Son günlerde okuldan sonra ortadan kayboluyordun ve bu beni korkutmaya başlamıştı.
Bugün seni takip edeceğim, özür dilerim.
Yol boyunca gayet sakindin, bir parka yaklaşana kadar. Parkın yanında durup dakikalarca çiçekleri ve oynayan çocukları izledin. Ardından çimenlere adımlayıp papatya toplamaya başladın.
Papatya, Jeongin. Eğer o gece annen ölmeseydi, topladığın papatyaları ona verecektin, değil mi?6 yaşındaydın, parkta oynarken havanın karardığını farkedip eve dönmeye karar verdin. Dönerken de annene vermek için papatya topladın. Ama çok geçti.
Eve döndüğünde annenin kanlar içindeki bedeniyle karşılaştın. Baban onu çoktan öldürmüştü. Gözyaşlarınla bana anlatmıştın, hatırlıyor musun?
Yerden kalkıp parktaki bir çocuğu yanına çağırdın ve papatyaları ona verdin. Çocuk çok geçmeden bankta oturan annesine koşup elindeki bir demet papatyayı onun kucağına bıraktı.
O an geçen 12 yıl gözlerimin önüne geldi. Sana aşık olmakta haksız değildim.
Parkı bir süre daha izleyip yoluna devam ettin.
Bir süre yolun sonuna ulaşmıştın, mezarlığa. Annenin kabrine adımlayıp yere çöktün. Toprağında papatyalar açmıştı.
Toprağına sarılıp dakikalarca okşadın annenin ruhunu.
Zor olmalı, zor, çok zor.
Henüz doyamadığın anneni birkaç bez parçasına sarıp toprakla baş başa bırakmak.
Onu özlüyorsun, yokluğunu en derinden hissediyorsun. Onun geri dönmeyeceğini her hatırladığında sertçe yutkunup gözlerini kapatıyorsun.
En zoru da, bunu bize belli etmemeye, hissettirmemeye çalışıyorsun.
Yoruldun, farkındayım sevgilim.
Bir süre sonra titremeye başlayınca yanına gelmemek için kendimi zor tuttum.
Şimdi ise hıçkırmaya başlamıştın. Nasıl oldu bilmiyorum, ayaklarım beni senin yanına attı. Yanına çöküp saçlarını okşamaya başladım. "Yanındayım."
Sustun, dakikalarca. Güneş tepede olsa bile bir gecenin soğukluğunu hissettim.
"O zaman değildin."Haklıydın, ne diyebilirim? Hiçbir şey. Canımı yaksa bile hiçbir şey diyemedim Jeongin.
Toprak ve siyah, biraz hüzün ve her zamanki dipte yaşam. Merhaba. Canlı cesetler arasında, cansız nefes alanlarız.**
Geçmeyen birkaç saatin ardından ayaklanıp hareketsiz bedenini kollarım arasına aldım. Görüyor ama görmüyordun, duyuyor ama duymuyordun. Yaşıyor ama ölüydün. Sessizliğin gece kadar soğuk, kokun güneş kadar sıcaktı. Ve bu tezatlık beni çıldırtıyor, tatlı rüyalar görmeme sebep oluyordu.
Yol boyunca senden özür diledim. Uyuyup uyumadığına, nefesimin kesilmesine aldırmadan, özür diledim.
Çok geç, farkındayım. Ama özür dilerim.
Rüya gibiydi. Kollarımın arasındaki sen ile eve yürümek. Keşke o yol hiç bitmeseydi.Eve varınca seni odana çıkarıp yatağına yatırdım. Ardından hafifçe mırıldandın ve ben o zaman son birkaç gündür buna ihtiyacım olduğunu anladım.
"Senin suçun değildi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disfruto, hyunin.
Losoweseninle baş başa olup gülümsetmek büyüleyici geliyor. [!!angst.]