2. Bölüm: Tuhaf hisler

632 48 15
                                    

Jimin'den

1 saatlik yol bitmişti. Jeon krallığının hemen önünde bir-kaç askerle birlikte bekliyorduk. Daha sonra büyük kraliyet kapısı tüm ihtişamıyla açılmıştı. Kral ve kraliçe jeon yüzlerinde büyük bir gülümseme ile bize bakıyorlardı. Kral jeon yüzünden silmediği gülümsemesi ile: "Sizi burada görmek çok büyük bir şeref park ailesi." Demişti.

Kral jeon büyük bir samimiyet ile babamın elini sıkmış daha sonra ise: "Buyurun lütfen " diyerek sarayı işaret etmişti. Kral jeon ile babam önden giderken kraliçe jeon annemin yanına gelmişti ve babam ve kral jeon ile birlikte hemen arkalarında yürüyorlardı. Ben, ağabeyim ve hyunglarım ile arkadan geliyordum.

Saray çok büyük ve aynı zamanda çokta güzeldi. Beyaz ve gri tonlarının ağırlıkta olduğu bir dekora sahipti. Doğruyu söylemek gerekirse tam bana göreydi burası. Biraz daha yürüdükten sonra büyük bir kapıdan içeri geçmiş, tahminimce önemli görüşmelerin yapıldığı yere gelmiştik.

Kral jeon büyük masanın baş ucuna, kraliçe jeon ise hemen yanına oturmuştu. Babam ise masanın diğer ucuna oturmuş, annemse kraliçe jeon gibi babamın yanına oturmuştu. Jin hyung babamın diğer yanına ağabeyim Jin hyung'un yanına taehyung ise annemin yanına oturmuştu. Bense nereye oturacağımı bilemediğimden öylece bekliyordum. Derken taehyung'un yanına oturmaya karar vermiş ve en sonunda yerime oturmuştum. Masa büyüktü fakat yine de birbirimizi rahat bir şekilde görebiliyorduk. Benim de oturmamla birlikte yemek servisi başlamıştı. Yemekler servis edilirken masada rahatsız edici bir sessizlik vardı. Herkes fazlaca gergin görünüyordu ve bu benim de gerilmeme sebep oluyordu. Bu sessizlik kral jeon'un da hoşuna gitmemiş olacak ki konuşmaya başladı.

"Öncelikle sizi burada görmek çok güzel. Sebebi ziyaretinizi sağ kolunuz bize iletti umarım bu akşam her iki kraliyet için de en iyi kararı almış oluruz. Size yardımcı olmayı elbet ki çok isteriz. Bugün tüm detayları konuşur ve iyi bir karara varırız umarım."

"Anlayışınız için teşekkür ediyorum kral jeon. Umarım dediğiniz gibi her iki kraliyet için de en iyisi olur. Bu arada... Prens jeon nerede acaba?... Sonuçta veliaht prens ve bu kararın onu da ilgilendirdiğini düşünüyorum."

"Haklısınız kral park. Prens jungkook eğitim alanında. Askerlere eğitim veriyor. Geleceğinizden haberi yoktu. Ancak biraz sonra oda aramızda olur."

"Anladım. Sorun değil."

Konuşma bitmiş ve kral jeon'un hepimize afiyet olsun demesiyle yemeğe başlamıştık. Herkes sessiz ve sakin bir şekilde yemek yiyordu. Derken büyük kapı tekrardan açılmış, içeriye tahminimce prens jeon girmişti. Kapının açılmasıyla herkes kapıya dönerken anlık olarak prens jungkook ile göz göze gelmiştik ve o an içimde çok tuhaf bir his oluşmuştu. Anlam veremediğim şekilde kalbim hızlanmış, nefesim daralmış ve vitam kontrolü ele almak için canımı yakmaya başlamıştı. Prens jungkook ile uzun süre bakışmıştık. Ne o gözlerini benden çekiyordu nede ben ondan gözlerimi alabiliyordum. Ortamda çok garip bir atmosfer vardı. En sonunda Kral jeon konuşmuş ve

"Hoş geldin oğlum. Gördüğün gibi misafirlerimiz var." Demişti.

Kral jeon'un sesiyle prens jungkook kendine gelmiş ve kekeliyerek
"H-hoşgeldiniz." Demiş ve hemen annesinin karşısına oturmuştu.

Yemek boyunca prens jungkook'a bakmamak için kendi içimde çok büyük bir savaş vermiştim. Vitam deli gibi canımı acıtıyor, kontrolü ele almak istiyordu. Kızgınlık dönemime daha çok vardı. O zaman neydi bu vitamın davranışları? Ne diye dışarı çıkmak istiyordu?...

Jungkook'dan

Eğitim alanında bir-kaç askere eğitim veriyordum. Veliaht prens olabilirim ancak babam bu işi de bana vermişti. Onlara kılıç tutmayı, savunma yapmayı, gerektiğinde saldırıya geçmeyi öğretiyordum. Ve tabii eğitim alanının dışına feromonlarıyla beni etkilemeye çalışan bir-kaç tane omega ile uğraşıyordum. Veliaht prens olduğum için çok yakında tahta geçecektim ve sırf bu yüzden benimle evlenmek isteyen çoktu.

Sonunda eğitim bitmişti. Eğitim alanından çıkmış, saraya doğru yürüyordum. Derken sarayın dışında ki at arabaları dikkatimi çekmişti. Bunlar bizim kraliyetimize ait değildi. Ve kime ya da hangi kraliyete ait olduğunu da bilmiyordum. Seri adımlarla saraya girmiş ve önümden geçen bir omega ya "Misafirimiz mi var? Dışarıda ki at arabaları hangi kraliyete ait?" Diye sormuştum. Omega ise "Evet prensim. Doğu ülkesinin kraliyet ailesi burada." Demişti.

Doğu krallığı mı? Doğu krallığı ve Batı krallığı en güçlü krallıklardır. Acaba hangi amaçla geldiler..

"Şu an neredeler peki?"

"Büyük yemek salonundalar efendim."

"Tamam teşekkür ederim."

Hızlıca odama koşmuş, üstümü değiştirip ter koktuğum ancak duş alacak vaktim olmadığı için dedorant
Sürmüş, saçlarıma da şekil verdikten sonra aynı hızla büyük yemek salonuna doğru koşmuştum. Büyük kapının önüne geldiğimde bir-kaç dakika durmuş, nefesimi düzene soktuktan sonra içeriye girmiştim. İçeriye girmemle birlikte tüm gözler üzerime dönmüştü. Ancak bir çift göz vardı ki o an zaman kavramını unutmuş, nefes almayı bırakmıştım. Kalbim delicesine atarken içimdeki delta kontrolü ele almak için canımı yakıyordu. Ne kadar olduğunu sayamadım ama tahminimce bir-kaç dakika birbirimize baktık. Ne o gözlerini benden çekiyordu nede ben ondan gözlerimi alabiliyordum. Öylece birbirimize bakarken babamın sesiyle kendime, dış dünyaya dönmüştüm.

"Hoş geldin oğlum. Gördüğün gibi misafirlerimiz var."

Gözlerimi zorda olsa sarı saçlı çocuktan çekmiş, kral park'a bakarak

"H-hoşgeldiniz." Diye bilmiştim. Neden kekelediğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu ancak kurcalamadım ve annemin karşısına oturdum. Namjoon ve hoseok hyung henüz kasabadan gelmemiş olmalıydı çünkü sofrada yoklardı. Herkes sessizce yemek yerken ben içimde deltam ve iç sesim ile savaş halindeydim. Ruth dönemime henüz vardı.. buna rağmen deltam dışarı çıkmak istiyordu... Neydi bu? Neden bir anda böyle olmuştu ki?... Yemek boyunca hemen karşımda oturan sarı saçlı çocuğa bakmamak için kafamı tabağım dan hiç kaldırmamıştım. Buna rağmen deltam ona bakmam için beni zorluyordu..

 Mühürlü Aşk, Jikook (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin