BÖLÜM-6

300 90 18
                                    

Megan olanları sessizce izlemişti. Çok şüpheciydi. Yorum yapmadan önce gözlemlemeyi tercih eder ve sözlerini ona göre seçerdi. Alberta
yukarı çıkarken herkes oturdu. Çıktıktan sonra ise aralarında konuşma başladı.

...Alberta merdivenlerden adım adım çıkıyordu. Yavaştı. Her çıkışında ayaklarının ucuna bakıyordu. Ayakkabısı çamur içindeydi. Gözleri yorgunluktan bulanıklaşıyordu. O ise canlı tutmak için bir yandan sağ eliyle ovuşturuyordu. Nihayet odanın kapısına varmıştı. Kapı hafif aralıklıydı. Sağ eliyle kapıyı yavaşça itekledi. Kapı eski olacaktı ki gıcırtıyla açılı verdi. Alberta ayak uçlarına doğru tekrar baktı. Ayakkabısı berbat haldeydi, odayı kirletmek istemiyordu. Ayakkabılarını odaya girmeden çıkardı ve sol eliyle parmaklarının arasına sıkıştırarak içeri girdi. Kapıyı kapattı.

Derek'in tarif ettiği gibi odanın içerisinde ebeveyn banyosu vardı. Oraya yaklaştı kapısı açıktı. İçeri girdi ve kapıyı kapatarak kitledi. Üzerindeki Tişörtünü çıkardı. Bunu yaparken Lavabonun aynasına baktı. Lavabonun aynası Alberta'nın belden yukarısı gösterebilecek kadar büyüklüğe sahipti. Kendine bakıyordu. Karnı morarmıştı. Ve sağ elini karnına yaklaştırdı. Parmak uçlarıyla morlukların üzerinde geziniyordu. Morluklar pürüzlüydü. Kabarcık gibiydiler. Bunu yaparken yüzü büzüşüyordu, canı yanıyordu. Morlukların daha koyu renkle olduğu yerlere ise dokunmaya cesaret edemiyordu bile... Sonra durdu. Çeşmeye baktı. Yüzü kir içindeydi. Çeşmeye doğru eğildi ve sonra açtı. Akan suyu yüzüne sertçe vurmaya başladı. Bunu yaparken gözlerini aralıyordu. Yüzünden lavabonun içine doğru akan kiri görebiliyordu... Sonra çeşmeyi kapattı. Çeşmeyi kapatırken bilekliğini gördü. Tam çıkarıcakken vazgeçti. Bu yetimhaneye onunla birlikte gelen tek şeydi. Bileğine olduğu günden beri asla çıkarmamıştı ve şimdi de çıkarmayacaktı. Biraz sonra üzerini tamamen çıkardı. Ardından banyoya girerek duş almaya başladı.

Duşunu almıştı, iyi temizlenmişti. Ama sudan çıkamak istemiyordu. Su sanki kaçış gibiydi. Küçükken de yapmayı en sevdiği şeyi yaptı. Suyu tamamen açtı ve altına girerek dik bir şekilde durup suyun vucüdundan aşağı akmasına izin verdi. Bunu yaparken gözleri kapalıydı. Suyun tenine her değişi sanki bir elin ona nazikçe dokunuşu gibiydi. Rahatlatıyordu... Gözleri kapalıyken olanları düşündü. Kendini düşünüyordu... Yetimhanede büyümüştü. Ve Yetimhaneye anne ve babasının ölümüyle bırakıldığını sanıyordu. Şimdi ise annesinin insan olmadığını hatta hayatında daha önce masallarda bile duymadığı bir varlık olduğunu öğrenmişti. Ama hiç bir şeyin önemi yoktu. Babasının hayatta olmadığı artık kesinleşmiş olsa da annesi hayattaydı. Her ne ya da kim olursa olsun annesi hayattaydı. Bu cümlenin her zihninden geçişiyle yüzünde tebessüm oluşuyordu. Sonra bi anda gözlerinin önüne Brain geldi. Korku, yüzündeki tebessümü aldı ve onu ele geçirmeye başladı. Dizlerinin çözülmesine yere çöktü. Eğildi... Su sırtına doğru akıyordu. Gözleri hala kapalıydı. Brain'nın ölümü tekrar gözlerinin önüne geldi... Nefes alıp verişi hızlandı. Koştuğu anları görüyordu. Ve sonra Adrina'nı onun gelişini... Durdu... gözlerini açtı. Kendi kendine bakınmaya başladı. Duş buhar içindeydi. Neredeyse hiç bir yer görünmüyordu. Banyonun kapasını çalmasıyla irkildi. Seslenen Terra'ydı,

"Canım iyi misin?"

Alberta ayağa kalktı ve hızla suyu kapattı,

"E...Evet ben iyiyim. Şimdi çıkıyorum. "

Terra,

"Havlu hemen dolabın içinde olucak canım. Bir şeye ihtiyacın olursa aşağıdayım. "

Alberta,

"Teşekkür ederim. Çok.... Teşekkür ederim."

Ayak sesleri banyo kapısından uzaklaşıyordu. Ve sonra odanın kapasının örtülmesiyle Alberta Terra'nın odadan çıktığından emin oldu. Sonra derin bir nefes alıp verdi. Duştan çıktı...

ALBERTA: DOLUNAY'IN SON IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin