özel.

1.1K 130 78
                                    

Yavaşladı Hyunjin. Yavaşladı, yavaşladı. En sonunda yanında durduğu banka bıraktı yorgun bedenini. Sevgilisinin ölüm yıldönümüydü bugün. Bugün 2. kez kaybetmişti onu.

Bakışlarını yere dikti. Kulaklarında yankılanmasını özlediği kahkahası, burnunda tüten kokusu vardı. 2 yıldır göremiyordu sevgilisini. 2 yıldır göremiyor, ellerini tutamıyordu.

"Kıramadım hiç birini sevgilim."

Güzel sevgilisini çizmeye çalışmıştı defalarca. Hiç bir tuval onun güzel yüzü gibi olmuyordu. Yine de kıramamıştı o tuvalleri Hyunjin. Hepsi sevgilisine benziyordu, hepsi Jeongin'e benziyordu çünkü.

Başını boş parkın soğuk zeminine çevirdi gökyüzünden. Gözyaşları yanaklarından süzülmeye başlamıştı. Bir süre sonra saçlarında hissettiği kıpırtıyla irkilse de başını kaldırmadı.

"Saçlarına papatyalar çok yakışıyor!!"

Başını kaldırmadı Hyunjin. Sessizce teşekkür etti, duyduğu her kimin sesiyse.

"Merhaba!! Tanışmak ister misin? Ben Jeongin!"

Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırıp yanına döndü. 8 yaşlarında, güzel bir çocuk gelmişti yanına. 8 yaşındaki Jeongin, yanına gelmişti.

Hyunjin küçük Jeongin'in hareketlerini izliyordu yalnızca. Kalbi çığlık çığlığa koşuşturuyordu sevinçten.

Yavaşça Hyunjin'in yanına oturdu küçük Jeongin. Ayakları yere değmiyordu bile.

"İsmini söylemeyeceksin galiba."

Hyunjin titreyen dudaklarını birbirine bastırdı. Ağladığını anlasın istemiyordu.

"Olsun! Sorun değil. Ben sana güzel genç diyeceğim. Bence çok güzelsin. Beğendin mi?"

Başını salladı Hyunjin. Hıçkırıkları boğazında düğümlenmişti.

Sevgilisi gibi konuşuyordu, gözleri ona benziyordu. Hyunjin'in çizdiği tuvallerden daha çok benziyordu. 9 yaşındaki Hyunjin'in aşık olduğu Jeongin yanındaydı. Küçük Hyunjin'in aşık olduğu küçük Jeongin.

"Neden buradasın? Evin yok mu?"

Başını salladı Hyunjin.

"Benimle gelebilirsin!!"

"Evin nerede?"

"Benim de evim yok! Papatyaların arasında yaşıyorum."

Hyunjin bir elini küçük Jeongin'in yüzünde gezdirmeye başladı. Nefesi kesiliyordu. Güzelliği nefesini kesmişti.

"İyi misin? İyi hissetmen için sana sarılabilirim!"

Küçük Jeongin bankta ayağa kalktı. Kollarını güzel gencin boynuna doladı. Sıkı sıkı sarıldı ona.

Hyunjin boynunda nefesini, kafesinde ise küçük kalbinin atışını hissediyordu. Üst üste nefes alıyor, gözlerinin dolmasına izin vermiyordu. Kollarında 8 yaşındaki Jeongin vardı.

Kollarını boynundan çekip eski yerine geri döndü.

"Artık daha iyisin öyle değil mi, güzel genç?"

"Öyleyim."

Geri çekildi Hyunjin. Başını göğe çevirdi. Parmağıyla yıldızları göstermeye başladı.

"Sence oradan görüyor mudur onun için yanıp tutuşan kalbimi?"

Küçük Jeongin, tıpkı Hyunjin gibi başını gökyüzüne çevirdi.

"Eminim görüyordur!"

"Özledin mi onu?"

"Çok."

Küçük Jeongin'in yüzü soğuk bir ifade almıştı. Hyunjin'in titreyen sesini farketmiş, ellerini tekrar bedenine dolayıp konuşmaya başlamıştı.

"Ağla dünyanın sonu değil ya."

Sımsıkı sarıldı Hyunjin o küçük bedene. Sardı kollarını. Ona dokunamadığı, ona sarılamadığı her gün için, kucağındaki küçük bedene sarıldı.

Ne gözyaşlarını, ne hıçkırıklarını tutabiliyordu Hyunjin. Kollarındaki küçük bedenin boynuna gömdü yüzünü. Ağladı dakikalarca. Hıçkıra hıçkıra ağladı.

"Al beni yanına sevgilim."

Hyunjin'in hıçkırıklarına iki yılın acımasızlığı eşlik ediyordu. Hissetmiyordu hiçbir şey. Kafesindeki, kalbindeki yangın dışında hiçbir şey hissetmiyordu.

Küçük Jeongin, başını Hyunjin'in omzundan kaldırıp gözyaşlarını sildi.

"O da seni özlüyor."

Yerinden kalktı küçük Jeongin.

Sayıkladı tekrar aynı şeyleri.

"Saçlarına papatyalar çok yakışıyor!!"

"Nereye gidiyorsun?"

"Anneme. Papatyalar içindeki anneme gidiyorum. Ona senin ne kadar güzel olduğunu anlatacağım!!"

Bıraktı omuzlarını Hyunjin. Dakikalarca gözleri önünde yavaşça kaybolan küçük çocuğun silüetini izledi.

Güneş tekrar doğmaya başlıyordu. Gözlerini güneşe dikti Hyunjin. O zaman farketti.

O çocuk sevgilisine benzemiyordu. Belki de ismi Jeongin bile değildi. Hyunjin öyle görmek istemişti. Yıllarca doya doya sarılamadığı sevgilisini, kollarında beraber ağlarken görmek istemişti.

Başını doğmakta olan güneşe çevirdi. Nefesleri titriyor, dudakları ise gülümsüyordu. O gün gelmişti aklına. Hastane yatağında onu terkeden sevgilisi, dudaklarının morluğu, parmaklarının soğukluğu canlanmıştı tekrar zihninde.

Jeongin de Hyunjin'i unutamamıştı. Cennetten göndermişti o çocuğu sevgilisine.

Gökyüzündeki yıldızı, o çocuğu Hyunjin'e göndermişti.




Bu bolum adına kullanmak istedigim cok sarki vardi. Her dinleyisimde kalbimi sıkıstıran sarkılardı, her birinin bende ayrı bir yeri, ayrı bir hatırası vardı.

Ama yine de siz belirleyin istedim. Hangi sarkıyı layık gorurseniz bu bolume, o, bu bolumun sarkısı olsun. Dinledikce hatırlayın.

Sizi seviyorum. Operim saclarınızı. Saglicakla kalın^^

disfruto, hyunin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin