Gözlerim aralanırken büyük bir sancıyla, ellerim direkt şakaklarımı buluyor sıkmak kaygısıyla. Güneş batıyor, dikenleri gökyüzünün bilmem kaç kilometre ötesinden uzanıp gözlerime batıyor o an eminim. İçmeyeli o kadar uzun zaman olmuş ki böylesi yakıcı ve sancılı bir uyanışın peşinden delirsem yeri diye düşünüyorum işleri ilerletip. Bir şeyler hissetmekte, daha doğrusu hissettiklerime diğer insanlar gibi isim vermekte zorlandığımdan yüzüm çok ifadesiz gözükse de fiziksel acıyı hepsinden daha fazla hissediyorum sanki duygularımın boşluğunu doldurabilmek için.
Nihayet araladığım gözlerim odanın içinde dolanmaya başladığında birkaç kez kırpıştırıyorum ve yeniden bakma ihtiyacı duyuyorum çünkü adım kadar eminim eşyalarımı bıraktığım odanın duvarlarının renginin beyaz olmadığına. Ne kadar içtiysem ya hastanelik olmuşum ya da gözleri bozmuşum orasını kestiremiyorum da ayağa kalkmaya çabalarken o kaba sesi duyuyorum yeniden. Üstelik ingilizcesi de çok sert, bu o rus oğlan olmalı da burada işi ne?
"Dostum, uyanmışsın."
"Neredeyim ki ben?" Sesimin sakinliği karşısında hafiften gülüp yanıma varıyor iki üç büyük adımla. Parmakları omzumu sıkıyor kuvvetlice, bükülüyorum ama baskı yapmadığını sanıyor sanırım.
"Sen dün masada uyuyakalınca seni buraya taşıdık, en yakın oda benimkiydi."
Kalktığım yere yeniden dönünce gözlerim, anca görüyorum koltuk olduğunu. Üzerime atmış olduğu ince örtüyü katlarken soruyor dönüp: "Uykunu alabilmiş misin bari?" Hiçbir şey hatırlamıyor olmak canımı sıkıyor.
Başımdaki ağrının akşama kadar dinmeyeceğini bildiğimden başımı sallıyorum hafifçe. Bilmese de olur, zaten bilse ne olur onu da bilmiyorum da kendi odama dönüp duş almak istiyorum bir an önce.
"Rahatsızlık verdim kusura bakmayın lütfen, ben odama dönmeliyim."Aslında ne verdiğim rahatsızlık önemli benim için ne de ağzımdan çıkanın bir anlamı var da işte insanlar seviyor böyle şeyler duymayı diye eksik etmiyorum ağzımdan. Durup kahvaltı etmem hakkında bir şeyler geveliyor ağzında ama dinlemiyorum bile. Başarısız olmak istemiyorum. Kapıdan çıktıktan sonra gözlerim etrafı kolaçan ediyor hızlıca yürüyeceğim yönü bulabilmek için. Telefonumun şarjı bitmiş olduğundan mesajlarıma da bakamıyorum ama oda numaramın 5 ile başladığını hatırlıyorum sanki. Gözlerimi ovalayarak yürüdüğüm asansörün kapısı açıldığında elimi çekip asansörün içindeki bedende gezdiriyorum bakışlarımı. Bu o, fotoğraflardakinden daha kalıplı gözükmesi dışında çok da bir farklılığı yok. İçeri girmek yerine süzmeye devam ettiğimden kapının kapanmasına yakın elini atıyor yeniden açılması için, kaşımın teki dikeliyor hemen.
"Binmeyecek misin?" Neden aniden samimi konuştuğunu anlayamıyorum. Tanıştığı herkesle böyle mi yoksa beni mi aşağı görüyor diye düşünürken beynimden vurulmuşa dönüyorum adımı duyduğumda. Nereden biliyor? "Porsche, hadisene. İnsanlar bekliyor."
Ani bir hareketle hemen içeri girerken kapının kapanmasıyla beraber yansımasını incelemeye başlıyorum bu sefer. Adımı nereden biliyor? Onun için geldiğimi öğrenmiş olmasının imkanı olduğunu da sanmıyorum.
"O kadar baktın ki yüzümü eskiteceksin."
Elim enseme giderken kısaca kaşıyıp dönüyorum arkama ve selam veriyorum hızlıca. Sonuçta statüsü benden yüksek, saygılı olmalıyım göze batmamak için.
"Kusura bakmayın, nereden tanıştığımızı çıkartmaya çalışıyordum."
Cümlemin peşine yükselen kahkahasıyla beraber anlam veremediğim bakışlar atarken yüzüne, kapı açılıyor ve yanımdan geçiyor öylece inmek için. Ne demek istiyor, nereden tanıyor beni ve neden gülüyor söylediklerime? Hiçbir şeye anlam veremiyorum ama bunu düşünmeyi sonrasına bırakıyorum kaçıncı kata çıktığımı bilmeden. Bir üst katta kapı numaralarını kolaçan etmek için iniyorum ve fark ettiğim şey kafamı duvarlara vurma isteği uyandırıyor. Oda kartımın üzerinde kocaman yazıyor numarası. Bir alt kata inmem gerekiyor. Evren ya benimle oynuyorsun aklımın kalan ayarlarını da bozmak için ya da kolaylık sağlıyorsun işimi yapabilmem için, emin olamıyorum da bir yanma hissediyorum boğazımda. Sanırım sinirliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the man
Ficção AdolescenteBeyaz havlu atmayı gururuna yediremeyip harakiri yapan bir uzak doğu sporcusundan hâllice.