on bir.

802 139 38
                                        

Zar zor atlattığım birkaç günün ardından odana geçtiğini öğrenir öğrenmez babamla konuşup hastanenin yolunu tutmuştum. Bir süre baş başa kalacaktık.

İçeriye girip takınmaya çalıştığım rahat tavırla odana adımladım. 505 numaralı oda. Kapısına göz atıp yavaşça araladım kapını.

Teninin beyazlığı uçmuş, lanet mor bir çember güzel gözlerini çevrelemişti. Bağlı olduğun makine, odada yankılanan ritimsiz nefeslerin, beni tekrardan iki yıl öncesine sürüklüyordu. Sence her şey başından beri korktuğum için mi tekrarlanıyordu?

Adımlarıma dikkat ederek yanına geldim. Elimdeki çantayı nazikçe koltuğa bırakarak yüzüne doğru eğildim. Saçlarını okşamaya başladım. Her ne kadar paramparça olsam da, güzel gözlerini her ne kadar göremesem de yanında olmaya gelmiştim. Yaşamayı beceremediğim aşkımı, göstermeye.

Dolu gözlerimi silip yavaşça koltuğa oturdum. Perdeyi açıp bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru izlemeye başladım.

"Sence de gökyüzü bize mi ağlıyor sevgilim?"

Bence öyle Jeongin. Daha doğru düzgün nefes alamayan birinin senin kadar güzeline aşık olmasına ağlıyor.

"Senin için şarkı söyleyeceğim!!"

"I'm already wrong, there is a set answer."
(Ben zaten yanılıyorum, belli bir cevap var.)

"An objective reply to a subjective question."
(Öznel bir soruya nesnel bir cevap.)

"Imagine falling into your dizzying charms."
(Baş döndürücü cazibene düştüğümü hayal ediyorum.)

"As someone who's fallen in love, it's a bit hard to explain while being blinded by love."
(Aşık olmuş biri olarak, aşktan kör olmuşken açıklamak biraz zor.)

"I delude myself into thinking that; someone who's cold to everyone is only warm to me."
(Bunu düşünerek kendimi kandırıyorum; herkese soğuk olan biri sadece bana sıcak geliyor.)

"So baby what you want, if it's what you want, we can take a trip to somewhere near the galaxy."
(Yani bebeğim, ne istiyorsun? Eğer istediğin buysa galaksiye yakın bir yere gidebiliriz.)

"This may be an exaggeration, but there is nothing i can't do."
(Abartmış olabilirim ama yapamayacağım bir şey yok.)

"If love is everything, there is nothing that's left for me."
(Eğer aşk her şeyse, bana kalan hiçbir şey yok.)

"Lopsided affection, so familiar that there's no need to even review it."
(Tek taraflı aşk, o kadar tanıdık ki, gözden geçirmeye bile gerek yok.)

"I'll just watch, i'll like you just a little bit."
(Sadece izleyeceğim, sadece senden biraz hoşlanacağım.)

"If a little doesn't work, i'll do it without letting you know."
(Eğer biraz işe yaramazsa, sana haber vermeden yapacağım.)

disfruto, hyunin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin