Bir salı günüydü sanırsam, kendimi yorgun hissedip evden çıktığımda. Zonguldak'ın sokaklarına atmıştım kendimi havada hafif kömür kokusu. Kara sisle birlikte çöküyordu şehre karanlık ağır ağır, sokak lambaları yanmaya başlıyordu, sahil kenarında dalga sesiyle birlikte karışan martı sesinden başka hiç bir ses yoktu. Gözlerim uzağa daldı ufuğa güneş batıyordu bir yandan ezan seside gelmeye başladı ağırdan ve uzaktan. Bu genç ama fazlasıyla yorulmuş şehri dinliyordum sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Dudaklarını okumaya çalışıyordum hırçın ve asabi Karadeniz gitmişti bugün sessiz bir o kadarda sakindi. Yoruldum der gibi bakıyordu gözleri dolmuş şekilde, kıyıya vurduğu dalgalar güçsüzleşiyor çekiliyordu. Bu bir şehrin pes ediş şeklimiydi yoksa fırtına öncesi sessizliğimi karamsar bir duygu kapladı içimi ayağa kalkıp devam ettim yoluma. Sahilde ilerlerken gözüme bir çift çarptı tartışıyorlardı seslerini duyamıyordum fakat el hareketlerinden anlamıştım tartıştıklarını bir kaç dakika izledikten sonra yoluma devam ettim. Gazi Paşa Caddesine gelmiştim, şehrin gündüz olan kalabalığından eser yoktu dükkanların kapattığı kepenk seslerinden başka hiç bir ses çıkmıyordu "bir kaç araba sesini saymazsak". Etrafıma dikkatli gözlerle bakıyordum havada keskin kömür kokusu, soğuk bir kış akşamıydı saat 20.15 i gösterirken. Ağır adımlarla ilerliyordum mahalleme gelmiştim her zaman durduğum sokak lambasının altında biraz oturduktan sonra çocukluğumuzda futbol oynadığımız yol dikkatimi çekmişti duvara sprey boyayla çizdiğimiz bir kale silik solukta olsa görülebiliyordu derin bi iç çekip özlüyordum o anları kolasına maç yaptıgımız zamanlar, kazanan kaybedene yine kola ikram ederdi çocuktuk saf ve temiz yalansız, günahsız hiç bir şey umrumuzda olmazdı tek derdimiz akşam ezanına kadar sokakta oyun oynamaktı. Düştügümüzde yanardı canımız kanardı kolumuz bacağımız şimdi ise terk edildikçe kanamaya başladı kalbimiz. Umudumuz vardı bizim hiç bitmeyen umudumuz her birimizim oyun kartı vardı, tasolarımız vardı, futbol topumuz vardı, hiç kopmayan arkadaşlık bağlarımız vardı, siftahımız vardı mesela yeni ayakkabı alındığında pertini çıkartana kadar bastığımız, futbolcu isimlerimiz vardı her birimizin Ronaldinho, Zindane, Eto gibi, mahalle abimiz vardı bizi her şeyden koruyup kollayan, hayallerimiz vardı uçsuz bucaksız. Çocukluğum gözümün önünden geçiyordu o eski günlere dönmek istiyordum annemin akşam ezanına kadar evde ol dediği zamana derin bir iç çekip gözümdeki bir kaç damla yaşı silip eve gitmiştim gider gitmezde yatağa uzandım. Özlüyordum o eski günleri, belki Zonguldak'ta özlüyordur eski günlerini ondandır bu suskunluğu.