
.
.
.Beden dersi için üzerimizi değiştirmiştik. Spor salonuna inerken bir şey fark ettim, su şişemi soyunma odasında unutmuşum!
Bu yüzden aceleyle soyunma odasına doğru ilerledim. Aslında daha derse sekiz dakika vardı ama başka birinin şişeyi alıp gitme ihtimali de vardı.
Kapıyı açtığımda gördüğüm şeyle şoka uğradım.
Keşke açmasaydım o kapıyı..
Minho...
Chan'ın kucağındaydı ve öpüşmek üzereydiler.
Orada daha fazla durup onları öyle görmek istemediğimden hızla koridorun sonuna doğru ilerledim.
Zaten her şey üzerime gelirken bu gördüklerim bana pek de iyi gelmemişti.
Minho arkamdan bağırıyordu sanırım, sadece onun sesini duyuyordum. Ne diyor bilmiyorum, zaten umursamıyorum.
Ne hissettiğimi bilmiyorum. Biraz sinir, biraz kıskançlık, biraz hayal kırıklığı.. Hepsinin karışımı diyebiliriz sanırım.
Bir anda karşıma çıkan Jeongin'le duraksadım.
Bana şokla bakıyordu. Sanırım dolan gözlerimden dolayı. Ağlıyor da olabilirim, sadece gözlerimin ıslandığını hissediyorum çünkü.
"Ne oldu sana Jisung? Neden ağlıyorsun?" Bana doğru yolladığı endişe dolu bakışları görmezden gelerek aklıma bir anda gelen fikirle onu bileğinden tuttum ve lavaboya sürükledim.
Lavaboya geldiğimizde içerisi boştu zaten, bunu fırsat bilip kapıyı kapattım ve üzerine kilitledim.
O kadar sinirliydim ki aklıma yalnızca bu gelmişti o an.
"Deneyelim mi?"
"Ne?"
"Sevgili olmayı, deneyelim mi?" Bana halen şoka uğramış gibi bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just a Game || MinSung
Fanfiction"Yalnızca bir oyun, en fazla ne olabilir ki?" diye düşünen Minho karşısında duran Jisung'un dudaklarına kendi dudaklarını bastırdı. Fakat bu, Jisung'un açısından yalnızca bir oyun değildi.