Jeongin karşılık vermesi için dudaklarını hareket ettirse de Jisung öylece duruyordu.Jisung sonunda şoktan çıktığında önce dudaklarını Jeongin'in dudaklarından ayırdı ve ona sinirle baktı.
Ardından da onu göğsünden ittirdi ve çantasını almak için sandalyeye yöneldi.
Montunu ve çantasını aldıktan sonra Jisung Jeongin'e hiç bakmadan çıkışa ilerledi. O an aklına yalnızca kaçmak gelmişti çünkü.
"Jisung dur!" Jeongin'in bağırışıyla Jisung daha da hızlandı.
Bu kadarı fazlaydı.
Jisung gözden kaybolurken Jeongin arkasından bakakalmıştı.
Jisung onun olmalıydı ancak bu şekilde değil.
Jeongin sinirle sandalyesine oturdu ve daha hiç yemediği çilekli pastasına bir bakış attı.
Sonra yeniden düşüncelerine boğuldu.
Şimdi ne yapacaktı? Muhtemelen Jisung onunla bir daha asla görüşmek istemeyecekti.
Onu düşüncelerinden ayıran şey yine çalan şarkı olmuştu.
Yine The Beatles'tan, Don't Let Me Down parçasıydı ancak Jeongin bu kez kötü hissediyordu.
Jisung onu sevmiyordu ve sevmeyecekti de.
Onu çoktan hayal kırıklığına uğratmıştı bile.
.
.
.Jisung sokakta hızla ilerlerken düşündüğü tek şey yaklaşık beş dakika önce yaşadıklarıydı.
En iyi arkadaşının hoşlandığı çocuk kendisinden hoşlandığını söylemişti ve onunla öpüşmüştü.
Aslında tam öpüşmek denemezdi, Jisung karşılık vermemişti bile.
Jeongin onu öpmüştü.
Jisung bunu Felix'e anlatırsa çok üzüleceğine emindi, bu yüzden gizli tutmaya karar verdi. Felix'in başka birinden hoşlanmasını sağlamalıydı.
Elbette Hyunjin dışında birinden.
Peki kendisi ne yapacaktı? Minho'ya karşı duyguları olduğunun farkına yeni varmışken başka biri onu öpmüştü, hem de kendisi istemediği halde.
Jisung gözleri dolarken eve doğru gidiyordu ve ağlamamak için kendisini çok zorluyordu. Çünkü eğer ağlarsa Felix ne olduğunu soracaktı ve Jisung ona yalan söyleyemeyecekti.
Yalan söylemek yerine hiç söylememeyi tercih ederdi Jisung.
.
.
.Hafta sonu olduğu için Minho önceki hafta Jisung'la buluştukları yere gelmişti. Yine onu görmeyi umuyordu.
En son önceki gün okulda görmüştü. Tüm gün Felix'leydi, sanki özellikle onu bırakmıyor gibiydi.
Fakat Felix hafta sonları yoktu, yani onlara karışacak biri de yoktu. Minho bunun rahatlığıyla gülümsedi.
Karşı yoldan kendisine doğru gelen Jisung'u görmesiyle de gülümsemesi genişledi.
Jisung yanına gelince göz teması kurmaya çalışarak ona yanaştı.
Okuduğu sitede böyle diyordu.
"Naber Jisung? Görüşmeyeli nasılsın?" Jisung gülümsemeye çalışsa da çok becerememişti. Halen dün yaşadıklarının etkisindeydi.
"İyiyim, ya sen?" Minho Jisung'un yüzüne daha yakından baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just a Game || MinSung
Fanfiction"Yalnızca bir oyun, en fazla ne olabilir ki?" diye düşünen Minho karşısında duran Jisung'un dudaklarına kendi dudaklarını bastırdı. Fakat bu, Jisung'un açısından yalnızca bir oyun değildi.