Bugün okul çıkışı beni beklemediğin için beraber yürüyemedik. Ama seni izleme şansım oldu en azından.
Sana başını önüne eğmemeni kaç kez söyledim? Yük değilsin, rezil ya da acınacak halde değilsin. Neden sahip olduğun tapılası bedene bunu yapıyorsun? Ruhunu bir yere zincirleyip işkence etmekten ne zaman vazgeçeceksin?
Omuzlarının düşüklüğü, her adımında parmak uçlarını sıyıran çakıl taşlarını tekmelemen, başını kaldırıp güneşe bakacak gücü kendinde bulamaman... Canımı yakıyor. Parçalanıyorsun Jeongin. Parçalanıyorsun ve ben engel olamıyorum.
Bakışlarındaki hissizlik, yorgunluk ve soğukluğu görebiliyorum. Düz duvarı izliyormuş gibi. Yapma, haketmedin.
Ben seni kendi gözlerimden sakınırken kendine bunu yapmaya hakkın yok. İnan bana, yakandan düşmem.
Yola yatmış, ölümü bekliyor gibisin. Ama ben özür dilerim. Sana yardım edemedim. Belki her hareketinde elim ayağıma dolaşmasaydı, başını bağrıma basacak cesaretim olurdu.
12 yıl oldu Jeongin. Ama hala başımı döndürüyorsun. Seni ilk gördüğümde hızlanan kalbimi, yaşı küçük olduğu için suçlamıştım. 9 yaşındaydı kalbim, küçüktü. Şimdi 21 yaşındayım. Tek değişen şey, artık sadece kalbim hızlanmıyor. Kekelemeye hatta titremeye başlıyorum. Seni gördüğüm her an vücudumu soğuk, tatlı bir ter basıyor. Kalbim yine suçlu. Kalbim aşık oldu Jeongin.
Gün geçtikçe daha da çok bağlanıyor.
Ben aşık oldum Jeongin. En yanlış ve en güzel kişiye. Bunun tek sorumlusu ise sensin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disfruto, hyunin.
Randomseninle baş başa olup gülümsetmek büyüleyici geliyor. [!!angst.]